Bebek doğuyor!? Inga ınga, vıyak vıyak, Acep bu sabinin hali ne olacak?
Sabi mi!? Yok mu bu yavrunun adı anacak?
? Var tabi onu basına paşası sunacak.
?
Dört bir yana nadiler tutulur,
Cümle kalem ve fikir erbabı katılır,
İlk basın toplantısı yapılır;
Sabinin gözü parlak ve kararlı,
Paşası ateşli ve hummalı bir batılı.
Derken ism-i âzam açıklanır;
Herkes kürsüye bakışır baka kalır.
Şakşakçılardan bol bol alkış alır.
Sabiyyül Azam:? DEMOKRASİ? muazzam!
?Felakettür ötesi hünkarım paşam!!
Her şey ona emniyettür can üstüne can,
Doğal sözleşme öyle yapılır, bu bir ferman.
Özgürlüğe susamış gönüllere bu bir derman.¨
Nice bâdireler atlattı bizim sabi.
Evrimler, devrimler, savaşlar geçirdi.
Tarih bindokuzyüz? civan gençti monşer demokrasi,
Başka kasıtlar olsa da çarpık mîr-i hilafet ilga edildi.
Gitti adli ilahî, geldi adli medenî (!).
Monşer Demokrasi'nin yetişeceği yeni muhit,
Geleni gideni çoktu, toprağı aziz hem münbit mi münbit.
Uzaklarda yakınlarda yoktu akranı,
Çünkü Batı'dan geç, Doğu'dan erken atmıştı dünyaya adımını.
Adaştılar; fakat Batı'dakiler olmuştu onun amcası.
Doğu'daki akranları doğmamış, doğuluların zihninde bir
heyulaydı.
İktidarı tek elinde tutanlara korkulu bir rüyaydı.
Adaşları da dahil monşerin özgeçmişi lekeli ve karanlıktı,
Kimileri çıkar ona demagog der, kimileri de faydacı.
Ama yine de başarmıştı ayakları üstüne sağlamca basmayı.
Derken ağır ağır zamanın basamaklarında olgunlaşıyordu.
Herşeyden öte, genç monşer, kendi çapında hayat nizamı
olmuştu,
Batı'da yasalardan taşmış, hayat alanıydı tatbikat.
Bizdeyse yasalara tutunmasıyla oluşuyordu mutabakat.
Nihayet Monşer Doğu'da da doğmuştu, fakat özünde menfat.
Demokrasi adını sanını bütün dünyaya duyurdu.
Ama çıkar ve menfaat ikizinin tuzakları onun ardında
kuruldu.
Esasında monşerimiz çok masumdu.
Fakat demagogların elinde zavallı maskot olmuştu.
Fıtratı tertemizdi, ama elindeki reçete hikayesinin sonuydu.
??ooOOoo??
Bu şiiri, 02.01.1991 tarihinde İstanbul Fatih'te kaleme almıştım. Tıpkı bu satırları yazdığım saatlerde. Daha dün gibi hatırlıyorum.
O zamanlar acaba yazdığım şiirleri 10 yıl sonra okuduğumda hangi duygulara kapılacağım diye düşünürdüm. On sene değil neredeyse 20 sene olmuş. (Demokrasinin başlangıcı sayılacak Tanzimat Fermanı ve Islahat Fermanından) bunca zaman sonra, politika eskisine göre çok daha fazla bir şekilde alınır satılır olmuş, dizelerde ifade ettiğim gibi, demogogların elinde oyuncak olmuş.
İster CHP nin her eve bir hafız, her mahalleye bir Kur'an Kursu açma sözleri, isterse AK Partinin yerel seçim arifesinde doğu illerimizi kalkınma bahanesiyle vermiş olduğu mikrokrediler. Bir taraftan da küresel güçlerin sözde kriziyle kıvranan insanlarımızın çaresizliği?
Onca zaman sadece yılların rakamlarını değiştirmiş, olaylar mantıklar değişmemiş. Ne acı.
Aydın yarınlar temennisiyle?