Modern Müslüman kimliğin aracı olarak nifak
12 Yıl Önce Güncellendi
2013-11-15 17:58:34
Nifak kelimesi başlı başına kullanıldığında, Hz. Ömer gibi her müminin içine bir ürperti bırakması gereken İslami bir kavramdır. Göründüğün gibi değil, içinde başka hesaplar besleyerek yaşamı kolaylaştırmanın yoluna girmektir. Tüm yaşam görünüşü (zahiri) kurtarmanın üzerine kurulmuştur. Görünen hal ve içindeki kaynayan kazan farklı mecralarda at koşturmaktadır. Tehlikeli bir kavram ve insan nasıl bu kavramın çekim alanı içine girdiğini dahi kestirmeyebilir. Bu nedenle bu kavramdan hareketle insan psikolojik durumu göz önüne alınarak nitelendirilir. Aslına bakılırsa psikolojinin anormal davranış diye nitelendirdiği tüm davranış ve eylemler nifak kavramı içinde söylenebilir.
Nifak iki kavramla çok yakın temas içindedir. Bu kavramlar siyaset ve takıyye kavramlarıdır. Özellikle takıyye kavramı Müslümanların zarar görmemesi için inandığı şeyleri gizleme üzerine kurulmuştur. Bu kavram toplumumuzda kendine tam yer bulmadığından üzerinde durulmayacaktır. Siyaset ise Müslümanların o an içinde bulundukları durumun vahametine göre basiret göstererek ileriyi görebilmek ve ona göre davranış sağlamayı gerekli görmek şeklinde gösterilebilir.
Nifak ne zaman ortaya çıkar. Güç unsurunu karşısında kendini zayıf görmek ve belli bir makam ve mala sahip olmak ya da toplum nezdinde bir statü edinmek için toplumun değer yargılarına göre ya da gücün sahibine yaranmak için inanmadığı davranışlar içinde görünmektir. Ya da Müslümanların zarar görmesinden korkularak maslahat gereği gücün istediği davranışlar ve inançları sergilemektir. Bazen nifak ve siyaseti çok iç içe geçirerek, işin içinden sıyrılmaya çalışılır. Bunun temel sebebi ise ruhunun sükûnete ermesini sağlamak içindir. Günümüz modern insanı yaşamı çıkmazları üzerinde oturttuğundan dolayı çok dengeli denebilecek bir yaşam sürdürememektedir. Evde eş, baba, anne, dışarıda memur, tüccar, önder vs.dir. Bu kimlikleri sürdürdüğünde ise yerine göre davranmakta ve yaşamı tek bir sayfadan müteşekkil değil, çeşitli parçalardan oluşmuş olarak görmekte ve her sayfaya ona göre başlıklar atıp yazılarını yazmaktadır.
Kişi geldiği yer itibariyle ortamı germemek, inananlarının mağdur olmaması için farklı davranışlar içine girdiği görülür. Önceleri bu davranışlar içinden geldiği insanların mağduriyetlerine engel olmak içindir. Fakat zamanla şartlar değişmeye başlar ve kişi “inandığı değerleri yaşamayınca, yaşadığı değerleri inanç haline getirerek” yoldan sapabilmektedir. Bu nedenle dik duruş bireyin bilenmesi için temel gerçek olarak önümüze çıkmaktadır.
Hasan el-Basri bu kavramı “insanın içiyle dışının aynı olmaması, sözüyle işinin birbirini tutmaması, bir kimsenin yanındayken gösterilen davranış ile arkasında konulan tavrın farklı olması” olarak tanımlamaktadır. Modern toplumun doğuşunun tüketime dayandığı ve alış veriş mağazalarının mabetlere dönüştüğü günümüzde Müslümanlar ne kadar bu kavramın dışında kalabilmektedir. Bu yazı nifakın temel özelliklerinden hareket ederek bir özeleştiri gerçekleştirmeyi hedeflemektedir.
Allah-u Teala nifakla ilgili çeşitli ayetlerle bizi uyarmıştır. Resulullah (s.a.v)’de inananların delalete düşmemesi için nifak konusunda inananlarını uyarmıştır. Bundan hareketle hangi tür özellikler bizi nifaka sürükleyeceği ortaya çıktığını görürüz. Bugün bizim içinde bulunduğumuz en temel çıkmazlarımızın başında yalan söylemek gelmektedir. Ve sırasıyla bunları; sözünde durmamak, güven veren özellikler taşımamak ve haddi aşıp hak yemek olarak sıralanabilir.
Modern zamanların insanı olarak bizlerde dünyaya tutunmak için toplumsal hengâmenin içinde yaşamamızı sürdürmekteyiz. Bu toplumsal hengâmenin içinde yaşamamızı sürdürebilmek içinde ne yazık ki, Rabbimizin belirlediği normlardan fazla piyasa şartlarını merkeze alarak hayatı ikame etmeye çalışıyoruz. Bunun içinde farklı yerlerde giyebileceğimiz gömlekler ediniyor ve yerine göre onları üstümüze geçiriyoruz. Başka bir şekilde farklı yerlere göre farklı maskeler yaptırmış ve yerine göre onları takıyoruz.
