Bir yer bilinir. “gitmesek de, tozmasak da” orası hep içimizdedir. Oraya gitmek hep süsleridir düşlerimiz.
Orası bir tarafımızın yaşadığı yerdir. Kardeşten uzaklık burukluğunun ağızda bıraktığı bir katredir.
Ama sürekli ve nedeni bilinmeyen bir iç burukluğu yaşanır. Salık verilenler okunmuş ve uygulanmıştır. Ama hüzün nedense o diyarı terk etmemiştir.
İnsanı diri tutan bir heyecan vardır. Sürekli öldüren. Bir katil beslenir içinin bir yerinde ama neresi olduğu bilinmez. Bilinse de dillendirilmez.
Bir bulmuşluk sarhoşluğu vardır. Sürekli yok eden, yok edicinin varoluşluğudur sanki.
Hayat çok hızlı geçer gözlerin önünden ve yakalanamaz hiçbir şey. Hız sınırına tutunamaz hayat.
Yaşam geridir. Gerildiği kadar geridir. Her şey el uzatılıp elde edilecek şekil almıştır. Yani “mış elma ağzıma düş” şartları tam tıkırında işlemekte, fakat yüreği saran hiç bir şey ortalıkta görünmemektedir.
Yürek üşümekte onu sarmalayacak ve ısıtacak bir nesne ve duygu ise “hak getire” deyimine kurban gitmiştir.
Jean Jacques Rousseau, bu durumdan rahatsızlık duymaktadır. O gidişatın insanın bitirilişine delalet ettiğine inanmaktadır.
Düşünceleriyle Fransız devrimini hazırlayan bu zat, kendi çelişkilerini ve mutsuzluğunu yazdığı Yeni Heloise adlı romanın kahramanına söyletmektedir tüm bu çelişkileri:
“İnsanı içine çeken bu heyecanlı, çalkantılı hayat karşısında sarhoş olduğumu hissediyorum. Gözlerimin önünde geçip duran böylesine çok sayıda nesne başımı döndürüyor. Beni etkileyen tüm bu şeyler arasında yüreğimi saran bir tek şey bile yok. Yine de hepsi birden hislerimi sarsıyor; öyle ki ne olduğumu, neye ait olduğumu unutuyorum.”
Boşluk burada ortaya çıkıyor. Kitleler ve bireyler Paris/Tahrir/İnci meydanlarını dolduruyor.
Her yerde darağaçları/keskin nişancılar var, diğer taraftan giyotinle kafası uçurulanlar/uçaklar/Füzeler/bombalar var.
Devrimin/isyanın tüzüğü, incilin/adaleti/Şeriatın kurallarını yok etmiştir.
Emir “asılacak! As! Kesilecek! Kes!”dir.
Merhamet inanç yolsuz yolculuklara çıkmıştır artık.
Ve hiç kimse ne olduğunu biliyor ve de neye hizmet ettiğini ve kime çalıştığını biliyor.
Hayat çok hızlıdır. Hız görme limitinin üzerine çıkmıştır.
Bir önce görünen sonraki görünen belirmeden unutuluyor.
Bir şeyler gerçekleştirildi, ama gerçekleştirilen şeyin amacı da hemencecik unutuluvermektedir.
Artık hep bir sonraki adım vardır. Geçmiş yoktur. Hep gelecek vardır ve çok hızlı yaşandığından gelecekte görünmemektedir.
Her şey günlük tüketim malzemesine dönüşmüştür. İnsan ihtirasının kurbanıdır artık. İhtirasla inşa edilmiş bir nesneden öte değildir.
Ve yine orada bir şeyler oluyor…