Dolar

35,1981

Euro

36,7471

Altın

2.968,65

Bist

9.724,50

Sessizlik orucu

14 Yıl Önce Güncellendi

2011-12-23 16:46:17

Sessizlik orucu
Anlam katılmış bir yolculuk, acımasız kutulardan derlenmiş, içine iç çelişki ve kendini ötekileştirmiş duyguların konduğu, bu kutuların her birinin bir istasyonda boca edilerek yoluna devam etmesidir.

Bir acının iç organlarla olan bağlantıları ve orada her bir bağlantının kendisinden koparmış olduğu bir parça ile oluşturulmuşluğun çerçevesinden hayatın sorguya alınması yolları ele vermeyecektir. Her şey bir Anka kuşu perspektifiyle algı ötesi cümlelere vurarak yapılmaya çalışılması, insanın inşa etmeye çalıştığı ve ortak yaşam alanları kontrol etme ve istendiğinde onu yok etme becerilerini geliştirerek kendisinin bina etmiş olduğu bu devasa kulelerin gölgesinde yaşamını sürdürmeye çalışılırken, kent kurtarılamayacaktır.

Hayat bürokratik bir hengamenin kucağında ninnilerle büyütülmeye çalışılırken, virüs bütün bedeni kuşatmanın zevkini yaşamaktadır. Acılar, aşk süzgecinden geçemediğinden, anlam kaybına uğramış nesneler üzerinde fermanlar hazırlanırken, dağlanmış tükürük bezleriyle yaşam kurgulanmaya çalışılmaktadır.

Koşar adım atışlarımız, imanımızı gevşetirken, imanın sorgusuna katılan yeni yetme aklı evveller nesrine tutunacaklarını bilmeden bakakalmaktadırlar. Vesileler ve vesveseler girizgâhında, arka sokak naralarına, tövbekâr aşklar ısmarlanmasının izahının mümkünatının görülemeyeceğinden, fasılası fahişelere ısmarlanmıştır.

Bundan ötesi, ağzı açılmamış sosyolojik tahlillerin toplumun hangi ayağına nasıl bir teorik aşkla yaklaşacağıdır. Burada durarak sonsuz kere sonsuz ayinler düzenlenecektir. Yoksa sokak ve halk arasında bağlantıyı koparan nesnel ve imge yoksunu teoriler ilahi vahye galebe mi çalacaktır?

Hayattan koparılmış sokaklarının ritmini duygu yoksunu ve ne tarafa gideceği bilinmeden açık artırımlı çalgıcı kızların ayinlerinde vecde mi getirilecektir? Toplanmış olan akılsızlıkların ezcümlesi burada anonim şirket muhasebesine tutularak, her teni sokak başından verilecek olan hesaptan kurtulmak için iflas nameler mi hazırlanacaktır? Yürüdükçe dökülen sıvalar, yüzümüzden mi? Duvarlardan mı? Belli etmemektedir.

Yargı ve yazgının birbirine girdiği bir çağın vebasında kendini bulan ve olup bitenden habersiz, Anka kuşuna kimi inandıracaksınız ki! Sorgusu yapılacak olanın, sorgununa tabi tutulması gerekenler, nakışlı mendil kapmacadan uzak nedametler diliyorlarsa, kendilerine uzlaşı, bir sonuç olarak değil, dayatma olarak ellerinden öpecektir.

Derlenecek olan bir hikâyenin kurgusu oluşturmadan, uzak maceralar peşinde at koşturmaktan yorulmuş ise, bir nebze atılımın kursağında, helâl olanın gizlendiği bir şiddetin varlığında şiir okunuyor demektir.

Sürünen ve sözü olmayanların arkasında koşuluyorsa bir türlü belirlenen noktaya ulaşılamıyorsa, algı bilgi sokak bütünleşmesi depresif vicdanları sarmış mıdır? Bilmiyorum. Alınmış olan yolların hepsinde bir tökezleme görülüyor ise, bu, duygu, düş ve düşüncenin eylemle olan probleminin hakla aşılamadığının ve tartışılmadığının bir göstergesidir. Söz, kırıcı tarafını kuşanarak meydana çıkmışsa, diğerine sukut düşmektedir.

Sukut, etik olanın aşkınlığını yüklemek zorunda kalmıştır. Sıradanlığın ve pespaye olmanın ötesine ulaştırmayı ve bir binek vazifesini işte bu sukut, yüklemeye çalışmıştır ya da yüklemek zorunda bırakılmıştır.

Sürekli lağımvari serenatlarla başlıyorsa günlük hayat, ondan uzak olmanın ve o kokudan kendini yoksun bırakmanın temelini sukut yani sessizlik orucu kurtarabilecektir.