Modern şartlar içinde yaşayan Müslümanlar kendisine dayatılan yaşam biçimleri karşısında aciz duruma düşmüştür. Aile hayatında sergilediği pratikleri, işinde sergileyememektedir. Bu konuda şartların onu zorladığını ve piyasa şartları neyse ona göre davranışta bulunmak zorunda olduğunu ifadelenmektedir. Bu nedenle de yaşamlarını Allah’ın belirlememiş olduğu şeyleri söyleyerek ve göstererek yalan söylemektedirler. Hayatı geçici dünya zevklerinin sırtına vurarak kendilerini bu yalancı dünyanın sürekli mukimleri olduğunun zannına kapılarak doğru konuşmayı unutmak ve yalan üzere kurgulanan bir yaşamı sürdürmeleri itibariyle kendilerini “yaşamadıkları şeyleri, neden söylüyorlar” anlayışı çerçevesinde sorgulamalıdırlar.
Modern yaşam tarzı insanın hamuru üzerinde o kadar fazla oynamış, insanlar verdikleri sözleri çarçabuk unutabilmektedirler. Özellikle ticaret ve idarecilik yapanların bu konuda ne kadar dikkatli davranmaları gerektiğinin unutulduğu bir dönemdeyiz. Sözünde sadık olmayan bir kişinin, toplumumuzda inanmış olduğu değerleri nasıl sorgulaya açtıklarının farkında değillerdir herhalde. Bu sözünde sadık olmayan kişilerin hem kendilerine hem de Müslümanlara zarar vermesi bulunduğu halden başka bir halde göründüğünün sonucu olsa gerektir.
Bugün ne kadar güvenilir insanlar alabilmişsiz. Hastalıklı bir toplumun bireyleri gibi güvenilir olmaktan çıkmış ve insanların güven duygularını dini kullanarak onlardan emanet olarak aldığımız şeylere ihanet ederek göstermişsiz. Bu nedenle dolayı binlerce insanı mağdur etmişsiz. Yaşamamız gerekenleri insanların gözlerinin içine sokarak kullanmış ve içimizde olan ard niyetlerimizi gizleyerek insanlara gitmiş ve onları kandırmakta bir beis görmeyen kişilerden oluşabilecek bir toplum nasıl sağlıklı bir nesil oluşturabilir.
Hak ve adaleti gözetmemiz buyrulurken kendimizi bunun dışında görerek, insanların haklarını yemek, onları mağdur etmek, zor durumlarından faydalanarak onların alın terleri üzerinden lüks bir yaşam sergilemek ne kadar müslümanca bir duruştur. Oturup düşünmek lazımdır.
İslami kimlik tüm değerleri birlik içinde sergilemeyi gerektirir. Oysa yaşadığımız bu dönem farklı yerlerde farklı duruşları sergilememiz bir zorunluluk olarak bize dayatılmış gibi, davranışlar serdediyoruz. Bu serdettiğimiz davranışlardan uzak durmamız emir buyrulurken, her bir davranışa binlerce bahane yükleyerek yolculuğumuza devam etmekteyiz. O zaman şu soru kaçınılmaz olarak karşımıza çıkmaktadır. Modern Müslüman kimliği kurgulanırken nifaktan ne kadar kaçınmaktayız? Ya da modern müslüman kimliğin aracı olarak nifakın neresindeyiz?
Bugün tüketim kültürüyle büyüttüğümüz nesilin gidişatından şikâyet ederken, onlar için inşa ettiğimiz evlerimiz ve bu evlerde göstermiş olduğumuz davranışlar çocuklarımıza örnek olabilmekte midir? Ne yazık ki buna cevabımız hayırdır.
Aile hayatında tutarsız. Ticaretinde güvensiz. İşveren olarak hak ihlal eden, mevki ve makam söz konusu olduğunda dik durmayı unutan, hemencecik dünyevileşen insanlar olmuşsuz. Batının dayattığı seküler hayat tarzı hepimizi içine çekmiş ve davranışlarımız nifak tohumlarıyla zehirlenmiş duruma getirilmiştir.
Allah’ın emir buyurduğu bir yaşamı ve sözü, ticaret ve makam için eğip bükmede bir beis görmüyor duruma gelmişsiz. Diğer taraftan çocuklarımızın yaşam tarzından şikayet ediyor ve onların mümince bir yaşam yaşamadığından şikayet ediyor ve vicdan azabını çekiyoruz. Bu yaşam tarzı içinde bir ikilem yaşıyoruz. Ne yardan ne de diyardan olmak istiyoruz. Bu durum bizim içimizdeki çelişkilerimizi büyütmekte ve çok kişilikli bireyler haline getirmektedir.
Ne yazık ki nifak kavramının bir çok özelliği modern müslüman kimliğin bir aracı haline gelmiş ve kişiliğinin bir parçası olmuştur. Bu durum sağlıklı müslüman bir toplumun inşasını geciktirmekte ve mürai (ikiyüzlü) bir neslin yetişmesini sağlamaktadır. Bize düşen ise her ne olursa olsun, dik durabilmeyi ve dünya malı karşısında kendimizi kaybetmemeyi sağlamaya çalışmak olmalıdır.
Haber Ara