Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

NATO’nun Kaddafi avı

14 Yıl Önce Güncellendi

2011-10-26 08:23:35

NATO’nun Kaddafi avı
Bir örgüt, hem de NATO gibi 28 devletin üye olduğu zengin ve güçlü bir savunma örgütü bir kişinin peşine düşer mi? Eğer bu kişi üye ülkelerden birinde ciddi güvenlik tehdidi yaratıyorsa ya da dünyanın başka yerlerinde insanlığa karşı suç işliyorsa bir kişinin peşine belki düşebilir. Ancak Kaddafi gibi iktidarını, gücünü, çevresini ve müttefiklerini kaybetmiş birinin peşine koskoca NATO’nun düşmüş olması oldukça tartışmaya açık bir durum yaratıyor.

İddialar muhtelif olmakla birlikte, Kaddafi’nin öldürülmesiyle ilgili tüm senaryolarda NATO’nun adı geçiyor. Bu iddialara göre Kaddafi saklandığı yerde, Sirte’de uydu telefonu kullanıyor. Yüksek teknoloji sahibi NATO, derhal bu görüşmeyi yakalıyor ve dolayısıyla Kaddafi’nin yerini tespit ediyor. Ardından muhalifler denen grubun askeri kanadına Kaddafi’nin yerini bildiriyor. Bunun üzerine muhalifler verilen adrese doğru yola çıkıyor, Kaddafi de kaçıyor. NATO bu aşamada da devreye giriyor ve muhaliflerin yolunu açmak için havadan bombardıman yapıyor. Sonunda Kaddafi bulunuyor ve kimin vurduğu belli olamadan öldürülüyor.

Yardım ve yataklık

Sonuç itibarıyla NATO, Kaddafi’nin öldürülmesinde baş oyuncu olarak muhaliflerin öçlerini almalarına vesile oluyor. Bu bir biçimde doğal ve meşru bulunmuş olmalı ki NATO Genel Sekreteri de insanlık dışı görüntüler basına verilir verilmez bir açıklama yaparak artık NATO’nun Libya’dan çıkacağını, eve döneceğini belirtiyor. Bu açıklama NATO’nun Libya’ya Kaddafi zulmündeki insanları korumaya değil, Kaddafi’yi öldürmeye gittiği yolundaki düşünceyi güçlendiriyor.

Dolayısıyla NATO, Kaddafi’nin halkına yaptığının aynısını, muhaliflerin ona yapmasını sağlıyor; intikam peşinde koşanlara destek vermiş oluyor ve güvenlik ile istikrar sağlayan oyuncu olmak yerine otoriter liderlerin peşine düşen kelle avcısına dönüşüyor.

Bu durumun NATO içinde eni konu tartışılacağına kuşku yok; üstelik faturanın Libya’ya koşa koşa giden Fransa ve İngiltere’ye çıkması yüksek olasılık. Tabi NATO Genel Sekreteri’nin tecrübesiz tavrı da ayrıca konu edilebilir. NATO’nun olumsuz algısını ortadan kaldırmak için onca para akıtılıp kamu diplomasisi yapılırken, Libya’da böylesi bir sürece dahil olmak NATO için talihsiz bir durum olmalı. Bu arada Türkiye’nin neden Libya konusunda ayak dirediğini hatırlatması için de iyi bir fırsat olabilir.

Yargısız infaz

NATO’nun Kaddafi’ye yönelik faaliyetleri bir dizi soruyu gündeme taşıyor. Dünya’da Kaddafi’den daha beter liderler ve Libya’dakinden daha acımasız rejimler var. NATO bunlara da müdahale edebilecek mi ya da sadece gücünün yettiğini mi devirecek? Muhtemelen yanıt ikinci soruda gizli. NATO Kaddafi’nin katledilmesine yardım etti diye Libyalılar ‘Batılı’ güçlere gebe kaldıklarını düşünüp minnettarlıklarını ifade edecek adımlar mı atacaklar, yoksa bir süre sonra Batılılara karşı rüştlerini ispata mı yönelecekler?

En az bu sorular kadar önemli bir diğer soru ise, kişilerin bertaraf edilmeleri sırasında kullanılan yöntemle ilgili. Ölüme ölümle yanıt vermek, NATO üyesi ülkelerin ulusal mevzuatlarında yasak; idam cezası bulunmuyor. Ayrıca yargısız infaz da yasak; terörle mücadelede bile teröristlerin öldürülmesi değil yakalanıp yargılanmaları esası söz konusu. Türkiye’den bakınca anlaşılması zor olabilir, ama durum bu. Ancak, üye ülkeler kendi sınırlarının dışına çıktıklarında yargısız infazı doğal bir durum gibi uygulayabilmekteler.

Uluslararası Ceza Mahkemesi, tam da bu tür örnekler için kuruldu; ancak bazı liderlerin mahkeme süreci, iktidarda kalmalarından çok daha tehlikeli olabilir. Nasıl Saddam’ın konuşmasına fazla izin verilmediyse Kaddafi’nin konuşmasına da olanak tanınmadı. Konuşabilseydi, belki epey ülkenin ipliğini pazara çıkabilirdi.

Haber Ara