Çatışmalarda, yenilginin güzelliğini, yaşamanın ve hayata anlam katmanın yollarının aranmasında öncülük görevini yüklenmesi böyle anlarda ancak bu sessizlik alabilmektedir. Toprakla dostluğun pekiştirilme zamanlarına dua edilecek olması, anlaşılamıyor olsa da, gerekliliğinin ortaya konmasını belirginleştirmektedir.

Gidilecek yeri olmayanlara tavsiye niyetine yazılmış ve iki satırın karalanarak elline tutuşturulduğu namelerin ruhuna olan özlemle yapılacak bir şeyin olmama düşüncesi, yaralasa da yüreklere yapılacak başka bir şeyde yoktur. İnanılmaz sıkıntıların, için için birbirini yediği bir anın şahitliğinin zorluğu herkesin malumudur. Bu şahitliğin yüklemiş olduğu görevi yerine getirmekte o kadar zor görünmektedir. Bu çelişki ve çıkmazların bir şekilde dile getirilmesi ve birinin birbirinden kopuk ve bağımsız görünmesi de, bu işin başka bir yönüdür. Birbirinden kopuk görünen ve o kadarda iç içe olan bir yaşamın şekillendirilmesi toplumun önünü açabilecek olgu ve olayların zihinlerde meydana getireceği hasıla, şüphe götürmektedir.

Zihinsel deformasyon ve algı yetisinin şimdiye kadar ortaya koyduğu durum, vakaların anlaşılmasını zorlaştırdığı, hatta bir adım daha atıldığında başka bir yöne de kaydırdığı görülecektir. Zihinsel dağılma süreci ve dönüşümü ortaya konunca, kuram ve olgu ve uygulamaların anlaşılmasını zorlamaktadır.

Bu olaylar sevdasında boğulma riskini taşımanın endişesi duyarak yolla çıkılmış, sorunların başlangıcına onay verilmiş demektir. Sesin kısalma zamanı geçmiş ve en canhıraş feryatların yükselme zamanı gelmiş demektir.

Bağırmak ve bu bağırmanın içinde sessizce gidip dönememe hastalığına yakalanmamak içinde bir sorun görünmemektedir. Çünkü çağımız olabildiğince irtifasını kaybetmemiş, seslerin çoğaldığı, bu çoğalmalarla insanların birbirlerini bir türlü anlayamadığı, iletişimin kopuk olduğu bir çağdır. Anlatamayanlar, dinlemeyenler, sürekli çığlık çığlığa isteklerini yüksek sesle dile getiren ve karşısında onunla aynı tonda anlamayan ve aynı zaman diliminde farklı seslerle aynı tonajda başka seslerle iletişim kurma ortamına dönüşmüştür. Bu bir şekilde mümkün görünse de bunu başlatacak, sorumluluğu üstlenecek bireylerin bulunması şartına bağlıdır. Bu şiddet ve hiddetin içinde gereken koordineyi kim sağlayacaktır? Bu çığlıklar, bölgeden uzaklaştırılabilecek midir?

Ağır hasarlı beyinlerin ve bu beyinlerin ortaya koyduğu davranışların sağaltımlarını yapmak için gereken entelektüel birikim var mıdır? Bu entelektüel birikim, bölgenin tespitini yapabilmiş, bölgede gereken inceleme ve dolaşımı gerçekleştirmiş midir?

Travmaya uğramış bir zihnin ortaya koyacağı eylemlerin bütünlüğünde saklanmış bir çocukluğu aramanın peşine düşenler orada, çocukluklarında ziyade "ulusal kültür" diye dayatılan şeyde besleme, köle yada cariyeyi bulacaktır. Bununla aşkınlığın ayağına at koşturmanın hikâyesini okumanın, kurtuluş kabul edilmesi de başka sorun olarak karşımıza çıkacaktır.

Bundan sonra bilinç kontrolü gelecektir. Bilinç taşımanın, başlı başına sorun teşkil edildiği zaman da, burada bir sorun teşkil ediyorsa, solunum alma noktasında sorunla karşı karşıya gelinmiş demektir. Olay bak, dinle, hisset çevresinde dönmektedir. Dünyaya düşmüşlüğün, dünyadan kurtulmuşluğun çatışması, önderlik beyhudesi yaratacak bir efsane gebeliğine mahkûm etmenin ötesine taşınmalıdır.

Bu çerçeveden Çekişme ve çarpışma mantığı bir tarafta, okutup üfürmekten ziyade, kara taşla olan ilişki ve bir dünya algısı sezgisinin adına rahat bir nefes olmalıdır. Buradan hareket edildiğinde oluşturulacak olan ortak nokta, bu noktayı nirengi ivmesine taşıyacak zihinsel

yeterlilik, kendi kültürel süreçlerini oluşturacaktır. Bu dönüşüm metinsel üretimlerle birlikte, sessizlik orucuna dönük adlanmış, eylemleştirilmiş bir yola girilmeye başlangıç yapacaktır.

Haber Ara