Dolar

35,1981

Euro

36,7471

Altın

2.968,65

Bist

9.724,50

Mavi Marmara, Akdeniz’de bir Martı idi

15 Yıl Önce Güncellendi

2011-06-01 14:18:10

Mavi Marmara, Akdeniz’de bir Martı idi
Mavi denizlerde kanatlanıp Rablerine kavuşan dokuz şehidimizin, şahadetlerinin üzerinden tam bir yıl geçti. Gazze’ye insani yardım götüren gönüllülerdi. Her biri bir güzel adamdı ve güzel atlara binmişlerdi.

Çünkü çıktıkları yol güzeldi. İnsan için insanlık taşıyorlardı. İnsan için yürek götürüyorlardı.
Kardeşlerinin yarasına merhem olmak için yola koyulmuşlardı. Yara aldılar. Çoğu bedeninde yara alırken, onları bekleyenler yüreklerinin derinliklerinde yaralandılar.

Vahşet bir kez daha insanlığı vuruyordu. Onur bir kez daha onursuzluğu yerle bir ediyordu. Ama Siyonist vahşiler, insanlıklarını yetireli uzun yıllar olmuştu, bunu onlardan beklemek zaten mümkün değildi.

Tam bir yıl önce bu gece sabaha doğru, Mavi Marmara ve yolcuları, insanlığa kinlenmiş, onursuzlaşmış, arenalarda dövüşmek için birer gladyatöre dönüştürülmüş vahşi Siyonist askerlerin saldırılarına uğramıştı.

Adının söylendiği kadar dahi olmayan bir hukuk vardı. Uluslararası sularda bir martı gibi süzülen Mavi Marmara bu hukuksuzluktan nasibini alarak vahşilerin saldırısında kanatlarından yara aldı.

Hiç kimse Siyonist İsrail’in vahşetini bu kadara vardıracağını beklemiyordu. Hiç kimse Siyonist çetenin gözünü bu kadar kin ve nefretin bürüneceğini sanmıyordu.

Ve hiç kimse bu zulme devletlerin sessiz kalabileceğini beklemiyordu. İkiyüzlü politikaların halkların gözünde inandırıcılığını nasıl yetirdiğini gösterdi bu saldırı.

Halklar bir tarafta bu vahşeti telin ederken, devletler çıkar ilişkilerinde boğuluyordu.

Mavi Marmara Akdeniz’de bir martı idi. Karakargalar bu beyazlığa tahammül edemezlerdi. Etmediler de, saldırdı karga ve yaralandı beyaz martı kanatlarından.

Mavi Marmara tekrar dirildi yola çıkmak için, dünyanın dört bir yanından insanlar bu vahşetin bir daha olmaması için dün akşam ve bu akşam meydandaydılar. Yok, edilmediklerini haykırdılar Siyonist katillere ve onun işbirlikçilerine.
Yolcular;

Televizyondan, gazetelerden Filistinlilerin Siyonist işgalcilerden neler çektiğinin görüntü ve resimlerini görmüşlerdi.
Her bir gönüllü biraz Gazzeli olmak için çıkmıştı yola. Eşlerini çocuklarını geride bırakmıştı. Dudağını büküp ağlamaklı bir şekilde babadan ayrılmak istemeyen çocuğuna; Filistin’deki çocukların durumunu anlatıp, o çocukların onlarla nasıl kardeş olduğunun ve oraya gitmenin zorunluluğunu anlatmışlardı.

Yürekleri iki tarafa da özlemle yola koyuldu. Biran önce Siyonistlerin ilaç ve gıda dahil hiçbir şeyin girmesine izin vermediği Gazze’ye ulaşmaktı.

Mavi Marmara nazenin bir gelin gibi Akdeniz’de süzülürken, taşıdığı her bir gönüllünün değerin ağırlığını hissedercesine yoluna devam ediyordu.

Gemiden yeni tanışıklıklar, karşılıklı hoş sohbetler, kimi zaman ise günlüğe düşen notlarla hayat devam ediyordu.
Gazze’de onları bekleyen umuda doğru sevinçle giderken, arkada kalanlara ise mutluluk muştuluyorlardı.

Ve bir kara kabus gecenin sonuna doğru kendine ait olmayan sularda, kinini kusmaya başladı. Kan ve irin kusuyordu aşağılık çeteler. İnsanlığa salyalı köpekler gibi saldırıyordu.

Esir ettikçe, esir alınıyordu Siyonist. Şehit ettikçe korkudan ödü kopuyordu. Saldırdıkça vahşileşiyordu. Kazandığını zannettikçe kaybediyordu.

Çünkü zalimler kaybetmeye mahkumdur.

Haber Ara