Dolar

38,1008

Euro

43,4851

Altın

4.076,20

Bist

9.317,24

Dolar

38,1008

Euro

43,4851

Altın

4.076,20

Bist

9.317,24

Dolar

38,1008

Euro

43,4851

Altın

4.076,20

Bist

9.317,24

Urfa'dan Mardin'e

17 Yıl Önce Güncellendi

2009-05-14 02:13:00

Urfa'dan Mardin'e

Şanlıurfa Valiliği'nin Alfa Yayın Grubu'yla birlikte ve Hayrünnisa Gül hanımefendinin himayesinde düzenlediği, Mazıdağı'nın Bilge köyündeki akıl almaz katliamın gölgesinde gerçekleştirilen 'Konuşan Kitap Şenliği'nde Urfalı öğrencilere kitap okuyan yazarlardan biri de bendim.

O gün, her şeye rağmen, kıl çadırların kurulduğu Dergâh Camii avlusu ve Balıklıgöl civarı bayram yeri gibi cıvıl cıvıldı. Çadırlarda kitaplarından bölümler dinledikleri yazarlarla konuşmak, birlikte fotoğraf çektirmek, sorular sormak için çırpınan zeki ve meraklı çocukların gözlerinde ışıldayan mutluluğu tarif edemem.

Bu türden faaliyetlerin faydasına inananlardanım; en azından şair ve yazarların yaşadıkları ülkeyi ve bu ülkenin insanlarını daha yakından tanıyıp kaynaşmalarına imkân sağlayan faaliyetlerdir bunlar. Çadırları dolduran çocuklardan birkaçı yazarlardan etkilenerek kitaplarla daha fazla haşir neşir olmaya başlasa, yeter.

'Konuşan Kitap Şenliği'nde Alfa Yayın Grubu'nun sahibi Faruk Bayrak'ın katkısı büyük. Memleketinin cadde ve sokaklarında binlerce kitap dağıtarak hemşehrilerinde kitap sevgisi uyandırmaya çalışan Faruk Bey'in misafirlerini en iyi şekilde ağırlamak için gösterdiği gayrete de yakından şahidim.

Daha önce iki defa gittiğim Şanlıurfa'yı daha güzel ve bakımlı buldum. Urfalılar, bu kadim şehrin kültürünü, tarihî ve tabii dokusunu koruyarak gelecek nesillere aktarmak zorunda olduklarını artık çok iyi biliyorlar. Restore edilerek kurtarılan çok sayıda yapıya yeni fonksiyonlar kazandırılmış. Urfa'ya yolu düşenlerin mesela Cevahir Konuk Evi'ne uğramalarını tavsiye ederim. Hotel El-Ruha gibi yeni yapılan binaların da mimari dokuyla tam bir uyum içinde olmasına dikkat ediliyor.

Şanlıurfa'daki bu olumlu gelişmelerden söz edilirken iki isim mutlaka anılıyor: Eski valilerden Ziyaeddin Akbulut ve vali yardımcısı Hasan Duruer. Yıllar önce, Sapanca kaymakamlığı sırasında 'Sapanca Şiir Akşamları' vesilesiyle tanıştığım ve dost olduğum Hasan Duruer, şimdi Mardin valisi. Urfa'ya, 'Konuşan Kitap Şenliği'ne davet edilince, ne yalan söyleyeyim, bunun hem aziz dostumu ziyaret etmek, hem de Mardin'i görmek için -evet Mardin'i görmemiştim- bir fırsat olduğunu düşünmüş ve daveti hiç tereddüt etmeden kabul etmiştim.

Şenlikten birkaç gün önce Bilge köyünde yaşanan o korkunç hadise dolayısıyla Mardin'e gitme fikrinden vazgeçmeme ramak kaldı. Hayır, düşündüğünüz gibi değil; Hasan Bey'i onca işi arasında meşgul etmekten endişe ettiğim için... Katliam yüzünden uçaklarda ve bazı otellerde rezervasyonlar iptal edilmiş. Hâlbuki Mardin, söz konusu hadiseden önce de, sonra da güneydoğunun en emniyetli şehirlerinden biridir.

Hasan Bey tarafından o kadar sıcak karşılandım ve o kadar samimi bir misafirperverlik gördüm ki, anlatamam. Onunla aynı hassasiyetlere sahip olan Artuklu Ünivesitesi Rektörü Prof. Dr. Serdar Bedii Omay'ın da bize katılmasıyla, kısa Mardin ziyaretim, yeni dostlar kazanmamı sağlayan çok öğretici bir tecrübeye dönüştü.

Henüz dört beş aylık bir vali olduğu halde tarihî Mardin'i adeta bir şantiyeye çeviren Hasan Bey, şehrin muhteşem dokusunu bütün parazit yapılardan ve çirkin görüntülerden arındırmaya kararlı görünüyor. Diyor ki: 'Gözlerinizi rahatsız eden ne varsa, hepsi temizlenecek!'

Hasan Bey'in şehri ne kadar sevdiğini gözlerindeki ışıltılarından anlıyorsunuz. Sapanca'da da yanında bir küçük budama makası taşır, yolda yürürken bile ağaç budardı. O, beceriksizliklerini 'astığım astık, kestiğim kestik' edası ve havasıyla gizleyen asık suratlı, ceberut, masa başı valilerinden değil, gerektiğinde sırtına bir tişört geçirip spor ayakkabılarını giyerek bizzat işe koyulan yeni nesil valilerden... Daracık sokaklarda dolaşırken Mardin halkına kendini kısa sürede nasıl sevdirip benimsettiğini gözlerimle gördüm.

Anlattıkları kadar varmış; Mardin gerçekten büyüleyici bir şehir. Bir lâbirente benzeyen, motorlu araçların giremediği dar ve loş sokaklarda gezinir, kabaltıların altından geçer, taşlarının dantelâ gibi ince ince işlendiği camilerin, medreselerin, kiliselerin, konakların avlularında, eyvanlarında dinlenir, dik merdivenleri tırmanırken, inanın, kendimi Binbir Gece masallarında hissettim. Bir kartal yuvasını andıran Mardin kalesinin bulunduğu dağın yamaçlarında, mağrur bir edayla muhteşem Mezopotamya ovasına bakan şehirdeki eski yapıların hiçbiri diğerinin önünü kapatmıyor. Eğer herhangi bir binanın sonsuz ufukla temasını engelleyen bir çıkıntı varsa, bilin ki o 'modern' bir binadır ve Hasan Bey tarafından bütünüyle yıkılmasa bile fazlalığı tıraşlanacaktır.

Keşke yerim olsaydı da, Mardin'de görebildiklerimi tek tek anlatabilseydim. Söyleyeceğim şu: Bu kadim şehre yolunuzu mutlaka düşürünüz!

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Haber Ara