Suriye ve Mezhep Fanatikliğimiz
14 Yıl Önce Güncellendi
2012-02-07 11:34:34
Müslümanlar ise bulundukları taraf üzerinden olaya yaklaşıyor.
Mezhep, bakış açıların nirengi noktasını oluşturuyor.
Mezhepçi bakış insanları köreltiyor çünkü.
İnsanın özgürlüğünden yanandan çok, özgürleşen insanın kimin yanında yer alacağıyla daha çok ilgileniyor.
Onun için sözünüz anlaşılmıyor.
Sağduyu kulağıyla dinleyemiyor.
Ortadoğu’daki despot liderlerden bahsediyorsunuz. Saddam gitti de ne oldu, diyor.
Suriye’deki insan kıyımından bahsediyorsunuz. Mezhepsel kaygılarla Bahreyn olaylarını niye görmüyorsunuz, diyor.
Bahreyn diktasının insanlara yaptığı kıyımı eleştiriyorsunuz. Bu sefer başkası devreye giriyor; onlar Şii değil mi, İran’ın kışkırtmasıyla ortalığa döküldüler, diyor.
Ortadoğu’daki tüm dikta rejimlerin gitmesi gerektiğini ve insanların özgürce kendilerini ifade etmeleri gerektiğini dilendiriyorsunuz.
Bir başkası hemen devreye giriyor; bunlar ABD’nin ılımlı İslam projesinin tam tam ayaklarının sesleri, diye suçluyor.
İnsan diyorsunuz.
Baskı diyorsunuz.
Kıyım diyorsunuz.
Özgürlük diyorsunuz.
Duyan kim? İlgilenen kim?
Her biri mezhepsel kaygılara bir futbol fanatiği gibi “benim tarafım diyor, başka bir şey demiyor.”
İnsanlıkla kimsenin ilgilendiği yok. Suriye’de birilerimi öldürülüyor. “Canım abartıyorlar, birkaç kişidir, onlarda Suudi selefilerdir” diyor İran fanatiği.
Diğerine Bahreyn diktası, özgürlük taraftarların sesini kıstı. Onları sindirdi. Suudi’den getirdiği askerlere ezdirdi, diyorsunuz.
Hemen cevabı hazır bizim selefinin, “yok öyle bir şey, İran’ın kışkırttığı birkaç şii fanatiğin gözaltına alınmasıyla insanlar kandırıldıklarını görüp evlerine çekildi” diyor.
Al birini, çarp diğerine.
Ha Hasan, ha Hans, değişen bir şey yok.
İnsanlıktan nasibini alamayınca insan, olanı tüm çıplaklığı ile gözlerinin önüne sersen yine görmeyecek.
Öldürülen ve dövülen insan resimlerini gösteriyorsunuz. “Bunlar mizansen” deyip geçiştiriyor.
Siz ayıyı gösteriyorsunuz. O ayıyı görmek istemiyor. Sürekli yolla ilgileniyor. Gerçeklik onun için başkadır. Tuttuğu takımın yanlış yapmayacağı üzerinedir tüm hesapları.
Aslında o da biliyor bunların yanlış olduğunu.
Onlar da biliyor hırsızın suçlu olduğunu.
Ama dilleri lal olmuş gerçeği söylemiyorlar.
Gözleri kör olmuş, olanları görmüyorlar.
Kulakları sağırlaşmış, feryatları duymuyorlar.
Beki ya hesap günü hangi bahaneler ileri sürecekler.
İnsan olmak ortada dururken zalimle birlikte olmayı neyle açıklayacaklar.
“Ey iman edenler! Allah için hakkı titizlikle ayakta tutan, adalet ile şahitlik eden kimseler olun.
Bir topluma olan kininiz sizi adaletsizliğe itmesin.
Adil olun.
Bu, Allah’a karşı gelmekten sakınmaya daha yakındır.
Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.” Maide-8
SON VİDEO HABER
Haber Ara