İsrail saldırganlıkla varlığını sürdürüyor. Çünkü İsrail’in varlığı bizzat saldırganlığıyla vardır. İsrail devletinin kuruluş ideolojisi bunu gerektirmektedir. Onun içinde bu saldırganlığını sürekli sürdürme zorunluluğu duymaktadır. Eğer saldırmazsa biteceğini çok iyi biliyor.
İsrail vatandaşlarının saldırıları tepelerde düğün seyreder gibi seyretmesinin nedeni kendi dışında kimseyi insan olarak görmemelerinden kaynaklanmaktadır. Her Siyonist İsrailli için öldürülen her bir Filistinlik çocuk, İsrail’in geleceğinin teminatı olarak görülmektedir.
İsrail Parlamentosu’nun milletvekili Ayelet Şaked’in sözlerinin gazetelerde “şok sözler” olarak geçmesi, insanların Siyonistleri tanımadıkları anlamına gelir. İsrailli her Siyonist Şaked gibi düşünmektedir.
Evimiz Yahudi Partisi’nin bu vekili, Filistinlerle onlar arasında bir savaş olduğunu ve bu savaşın bitmesi için daha önce teklifte bulunan İsrailli Siyonist gazeteci Uri Elitzur’un şu sözlerini paylaşmıştı sosyal medyadaki hesabında; “Bütün teröristlerin arkasında onları destekleyen onlarca kadın ve erkek var. Hepsi bizim düşmanımız ve onların kanı elimizde olmalı. Bu oğullarını çiçeklerle cehenneme yollayan anneler için de geçerli. Onlar da oğullarının izinden gitmeli. Yılanların yetiştikleri evler de yıkılmalı ki, daha fazla yılan yetişmesin.”
Peki, sadece Şaked mi böyle düşünüyor? Hayır. Her İsrailli politikacı böyle düşünüyor. Siyonistler önce Kitab-ı Mukaddes’ten kendisine uygun cümleler bularak Yahudilerin bütün yabancı etkenlerden kurtarılması gerektiğini kanıtlamaya gittiler. Bunun için Kitab-ı Mukaddes’ten ayetler kullandılar.
“Siz hainlik ettiniz... Yabancı karılar aldınız... Ona hoş olanı yapınız... Kavimlerinden ve yabancı karılardan ayrılın” (Ezra bab 10/10-11)
Bir başka yerde ise; “Bu şeriatı (ayrılmaz) işitince bütün karışık halkı İsrail’den ayırdılar”... Kızlarınızı onların (yabancıların) oğullarına vermeyeceksiniz ve oğullarınıza ve kendinize onların kızlarından almayacaksınız... ve onları bütün ecnebilerden temizledim.” (Nehemya bab 13/3, 25, 30)
Siyonistler Yahudilere başka uluslardan olmadıklarını söyledikleri birtakım ırksal üstünlüklerini yine Kitab-ı Mukaddes’e dayanarak ispatlamaya çalıştılar.
“Çünkü yeryüzünün gerçek sahipleri onlardır ve yeryüzünü yönetme hakkı” onların olacaktı. Bu düşüncelerini Tevrat’taki şu ayetlere dayandırmaktadırlar; “Siz Allah’ın Rabbin oğullarısınız... Çünkü Allah’ın Rabbe mukaddes bir kavmisin, ve Rabbı yer üzerinde olan bütün kavimlerden üstün olarak has bir kavm olmak üzere seni seçti.” (Tesniye, bab 14/1-2)
Siyonistler düşüncelerini Tevrat’a dayayarak, Yahudiliği uluslaştırmak, hem güya daha az yetenekli, hem de törel ve dinsel açılardan daha ağırca gösterilen uluslarla karşı karşıya getirmektir.
Siyonistlerden Ahad Ha’am, Nietzsche’ye özenerek diyor ki; “Ve eğer her varlığın hedefi olarak ortaya bir üstün insan çıkmasını kabul ediyorsak, bu hedefin önemli bir kısmında bir üstün ulusun oluşmasıdır. Tinsel niteliği onu öteki halklara bakarak törel öğretiye ve daha kutsal temellere oturtulmuş tüm yaşam biçiminin gelişimine daha yatkın ve yetenekli kılan böyle bir halk var olmalıdır —ve devamında— Yaratılış merdiveninde farklı basamaklar olduğunu herkes kabul eder... Bitkiler ve hayvanlar alemi, sonra konuşan yaratıklar ve hepsinin üstünde Yahudiler.”
Siyonistlerin birçok açıklamaları ve şimdiki eylemleri, onlara göre Tanrı’nın seçilmiş “halkı”nın başkalarını aydınlatmak değil, onların üstünde baskı kurmak ve emirlere uymadıkları takdirde ise ortadan kaldırmak olduğunu göstermektedir.
