Sabahattin Eyüboğlu, Denemeler'ini kısmen Türkçeye çevirdiği Montaigne'nin şu cümlelerine rastlayınca çok sevinmişti: "Türklerin padişahı II. Mehmet, Papa II. Pius'a şunları yazmış: 'İtalyanların bana düşman olmalarına şaşıyorum.
Biz de İtalyanlar gibi Troyalıların soyundanız. Yunanlılardan Hektor'un öcünü almak benim kadar onlara da düşer; onlarsa bana karşı Yunanlıları tutuyorlar." (Denemeler, Kitap I, Bölüm XXXVI).
Eyüboğlu, "İlyada ve Anadolu" başlıklı yazısında anlattığına göre, bu cümlelerini Yahya Kemal ve Mükrimin Halil'e okuyarak görüşlerini almak istemiş. Fakat onlar gülmüş ve bunu Montaigne'nin uydurmuş olabileceğini söylemişler. Geniş tarih bilgileriyle tanınan bu iki adamın gerçeği kabul etmek istememelerine epeyce içerleyen Eyüboğlu şöyle devam eder:
"Birkaç ay önce bir anıt jürisiyle Dumlupınar'a gitmiştim. Dumlupınar Savaşı'nda bulunmuş emekli bir albay bize Mustafa Kemal Paşa'nın Meydan Savaşı'na kumanda ettiği yerde, zaferin nasıl kazanıldığını anlatıyordu. Başkumandanın ağzından o günlerde duyduğu sözlere birden şunu da ekledi: 'Dumlupınar'da biz Yunanlılardan Troyalıların öcünü aldık!' Fâtih'le Mustafa Kemal'i buluşturuveren bu söz yerimden hoplattı beni (...) İster yakışsın, ister yakışmasın, bana olağan gelmekle kalmıyor bu söz: Atatürk'ün tarih görüşüne ve bilinmedik bir yanına ışık tutuyor. Üstelik Fâtih'in mektubuyla birlikte İlyada'yı, Batı kültürünün kaynağını benimsemenin bir yolunu gösteriyor bize." (Mavi ve Kara, İstanbul 1967, s. 283 vd.)
Bu iddia 1980'lerin sonunda merhum Turgut Özal'ın imzasıyla yayımlansa da danışmanlarından biri tarafından yazıldığı anlaşılan La Turquie en Europe adlı kitapta da dile getirilmişti. Bu kitaba göre, Avrupa medeniyetinin beşiği Yunanistan değil, Anadolu'ydu, bu bakımdan Yunanlıların Troya'ya saldırısını, Avrupa medeniyetinin yapılmış bir tecavüz olarak görmek gerekirdi. Fâtih Sultan Mehmet, Midilli seferiyle bunun intikamını almak istemişti. Papa'ya yazdığı mektupta da Hektor'un intikamını almaktan söz ediyordu.
İlk defa Millî Şef devri hümanist kültür politikasının yapıcılarından Sabahattin Eyüboğlu'nun dile getirdiği bu düşünceleri Millî Şef'in damadı Metin Toker, "Sanki Mustafa Kemal, Yunan'a karşı Truva'yı savunmaktadır. Ne yorum! Ne kafa!" diye eleştirmişti.
Şaşırtıcı olan, yukarıda ismi geçenlerden hiçbirinin Kritovulos Tarihi'ni okumamış olmalarıdır. Kritovulos, Fâtih'in yakın çevresinde yer alan ve onun 1451-1467 yılları arasındaki zaferlerini anlattığı Historia adlı eseriyle tanınan Bizanslı tarihçidir. Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi'nde Hıristiyan yazmaları arasında bulunan ve Karolidi Efendi tarafından Türkçeye çevrilerek 1910-1912 yılları arasında Tarih-i Osmanî Encümeni Mecmuası'nın ekinde parça parça yayımlanan bu tarihin dördüncü bölümünde, Midilli Seferi anlatılırken Fâtih'in Truva'yı ziyaretinden şöyle söz edilir:
"Sultan İlion'a (Truva) geldiğinde harabeleri ve eski Troia şehrinden kalan izleri, şehrin büyüklüğünü, konumunu, bölgenin diğer üstünlüklerini ve deniz ile karanın uygun bir noktasında kurulmuş olmasını dikkatle inceledi. Ayrıca kahramanların, yani Ahilleas (Aşil), Aias (Ajax) ve diğerlerinin mezarlarını inceledi, onlara övgüler düzdü, şöhretlerine, kahramanlıklarına ve Homeros gibi bir ozan tarafından yüceltilme onuruna sahip olmalarına gıpta etti. O sırada başını hafifçe sallayarak şöyle dediği rivayet edilir: 'Geçen bunca yıldan sonra, bu şehirle insanlarının intikamını almayı Allah bana nasip etti. Düşmanlarına boyun eğdirdim, şehirlerini fethettim ve ülkelerini Mysialıların yağmasına çevirdim. Şehri kuşatanlar Hellen, Makedon, Teselyalı ve Polonezliydi. Onların soyundan gelenleri, bunca yıldan sonra, o dönemde ve daha sonraki yıllarda biz Asyalılara küstahça davrandıkları için cezalandırdım."
Karolidi Efendi'nin Târîh-i Sultan Mehmed Hân-ı Sânî adlı tercümesini sadeleştirerek yayımlayan Muzaffer Gökman (İstanbul'un Fethi, 1967) bu paragrafa düştüğü notta, Kritovulos'un Fâtih'e atfettiği sözlerin aslında İskender'e ait olduğunu söyler. Bu doğru olsa bile, Fâtih'in kendisine sunulan eserdeki bu ifadelere itiraz etmediği ve amaçları için kullandığı anlaşılıyor.
Stefanos Yerasimos, dört beş yıl önce Toplumsal Tarih dergisinde çıkan bir makalesinde bu meseleyi enine boyuna tartışmış, İstanbul'u 1437 yılında ziyaret eden bir Katalan'ın o tarihte Bizanslıların ağzında gezen "Türkler Troya'nın intikamını alacak!" sözünü not ettiğini hatırlatmıştı. Yerasimos, Kritovulos'un cümlelerini de naklettikten sonra bu rivayetin Fâtih'in kulağına gitmiş olabileceğini söyler. Roma'nın vârisi olmayı kafasına koyan Fâtih, yine Yerasimos'un yazdığına göre, kendisiyle İstanbul'da görüşen Floransalı Benedetto Dei'ye İskender ve Anibal gibi gelmiş geçmiş binlerce hükümdarın gücünü kendisine toplamak istediğini söylemişti.
Bu yazıyı hem önceki gün 559. yılını kutladığımız fethin anlamına bir başka açıdan bakmak, hem de Kritovulos Tarihi'nin yeni bir tercümesinin yapıldığını duyurmak için yazdım. Ari Çokona tarafından yapılan ve Heyamola Yayınları tarafından Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi'ndeki Yunanca yazmasının faksimilesiyle birlikte özenle yayımlanan bu esere dikkatinizi çekiyorum. (heyamola@heyamola.net/www.heyamola.net)