Suriye’deki iç çatışma, Filistin meselesini Suriye üzerinden okuyan Hizbullah ve Mısır’da gerçekleştirilen Sisi darbesi, tüm bunlar yan yana getirildiğinde Filistinlilerin özellikle de Gazze’dekilerin nasıl yalnızlaştırıldıklarını gözler önüne sermektedir.
İsrail’in varlığı saldırganlığında gizlidir. İsrail, bir düşman yaratmayıp uzun dönem saldırmazlık halinde olduğunda iç meselelerle boğuşmak zorunda kalacaktır. Yahudi muhalif sanatçı Gilad Atzmon’un deyişiyle nevrotik travmayla boğuşmak zorunda kalacaktır.
İsrail saldırılarının hepsini “şizofren durumu” çözmek yapıldığını söyleyebiliriz. Dikkat ederseniz bunu sık sık gerçekleştirir. Bazen bu 2006 Lübnan ve 2008-2009 Gazze Dökme Kurşun operasyonu gibi büyük boyutlu olabilirken bazen de daha lokal saldırılar şeklinde gerçekleşebilmektedir.
Ne yazık ki son dönemlerde Suriye ve Mısır’da gerçekleşen insanlık dışı saldırılardan dolayı Filistin’e fazla bakamıyoruz ya da İsrail’in Gazze saldırılarını kanıksamış bir halde bakabiliyoruz. Fakat son aylarda İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırıların artığı bilinmesine rağmen dünya kamuoyunda da fazla bir ses duyamıyoruz.
Bir tarafta Mısır tarafından yer altı tünelleri de dahil olmak üzere dünya ile tüm bağlantılar kesilirken, diğer tarafta Türkiye-İsrail arasında Mavi Marmara saldırısı üzerinde yürütülen pazarlıklar, Gazze’nin açık cezaevi özelliği yaşamı katlanamaz duruma sokmaktadır. Buna rağmen dünya buna sessiz kalabilmektedir.
İsrail, toplumunu diri tutabilmek ve patolojik durumu en aza indirmek için saldırganlığını tek çare olarak görmektedir. Çünkü her İsrailli bu topraklarda geçici olduğunu düşünmektedir. Bu durum Siyonistlerin korkulu rüyası haline gelmektedir. Hemen hemen her İsrailli, İsrail’in yanı sıra başka bir ülkenin vatandaşıdır. Polonya’dan gelen Yahudiler bile son yıllarda geçmişleri oraya dayandığı için vatandaşlık haklarını elde etmek için Tel Aviv’deki Polonya elçiliği önünde ciddi kuyruklar oluşturdular.
Peki İsrail, Filistinlilerin bu topraklara sonradan geldiği yalanını kendi toplumuna daha ne kadar inandırabilecektir. Son dönemlerde İsrail’den batı ülkelerine yapılan göçlere bakıldığında bunun inandırıcılığını yavaş yavaş yitirmeye başladığını bize göstermektedir. Bu dışarı verilen göçü bitirmek için İsrail İktidarları sürekli kendi toplumuna “saldırıya uğruyoruz ve yok ediliyoruz” propagandasını yapma ihtiyacı duymaktadır.
Yahudilere yönelik yapmış olduğu bu propaganda da Goyimlerin (Yahudi olmayanların), gettolarına sızmalarını engelleyerek varlıklarını sürdürebileceklerine inandırmaktadır. Bunu en güzel biçimde Gilad Atzmon’un mana yayınlarında çıkan Göçebe Kimlik kitabındaki 2006 yılında Lübnan ve 2008-2009 Gazze saldırılarına yönelik şu paragraf açıklamaktadır.
“İsrailliler, bütün aynaları kapatarak, kendilerinin kim olduğunu ve ne yaptıklarını tam anlamıyla kavramaktan kendilerini korumaya çalışıyorlardı. Sonuç olarak, İsrail Ordusu, bir propaganda başarısını garantiye almak amacıyla, yabancı medya mensuplarının Gazze’ye girmesini engelledi. Bunun amacı, sadece Goyim’in savaş bölgesine girmesini engellemek değildi ama İsraillilerin ve dünyadaki Siyonist Yahudilerin kendilerini, Goyim’in gözlerinde görmelerini engellemekti.”
Hamas ve el-Fetih arasında sağlanan mutabıktan dolayı çıldırmış olan Bibi Netenyahu’nun saldırgan tavrı bunun en bariz açıklamasıdır. Son dönem İsrail’in resmi tarihinde açılan kara delikleri kapatmak için yeni yollar ve saldırılar planlaması gerekecektir.
İsrail yekpare olmak istiyorsa saldırmak zorunda hissedecektir kendini. Bunun dışında tek çıkar yol var oda aklıselim bir şekilde geldikleri yere gitmektir. Çünkü şartlar değiştiğinde döktükleri kanda boğulacaklarından emindirler.
Yine Gilad Atzmon’un dediği gibi; “Filistin toprakları bir bütün olarak Filistinlilere aittir.”