Siyonizmin ırkçı yaklaşımını yine siyonist önder olan Vladimir Jabotinsky’nin; “Filistin Yahudilere ait olmalıdır. Etnik bakımdan temiz bir Yahudi devletinin yaratılması amacıyla gerekli yöntemlerin uygulanması her zaman zorunlu ve güncel olacaktır. Araplar, şimdi bile onları ne yapacağımızı ve onlardan ne istediğimizi biliyorlar. Durmadan oldu bittiler yaratmalı ve Araplara bizim topraklarımızdan çekilerek çöle dönmeleri gerektiğini söylemeliyiz” ifadesinde kendini göstermektedir.
David Ben Gurion siyonist stratejiyi şöyle formüle etmekteydi;“Devletin kurulmasıyla birlikte büyük bir güç durumuna geldiğimizde taksimi ortadan kaldırıp tüm Filistin’e yayılacağız. Devlet, siyonizmin gerçekleşmesi için bir aşama olarak sadece; görevi de yayılmanız için gerekli zemini hazırlamak olacak. Devlet düzeni koruyacak ve tabi lafla değil, makineli silahla.”
Menahem Begin’in başında bulunduğu Irgun terör örgütü 9 Nisan 1948 Deir Yasin katliamında 254 savunmasız, yüzden fazla kadın ve çocuğun içinde bulunduğu insanları öldürdükten sonra, bu operasyonla gurur duyarak şöyle demektedir: “Bizim Irgun savaşçıları Arapların gözünde korkulu birer efsaneydi. Adlarını duyduklarında tir tir titriyorlardı. Bunlar, İsrail kuvvetlerinin yarım düzine taburuna bedeldi. Bütün ülkedeki Araplar... dur durak tanımaz bir paniğe kapılıp can korkusuyla kaçışmaya başladılar. Kitle halindeki bu kaçış çok geçmeden kontrolden çıkıp toplu bir çılgınlığa dönüştü. İsrail Devleti’nin bugünkü hükümranlık alanı içinde o zamanlar var olan 800.000 Arap’tan bugün ancak 165.000’i kalmış durumda. Bu gelişmenin siyasi ve ekonomik önemi küçümsenemez.”
İsrail Başbakanı İzhak Şamir; “Terörün bir savaş yöntemi olarak kullanılması engellenemez. Bizim için terör, bugünkü koşullarda siyasi bir savaşın bir parçasıdır.” Bir başka konuşmasında ise; “Filistinliler, tıpkı çekirgeler gibi öldürülmelidir…kafaları kayalara ve duvarlara çarpılarak parçalanmalıdır.”
İsrail Başbakanı Menahem Begin; “Filistinli Müslüman Araplar, iki ayaklı iğrenç hayvanlardır.”
İsrail Başbakanı Ariel Şaron ise; “Eğer ben sıradan bir İsrail vatandaşı olsaydım ve bir Filistinliyle karşılaşsaydım, yemin ederek söylüyorum ki, ben o Filistinliyi yakarak öldürür ve öldürmeden önce ona eziyet ederdim.” Başka bir konuşmasında ise; “Ben askerlerimi, Arap kızlarının ırzlarına geçmeleri yolunda cesaretlendirdim. Çünkü Filistinli kadınlar Yahudilerin köleleridir ve biz bu kölelere istediğimizi yaparız ve kimse de bizden hesap soramaz. Asıl biz herkesten hesap sorarız.”
Ariel Şaron; Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a, “Hayatta en zevk aldığım an Filistin'de tankların üzerinde olduğum andır” sözleri Erdoğan’ın Davos’da dile getirilmesi gündeme damgasını vurmuştu.
Haham Rav Leor; “Yahudi dininin temel ilkesi, 'Haşmadat goyim' yani Yahudi olmayanların imhasıdır.'
İsrail Herut Partisi Genel Başkanı Michael Kleiner; “Bizim vereceğimiz her bir kurban karşılığı, 1000 Filistinli öldürülmelidir.”
İsrail Başbakanı Golda Meir, “Arapları çocuklarımızı öldürdükleri için affedebiliriz. Fakat bizi onların çocuklarını öldürmeye mecbur etmelerini affedemeyiz.” Başka bir konuşmasında ise; “Bu topraklara barış ancak Arapların çocuklarına sevgileri bize olan nefretlerinden daha çok olduğu zaman gelecektir.” ve “Filistinliler diye bir halk yoktur.”
Ariel Şaron'un oğlu Gilad Şaron, “Gazzeliler masum değil! Onlar Hamas'ı seçti. Gazzeliler rehine değil, bu seçimi özgürce yaptılar ve bunun sonuçlarıyla yaşamalılar. Önce Gazze'nin girişindeki mahalleleri sonra da tüm Gazze'nin dümdüz edilmelidir. Japonlar çabucak teslim olmadılar, Amerikalılar da Hiroşima ile durmadılar, Nagazaki'yi de vurdular.”
Öyleyse niye gazete manşetlerini İsrailli vekilden “şok sözler” haberleri süslüyor. Herhalde diğer tüm iğrenç sözleri görmezlikten geldikleri içindir diye düşünmeden yapamıyor insan.