Kelimelerin etimolojik ve semantik maceralarına meraklı olduğumdan daha önce çeşitli vesilelerle söz etmiştim.
Bu hafta da izninizle "bayram" kelimesini biraz kurcalamak istiyorum. Kubbealtı Lugatı'nda da, Tietze'nin sözlüğünde bu kelimenin eski Türkçedeki badram (bedrem, beyrem) kelimesinden geldiği belirtilmiş. Tietze, eski bir İran dilinden alınmış olabileceğini de çeşitli kaynaklara dayanarak söylüyor. Bayram, menşei ne olursa olsun, Divanü Lügati't-Türk'te de yer aldığına göre, kadim zamanlardan beri bütün Türk lehçelerinde sevinç içinde hep birlikte kutlanan kutsal günlerin adı olmuştur.
Bir zamanlar okuryazar takımı bayram yerine genellikle Arapça "ıyd" kelimesini kullanırdı. "Bayramlaşma" anlamına gelen "muayede", bu kelimenin türevlerindendir. Ramazan Bayramı'na "ıyd-i fıtr", Kurban Bayramı'na "ıyd-i adha", saraylarda bayramlaşmanın yapıldığı salonlara da "Muayede Salonu" denirdi.
Türkçede fitre şekline giren "fıtr" kelimesi, Arapçada "orucu açmak" anlamına gelir, "iftar" ve "yaratılış" anlamındaki "fıtra, fıtrat" kelimeleriyle aynı köktendir. Bilindiği gibi, Ramazan Bayramı'nda fitre, yani "sadaka-i fıtr" verilir. Bu da Ramazan'ı idrak edip bayrama ulaşan ve temel ihtiyaçları dışında belli bir miktarda varlığa sahip olan Müslümanların kendileri ve velâyetleri altında bulunan kişiler için yerine getirmekle yükümlü oldukları mali bir ibadettir.
"Iyd" kelimesinin halk tarafından hiç benimsenmediğini söylemeye gerek var mı? "Iyd"in geçtiği tek bir deyim ve atasözü yok. Hâlbuki bayram, atasözü ve deyimlerde çok kullanılır. Çok sevinmek, mutlu olmak anlamındaki "bayram etmek" deyimi ne güzeldir. Lezzetli bir yemek yiyince midemiz, bir güzellik görünce gözümüz, güzel bir ses işitince kulaklarımız bayram etmez mi? Sigara tiryakileri de derin bir nefes çekince ciğerlerinin bayram ettiğini söylerler, nasıl bir bayramsa?
Birbirinin bayramını kutlamak anlamındaki "bayramlaşmak" deyimi de çok güzeldir ve derin anlamlar taşır. Eskiler galiba "bayraşmak" şeklinde de kullanırlarmış. Bayramlaşma, aynı zamanda yıl boyunca semtlerine uğranmayan eşin dostun ve akrabanın ziyaret edildiği, yani "bayramdan bayrama" da olsa, insanların birbirini hatırladığı, gönül aldığı zamanlardır. "Bayramda seyranda" tabiri de, "bayramdan bayrama" gibi "çok seyrek, arada bir" anlamına gelir.
Tasavvuf tarihinin büyük isimlerinden Hacı Bayram-ı Veli'nin asıl adı Numan'dı, fakat ilk defa bir bayram günü görüştükleri için kendisine mürşidi Somuncu Baba tarafından verilen Bayram adını benimsemişti. Meşhur bir şiirinde "bayram" kelimesini dört defa kullandığı şu dörtlük, bana sorarsanız, Türkçenin incilerindendir:
Bayram'ım imdi Bayram'ım imdi
Bayram ederler yâr ile şimdi
Hamd ü senâlar hamd ü senâlar
Yâr ile bayram kıldı bu gönlüm
Mehmed Âkif'in "Bayram" şiirinde, bayramı tarif ettiği mısraları da çok severim. Bu mısralarda bayram günü ufukların sevinç ve mutlulukla dolup taştığı, dünyanın başka bir dünya haline geldiği, bu hoş, şetaretli zamanda çocukluğun masum yüzünün güldüğü ve bu yüzde mutlu bir geleceğe dair ümidin apaçık belirdiği ifade edilir. Özellikle "şetaretli zaman" sözündeki "şetaret" kelimesinden sanki bütün bir bayram sevinci ve cıvıl cıvıl çocuk sesleri taşmaktadır:
Pür-handedir âfâk, cihan başka cihandır
Bayram ne kadar hoş, ne şetâretli zamandır
Âkif, bu mısraların geçtiği şiirinde Fatih'te kurulan bayram yerini uzun uzadıya tasvir eder. İstanbul'un bellibaşlı semtlerinde bir zamanlar çocukların gönüllerince eğlenebilecekleri bayram yerleri kurulurdu. Satıcı avazeleriyle çocuk seslerinin birbirine karıştığı bu bayram yerleri tarihe karışsa da Türkçenin hafızasında yaşıyor; hareketli, canlı, cümbüşlü yerlere hâlâ "bayram yeri gibi" diyoruz. Bazan bayram çocukları gibi sevinmez miyiz? Bayramlıklarımı giyip bayram harçlığımı cebime koyarak sokağa fırladığım günler, hâlâ çok renkli bir çocuk resmi gibi zihnimdedir. "Bayram çocuğu gibi" deyimi bu saf sevinci ve mutluluk duygusunu ifade eder.
Az kalsın unutuyordum; eskiler süslü, fakat zevksiz giyinen adamlar için de "bayram koçu gibi" tabirini kullanırlardı. Bilirsiniz, kurban bayramlarında erkekler tarafından nişanlılarının evlerine gönderilen kurbanlık koçların aşırı şekilde boyanıp süslenmesi âdettendi.
Bayramda ikram edilen veya hediye olarak götürülen şekerin adı "bayram şekeri"ydi. Zaten bayramlar hâlâ üç beş gün öncesinden başlayarak bir şekerleme şenliği gibi yaşanmaz mı? Renk renk horoz şekerleri benim hafızamdaki bayramların ayrılmaz parçasıdır. Bayram ziyaretlerinde öncelikle şeker ve tatlı ikram edilerek bir bakıma yıl boyunca "ağız tadı" dileğinde bulunulduğu için Ramazan Bayramı'na "Şeker Bayramı" da denilmiştir. "Şeker"in Türkçede aynı zamanda mecazen şirin, sevimli, tatlı dilli, cana yakın anlamına geldiği unutulmasın.
Bayram kelimesinin atasözü ve deyimlerde bu kadar çok geçmesi, Ramazan ve Kurban bayramlarının ve bunlar etrafında oluşan geleneklerin hayatımızdaki vazgeçilmez yeriyle alâkalıdır.
Bütün okuyucularımın bayramını tebrik ediyor, bütün günlerinin "bayram havası"nda geçmesini diliyorum.