Dolar

34,0799

Euro

38,1076

Altın

2.825,05

Bist

9.872,49

Akdeniz İçin Birlik: Bir başarısızlık öyküsü

15 Yıl Önce Güncellendi

2010-07-05 09:08:00

Akdeniz İçin Birlik: Bir başarısızlık öyküsü

Akdeniz İçin Birlik (UPM) kötüye gidiyor. İki yıl önce, 13 Temmuz 2008'deki Paris Zirvesi'nde 43 devlet yetkilisinin hazır olduğu şaşaalı törenlerle faaliyete başlayan örgüt, bu yılın haziran ayında yapılması öngörülen ikinci zirvesini kasım ayına erteledi.

 

Nicolas Sarkozy tarafından 2007 Fransa cumhurbaşkanlığı seçim kampanyaları sırasında somutlaştırılan bu yeni Akdeniz havzası ortaklığı fikri, on iki yıl kadar önce başlatılan ama hedeflediği sonuçlara ulaşamayan 1995 Barselona sürecine yeniden dinamizm kazandırmayı hedefliyordu.

Sarkozy projesi de kötü başlamıştı çünkü sadece Akdeniz havzası ülkelerini kapsayan ve "Akdeniz Birliği" adı verilen ilk hali Alman Şansölyesi Angela Merkel'in hararetli eleştirilerine muhatap olmuştu. Merkel, eğer Akdeniz'e kıyısı olmayan ülkeler projenin içinde yer alamayacak ise Avrupa fonlarının bu girişimi finanse etmesine karşı çıkıyordu. Angela Merkel, bu projenin tehlikeli bir biçimde Avrupa Birliği nezdinde Fransa ile Almanya arasında bir rol dağılımına katkıda bulunacağından da kaygılanıyordu. Merkel, Paris hükümetinin 19. yüzyıldaki gibi büyük güçler arasında etki alanı oluşturmak istediğinden kuşkulanıyordu: Orta ve Doğu Avrupa Almanya'ya, Akdeniz havzası da Fransa'ya... Şansölye haklı olarak bu anlayışı Avrupa'nın inşası sürecine karşı bir anlayış olarak değerlendiriyordu. Nicolas Sarkozy, vazgeçmek ve Avrupa Birliği'ni Akdeniz İçin Birlik'e (UMP) entegre etmeyi kabul etmek zorunda kaldı.

Nicolas Sarkozy'nin öteki fikri, Türkiye'ye, AB'ye tam üyeliğe karşı bir teselli ödülü olarak, UPM içinde önemli bir rol verme projesi de başarısızlığa uğradı. Sarkozy'nin bu tutumu, Türkiye'nin siyasi projesinin derin Avrupalılığını anlamamak ve yöneticilerini böyle bir manevraya kanacaklarını sanarak aşağılamak anlamına geliyordu.

İşte bu karmaşık bağlam içinde UMP ilan edildi. Buna rağmen bazılarının 13 Temmuz'da başlayan bu sürecin dinamizmi sayesinde çözüme kavuşacağını sandığı İsrail-Filistin dosyası merkezi bir önem kazandı: Bu çatışmanın çözüme kavuşturulmaması, fiili olarak, UPM'nin ivme kazanmasını ve temel oluşturucu projelerini engelleyecekti. Arap Ülkeleri Cephesi bu projenin parçası olmak istedi. Bu durum da İsrail devletinin kaygılanmasına ve huzursuzlaşmasına neden oldu. Aylar boyu UPM'ye bir genel sekreter atanamaması, genel sekreterliğe ev sahipliği yapacak bir Arap başkentinin belirlenememesi ve altı genel sekreter yardımcısının belirlenmesindeki problemler UPM'nin sıkıntı ve sorunlarını ortaya çıkardı.

Küresel finansal ve ekonomik krizin talihsiz bir biçimde projenin hemen ardından ortaya çıkmasının ve 6 temel projenin finansmanı için gerekli fonları toplamayı neredeyse imkânsız hale getirmesinin etkisi de unutulmamalı. Bu temel projeler şunlardı: Akdeniz'in temizlenmesi, otoyollar, sivil koruma, ikame edici enerjiler, Akdeniz güneş enerjisi planı, Avrupa-Akdeniz Üniversitesi, şirketlerin özellikle KOBİ'lerin gelişimi için Akdeniz inisiyatifi... Ancak Güney ve Doğu Akdeniz ülkelerini kapsayan projeler için ayrılan kaynakların AB'ye yeni üye olan Orta ve Doğu Avrupa ülkelerine ayrılan kaynaklardan çok daha kısıtlı olduğunu da belirtelim. Güney ve Doğu Akdeniz ülkelerinin ortak projeleri harekete geçirmek için birleşme konusunda yetersiz olduklarını da kabul etmek gerekiyor.

UPM'nin üzüntü verici başarısızlığının nedenlerini daha iyi kavramak için iki ek saptamada bulunmamız gerekiyor. Birincisi AB ülkelerinin yetkilileri arasında siyasi engelleri ortadan kaldıracak olanın genelleşmiş ekonomik bağlar ve genelleşmiş serbest ticaret fikri olduğu ve bu tür bağlar sayesinde söz konusu ülkelerin serbest pazardan demokrasiye uzanan çizgide yer alacaklarına dair inançtır. Güney ve Doğu Akdeniz ülkelerine gelince, onlar da kültürel ve tarihsel özgünlükleri konusunda ısrarcılıklarını sürdürmekte ve Avrupalıların sadece ekonomilerinde reformu gerçekleştirme kapasiteleri konusunda söz hakkı tanımaktalar. UPM'nin neredeyse tüm projelerinin ekonomik projeler olmasının ve Güney ve Doğu Akdeniz ülkelerinin hassas siyasi reformlar konusunu ele almayı kesinkes reddetmesinin nedeni budur.

İlkinin uzantısı olan ikinci saptamamız ise AB ile Güney ve Doğu Akdeniz ülkeleri arasındaki yakınlaşmanın ihmal edilen siyasi veçheleri üzerinde yoğunlaşmaktadır.

Yanıtlanması gereken tek sorun Güney ve Doğu Akdeniz toplumlarının Kuzeylilerle, benzer siyasi yönetişim formları talep etmeye yöneltecek olan, aynı değerleri paylaşıp paylaşmadıklarını bilmektir. Bizim açımızdan bu sorunun yanıtı kesinlikle evettir, dolayısıyla Güney ve Doğu Akdeniz'deki statüko tatmin edici olmaktan uzaktır.

Ancak bu engellerle mücadele edilmesi koşuluyla UPM ivme kazanacak ve yurttaşlar tarafından benimsenen bir proje olacaktır. Şu anda bunun çok uzağındayız.

 

Zaman


 

Haber Ara