Teknolojik ya da Sanal Şizofreni
14 Yıl Önce Güncellendi
2012-07-14 10:51:32
Geçen yazımızda (sanal teşhircilik) teknolojik ya da sanal şizofreniden bahsedeceğimizi söylemiştik. Bu işin zor olduğunun farkındayım. Neredeyse her birimiz (bu yazıyı okuyanların büyük yekûnu) bu sanal dünyanın şurasından ya da burasından yakalanmış bulunmaktayız.
Sanal dünya ile gerçeklik birbirinin içine geçmiştir. Neyin sanal neyin gerçek olduğunu karıştırır duruma getirildik.
Onun için burada iki şeye dikkatinizi çekmek istiyorum. Modern psikiyatrinin ilgilendiği şizofreni ile Jean Baudrillard’ın (gerçeklik ve sanalla ilgili, tırnak içinde kullanacağımız tüm cümleler bu yazara ait olacaktır) sanal kavramına getirdiği yorum üzerinden bir sonuca varmak istiyorum.
Şizofreni ile başlamak istiyorum: kitap ve çeşitli makalelerde derlediğim şizofreniyi tanımlayan cümleleri aşağıya aktarıyorum.
“Psikoz kişide gerçeği değerlendirme yetisinin belirli bir süre bozulduğu durumların genel adıdır. Bu sırada algı bozuklukları, dış dünyada olup bitenleri hatalı değerlendirme, kendi düşünceleriyle, hatta rüyalarıyla dış gerçekliği ayırmada güçlük söz konusu olabilir. Şizofreni, psikotik bozuklukların başlıcasıdır.”
“Hastalarda genelde gerçekle hayal dünyasını ayırt edememe, mantıksal düşünme yeteneği kaybı, normal duygusal tepkiler verememe ve toplumsal kurallara uyamama görülür.”
“Dış dünya ile hayal dünyası birbirine karışır. Hangisinin gerçek, hangisinin hayal olduğunu bilemez. Bu hastalık aniden ortaya çıkabileceği gibi, yavaş yavaşta gelişebilir.”
“Gerçekle bağlantısı olmayan sesler işitilebilir. Bazen bu sesler bazı komutlar vermekte, alay etmekte veya kötü sözler söylemektedir. Yine gerçekte olmayan hayaller görülür. Garip şekiller, korkunç yaratıklar olabilir. Hastalar bu ses ve görüntülerin gerçekte olup olmadığını ayırt edemez. Çoğu zaman bunlardan rahatsız olurlar ve korkarlar. Bunları kendi beyinlerinin bir ürünü olarak kabul etmez ve genelde dışarıdan birileri tarafından yapıldığını düşünürler.”
“Bazen bu seslere yanıt verir, konuşmaya başlarlar veya görüntüleri takip ederler. Hastaların bu hareketleri dışarıdan gözlendiğinde kendi kendine konuşuyormuş veya sabit bir noktaya bakıyormuş gibi gelir.”
“Normal olarak görülen insan, karşısındakinin bu durumunu/davranışlarını doğal olarak anormal olarak görmektedir.”
Bütün bunlarda çıkaracağımız sonuç, aslında var olmayan fakat varmış gibi davrandığımız ve iletişime geçtiğimiz, kimi zaman aşk, kimi zaman nefret ve korku duyduğumuz sanal bir dünya kurma durumunu modern psikiyatri, şizofreni olarak isimlendirmektedir.
Gelelim bizim sanal medya ve sanal sosyal paylaşım siteleri üzerinde kurduğumuz hastalıklı tutum tavrımıza;
Niye sanal ortamı ve sanal ortam ilişkilerini şizofreni olarak değerlendirdiğimize; aşağıda sanal ile ilgili cümleleri okuduğunuzda sanırım benimle hemfikir olanınız çıkar. Çünkü şizofreninin en belirgin özelliğinden biri kişinin kendini hasta kabul etmemesidir.
Bütün bunlar bir yere not edilsin ve yazıya ona göre yorumlarda bulunalım derim. Çünkü aşağıda da görüleceği gibi bizim gerçeklik algımızda ciddi değişimler kaçınılmaz olarak vardır.
Jean Baudrillard diyor ki;
“Günümüzde gerçeğin yerini sanal almıştır. Sanal gerçek dünyayı, salt gerçekliğe uygun bir şekilde kusursuz olarak yeniden üretmekte ve böylelikle gerçekliğe son vermiştir.”
Hayalin gerçeğin yerini alması ve gerçeği tasfiye etmeye çalışması şizofrenin belirtisi olduğunu yukarıda da yazmıştık.
Böylece biz “sanal tarafından üretildiğimiz”i söyleyebiliriz. Bu sanallık zamanla normal olarak karşılanması, toplumun nirengi noktasını kaybetmesinde kaynaklanmaktadır. Bunun sonucu olarak;
Değer yetirmemizin en büyük nedenlerinden biride “sanal gerçeklik evreninde değer diye bir şey”in olmayışı anlayışının oturmasıdır.
“Günümüz toplumları sanal ve benzeri teknolojilerin tümü tarafından büyülenmiş gibidir… örneğin insanlar bir başka evrene geçerek bedenleri ve sahip oldukları her şeyi klonlayabilir, insanlık adlı türe ait varlıklar olmaktan çıkarak çok daha başarılı, çok daha işlevsel niteliklere sahip yapay bir tür olarak” gösterebilir.
Sanal medyada kimin, gerçekten kim olduğu tam olarak bilinmemektedir. Sahip olduğu gerçeklikten farklı bir şekilde kendini yansıtmaktadır. Karşısındaki bunun gerçek kişi mi yoksa kendini farklı bir kişi olarak tanıtan biri mi olduğunu kestiremez. Ama her seferinde onunla iletişime geçmeyi normal yaşamdakilere tercih eder.
Gerçeklik ve hayal/sanal burada birbirine girer. Tam şizofrenlik bir durum hasıl olur.
Ve sözü Jean Baudrillard’in şu tespitiyle bitirelim;
“İnsanı insan olmaktan çıkarıp, her şeyi yok ettiği söylenen bu teknolojilerin yol açtığı ironik duruma bakarak, bizi değer ve yargılama dünyasından kurtarabileceklerini belirtelim. Modern radikal düşüncenin metafizik bir yöntemle uzun ve zahmetli bir çaba harcayarak tasfiye etmeye çalıştığı bu yoğun ahlaki ve felsefi kültürü sanal teknoloji denilen şey pragmatik ve radikal bir şekilde saf dışı etmektedir.”
Bu söze ves-salam denir.
Haber Ara