Dolar

35,3524

Euro

36,8823

Altın

3.004,91

Bist

10.042,60

Hindistan?a ?Dur İhtarı?!

18 Yıl Önce Güncellendi

2008-11-30 01:57:00

Hindistan?a ?Dur İhtarı?!

 

Bollywood, Hindistan'ın Hollywood'u. Her yıl yaklaşık 2 bin civarında filmin çekildiği Hindistan film sektörü kültürel, sanatsal  ve ekonomik misyondan önce Hollywood'dan farklı olarak toplumsal bir misyon üstlenir. Kanıksanmış fakirlik, Hintlilere mutlu yaşamayı öğretmiş. Bir Hintlinin karnı o an için toksa ve cebinde vizyona yeni girecek bir Hint filminin bilet parası da ayrılmışsa ondan daha mutlusu yoktur. Gerçek hayatta asla elde edemeyeceği hayallerini o filmle kendi yaşamını özdeşleştirerek elde eder ve mutlu olur Hintli. Kim bilir, belki de sırf bu yüzden onları birkaç saat daha mutlu tutabilmek adına Hint filmleri 3 saat süreli çekiliyor.

Hindistan'da şu günlerde vizyona giren filmin senaryosu Raj Kapoor'un ?Awara? filmi kadar hüzünlendiriyor insanı.  Sokaklarda, istasyonlarda, otellerde ve kafelerde sağa sola saçılmış masum insan cesetleri maalesef ki hüzünlü bir Bollywood filminin parçası değil. Hindistan, konusu ağır, psikolojik ve daha da önemlisi gerçek bir hayat hikâyesini oynuyor bugünlerde.   Zor olan ise bu filmin adını koyabilmek.

3. gününe giren Mumbai baskını kimi noktalarda hala devam ediyor. Hindistan, detaylarını iyi okuması gerektiği çok ciddi bir tavırla karşı karşıya. Baskınların altında yatan niyeti, yaşanan bu korkunç olayları üstlenen ve adı ilk kez duyulan ?Deccan Mücahidin? adlı örgüt tarafından yapılan açıklamanın satır aralarında görebiliriz.

Örgüt: ?'Hindistan'daki Müslümanlara zulüm edilmemelidir. Biz bu ülkeyi seviyoruz, ancak annelerimiz ve kız kardeşlerimiz öldürüldüğü zaman bizi kim koruyacak?'  şeklinde hedef şaşırtan bir açıklama yapmış durumda. 120'yi aşkın insanın yaşamını yitirdiği eylemin etkisinden daha ağır sonuçlar doğuracak ve daha büyük bir kaosu ateşleyebilecek bir açıklama. Burada asıl niyetin Müslüman ve Hint toplumları arasında bir kaos ortamı yaratarak hızla büyüyen ve Asya'nın 3. ekonomik gücü olan Hindistan'ın ilerleyişini sekteye uğratmak olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.

Saldırıların niteliğine baktığımızda 3 nokta oldukça dikkat çekici;

1- Hindistan'ın ticari başkentini hedef alındı.
2- Turistik ve ticari hedefler vuruldu.
3- Yabancılara mesaj verildi.

Şimdi böyle nitelikler taşıyan bir saldırının İslami veya dini motifler taşıdığını söylemek bu eylemi gerçekleştiren odakların kurdukları terör kapanına girmek anlamına gelir.

Bu tespitlerden yola çıkarak bu saldırının asıl hedefinin Hindistan'a akmakta olan yabancı yatırımı durdurmak, Hindistan'ın ekonomik, nükleer ve uzay çalışmalarında kaydettiği ilerlemeyi sekteye uğratmak şeklinde olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Şu an Hindistan'a yatırım yapmaya hazırlanan sermayenin hangi psikoloji içine girmiş olabileceği tahmin etmek güç olmasa gerek.

Hindistan, Dünyanın en gelişmiş demokrasisine sahip ülkelerden biri ve hızlı ilerleyişinin altındaki en önemli dinamik de bu. Şöyle bir kıyas yapmak gerekirse Amerika bile bir siyahi lideri henüz hazmetmeye çalışırken Hindistan Müslüman Cumhurbaşkanı Dr. Abdülkelam'ı çoktan emekli etmiş durumda. Bu anlamda Hindistan'ın bu gün karşı karşıya kaldığı üzücü durumu dini ya da İslami unsurlarla ilişkilendirmek, bu saldırıyı amacına ulaştırmak anlamına gelir. Kaldı ki, sokaktaki sivil, kadın, çocuk ayırt etmeksizin masum Hinduları öldürerek Müslümanların haklarını savunmak ve elde etmek şöyle dursun, bir kan davasını başlatmaktan öte adım atamazsınız.

