Suriye'de kan durmuyor
13 Yıl Önce Güncellendi
2013-06-11 23:07:37
Suriye’de kan akıyor. Sokak ortasında kadın, çocuk demeden herkes infaz ediliyor. Şehirler muhasara edilip tank ve top ateşine tutuluyor. Scud füzeleriyle mahalleler yerle bir ediliyor.
Peki, ne adına? Esed diktatörlüğünü kuruma adına.
İnsanlar sokaklarda çığlık çığlığa kaçışıyor. Yüksek yerlerde keskin nişancılar, insan avlıyor. Avlanmamak için sokak ortalarına perdeler çekilmiş.
Deraa katliamın ilk durağıydı. Çocuklar işkenceye tabi tutulmuştu. Kadınlar telefonda konuşmaktan korkuyor. Tecavüzlerden korktukları gibi.
Peki, ne adına? Tabiî ki Esad diktatörlüğünü kuruma adına.
Şam, İslam tarihinde zulmün ilk başkenti. Şam tarihi vazifeyi yeniden deruhte ederek zulüm dağıtmaya devam ediyor. Şam, Peygamberin sevgili torunu Hz. Hüseyin’i katletmenin emrin verildiği kara bir şehir.
Peki, kim adınaydı? Zalim Yezid adına.
Büyüklenmenin ve ayrıcalıklı olmanın şehri, şimdide emirler yağdırıyor köpeklerine yeni Hüseyinlerin kanı için. Şam kana doymadı, doymayacakta.
Peki, yeni Hüseyinler kime kurban ediliyor? Tabii ki Beşşar Esed için.
Çığlıklar kulakları sağır ederken, Şam’ın kulakları sağır, elleri kanlı, doymuyor insan bedenine. Bir vampir gibi dişlerini geçirmiş halkın boynuna emdikçe kan emiyor. Dostların kimisi direnişin cephesi adına alkışlarken kimisi güya göz dağı vererek içten içe sevinç naraları atıyor.
Esed ailesi modern dönemin vampirleri. Dede Sülayman Esed, 1936’da ileri gelen Nusayrilerle birlikte Fransa Başbakanı Leon Blum’a bir mektup gönderip; “ Nusayriler Sünnilerden dinsel ve tarihsel açıdan ayrılırlar. Suriye’ye katılmayı reddediyoruz… Fransa Nusayrilerin özgürlüğünü ve bağımsızlığını Suriye’de kalarak güvence altına almalıdır” demektedir.
Baba Hafız Esed Ürdün’de baskı gören Filistinlilere yardım etmek isteyen Suriye Başbakanı Salih Cedid’e engel oldu. 1970’de darbe yaparak başa geldi. Müslümanlara ağır darbeler vurdu. Hama’yı yerle bir etti. Otuz bin ölü, yirmi bin faili meçhul. Suriye’yi kayıplar ve korkular ülkesine dönüştürdü.
Oğul Beşşar Esed Suriye tarihine yeni katliamlar kaydediyor. Dur durak bilmiyor. Kadın, yaşlı, çocuk, hasta tanımıyor kim önüne çıkarsa, tanklarıyla ezip geçiyor.
Peki, ne adına? Tabii ki iktidarı adına.
1982’de Suriye toz duman içinde ölü insan bedenleri kokuyordu bugün koktuğu gibi. Bu sıcak aylarda bu kuraklıkta insan kanı suluyor Kuseyr’i, Halep’i, Hama’yı, Deraa’yı, Deyr el Zor’u ve diğer şehir, kasabaların cadde ve sokaklarını.
Çocuk ve kadın çığlıkları yükseliyor yollarda, kapılar kırılmış, evler talan edilmiş. Bir zamanlar çocuk kahkahaların yükseldiği sokaklar bombalarla hayalete dönüşmüş. Oğul Beşşar Esed babadan devraldığı zulmü tüm çıplaklığıyla tüm dünyanın gözlerinin içine boca ederek tüm şehirlere yayarak öldürmeyi sürdürüyor.
Hama ey Hama! Sen ki binlerce evladını zalim Esedlere verdin, direnişin kalbi olmak en fazla sana yakışır. Evlatlarını gökyüzüne birer güvercin gibi uçurmak…
Kardeşlerin Humus, Deraa -ki direnişin ilk kalesi onurunu omuzladı- Deyr el Zor, Baniyas, Halep, Lazkiye, Kamışlo, Ruston her biri etrafı vahşi köpeklerle çevrilmiş, hareket eden her şeye kurşun yağmurlarıyla onlarca şehitle selamlamakta seni ey Hama…
Vicdanlar karalar bağlamışsa, kulaklar çocuk çığlıklarına ve kadın feryatlarına kapanırmış. Bugün Suriye’nin tüm kent ve kasabaları Ebrehe’nin ordusu tarafından kuşatılmış ve insanları ateş çemberine almıştır.
İnsanlar elerini açmış, Ebrehe’nin ordusunu yerle bir edecek Ebabil kuşlar gelmesi için dua ediyor.
Hama’da, Humus’ta ve diğer kentlerde tarih tekerrür ediyor. Oğul Esed, babanın sünnetini gerçekleştiriyor.
Biz ise burada durmuş yeni stratejiler, Ortadoğu projeleri üzerinde ahkam kesiyoruz. İran’ın ve Hizbullah’ın derin siyasetini anlamlandırmaya ve temize çekiyoruz.
İnsanlar ölürken, Müslümanlar katledilirken hangi uluslararası siyasi norm ve menfaatçi politika bunu dikkate değer bulur. Yıllardır bunlar Suriye’de oluyordu. Şimdiye kadar yüz bini geçkin kayıp var. Kimden bir ses duyduk.
Ahlak iflas etmiş, vicdanlar kararmış, Müslümanlık mezhepler arası çatışmalarda boğulmuş. Kimden ne bekleyelim ki. Kime elini uzatsın ki Suriyeli kardeşimiz bu ölüm kamplarından kurtulmak için. Kime seslerini duyursun. Ölüm ve yıkım vicdanları harekete geçiremiyorsa ne geçirecek, kan ve gözyaşına kim ruhunu satışa çıkarmadan dur diyecek?
Haber Ara