Hindistan bugün uluslararası ilişkiler literatüründe ?Subversion? diye tanımlanan bir saldırıya maruz kalmış durumdadır. ?Subversion?ı bir ülkeyi içinde barındırdığı istismara açık  ve zayıf unsurları sabote ederek, örgütleyerek çatışma ve kaos ortamı yaratmak şeklinde tanımlayabiliriz.  Daha açıklayıcı olması bakımından örneklendirmek gerekirse PKK ve Kürt ? Türk çatışması Türkiye üzerinde kimi güç odaklarınca kurgulanmış bir ?Subversion? olayıdır. Başına bela edilen PKK  sorunuyla boğuşmak zorunda bırakılarak, Türkiye'nin bölgesel bir güç olmasının önüne geçilmiştir.

Hindistan'ın maruz kaldığı Subversion olayı ile Hindistan'da maalesef ki bir Müslüman ? Hindu çatışması yaratılmak isteniyor. Böyle bir çatışmanın başlatılması demek Hindistan için sonun başlangıcı anlamına gelir ki Hindistan'ın bu süreci kontrol edebilmesi oldukça zordur.

Bozulan Güç Dengelerinin Bir Sonucu Mu?

Bu saldırıların arkasında kimler olabilir sorusuna cevap arayacak olursak, akla gelen ilk ihtimaller arasında Hindistan -  Pakistan gerilimi öne çıkıyor. Pakistan'la Hindistan 1947 yılında yaşanan bölünmenin ardından Keşmir krizinden dolayı 3 kez savaşmış bulunuyorlar. Hindistan 1974 yılında nükleer yeteneği elde edince, güç dengesi Hindistan lehine değişmiş oldu. Pakistan, bu dengeyi 80'li yıllarda üretmeyi başardığı nükleer silahlarla yeniden eşitledi Ancak 13 Kasım'da Hindistan'ın ilk uzay aracı olan Chandrayaan 1'i başarılı bir şekilde ay yörüngesini oturtması Pakistan aleyhine ciddi bir denge kaybı oluşturdu. Yıllardan bu yana Hindistan ve Pakistan gizli servislerinin karşılıklı olarak birbirleri içerisinde kaos ve karma yaratmaya yönelik doku çalışmaları yaptıklarını biliyoruz. Hindistan gizli servisinin Pakistan'da ki şii Sünni çatışmalarını örgütlediği yine Pakistan'ın Hindistan içlerinde buna benzer faaliyetler yürüttüğü kamuoyu tarafından bilinen faaliyetler. Bu noktada Hindistan'da dün başlayan ve bugün devam eden bu eylemi bu çerçevede değerlendirebiliriz.

Güney Asya'da Esen Terör İklimi

Dikkat çekmek istediğim diğer önemli bir konu ise her geçen sene Güney Asya'nın güvenlik bakımından daha sorunlu bir bölge haline geldiği. Özellikle 11 Eylül saldırılarına müteakip Afganistan'ın işgaliyle başlayan bir terör ikliminin yavaş, yavaş bölgeyi etkisi altına aldığını görüyoruz. Afganistan'la başlayan, Pakistan'la devam eden ve Hindistan'ı da etkisi altına alan bu terör iklimin Afganistan ve Keşmir sorunları halledilmediği sürece sona erecek gibi görünmüyor. Terör Güney Asya'da bir veba gibi diğer ülkelere de sirayet ederek etki alanını genişletiyor.

Bölgedeki kaos ortamı kimi güçlerin bölgedeki menfaatleri için gerekli bir ortam. Örneğin böyle bir ortam dünya uyuşturucu üretiminin %93'ünü gerçekleştirmek için oldukça uygun ortam. Enerji bölgelerine yakın olmak, bölgedeki nükleer potansiyeli kontrol altında tutabilmek için kaos ve kargaşa ortamının maalesef sürekli zinde tutulması gerekiyor.

Türkiye Bölge'de Aktif Rol Almalı

Türkiye, bölgede önemli ve etkin bir rol oynayabilecek potansiyellere sahip bir ülke.  Bir süredir kendi coğrafyasında önemli bir barış rolü üstlenen Türkiye, Suriye ile İsrail, Ermenistan ile Azerbaycan, İran ile ABD arasında oynadığı iyi niyet ve barış elçiliği rolünü Pakistan'la Hindistan arasındaki Keşmir krizi içinde oynamalıdır. Üstlenilecek bu rol bölgenin barış ve istikrarına katkı sağlamanın yanı sıra Türkiye'yi Güney Asya'da daha etkin bir ülke haline de getirecektir.  Bu role Obama soyunmadan önce, Başbakan Erdoğan el koymalıdır.

 

 

Haber Ara