Obama geldiydi, gelecekti derken, kanında Türk düşmanlığı dolaşan Rasmussen'in NATO Genel Sekreterliği oldu bittiyle Türkiye'ye kabul ettirildi. Üstelik tüm ülke halkını keklik gibi kandırarak. Daha dün Samuel Huntington ?Medeniyetler Çatışması? kitabını yazmış ve hilal ve haç düşmanlığı ile Irak'a, Filistin'e saldırılmıştı. Bu günlere gelince aynı egemen güçler birden bire ?Medeniyetler İttifakı? için Türkiye'ye aktı.
Obama'nın gelişinin en az 50 ye yakın nedeni vardı.
Öyle zannediyorum ki, bu 50 nedenin tamamını da başararak ülkesine dönmüştür. Bu başarılardan biri de Nato Genel Sekreteri'nin oldu bittiyle seçtirilmesiydi. Başardılar. Helal olsun. Bizim yöneticilerimiz hala Rassmussen'in özürünü ve Roj TV'nin kapatılacağı günlerin rüyasını göredursunlar. Formaliteden başkan yardımcısı Türk üyenin hayalini kuradursunlar.
Obama inanılmaz sempatikliğiyle rüzgar gibi geldi ve gitti Türkiye topraklarından. Öteden beri var olan ve W. Bush döneminde zirve yapan Amerikan düşmanlığı psikolojisini de önemli ölçüde azaltmayı da başardı. Bunu yapması oldukça kolaydı. Zira Obama, ezilen bir milletin insanıydı, damarlarının binde bir mg. ında da olsa müslüman kanı dolaşmaktaydı. Böylesi bir profil Türk toplumunu tavlamayı rahatlıkla başardı. NATO yeni başkanını buldu, Türkiye Rassmussen'e İngiliz/Amerikan diliyle ?NOT? diyemedi. Obama kahraman oldu.
Ömer Taşpınar'ın da ?Türkiye'yi Yeniden Kazanmak? adlı kitabında belirttiği gibi, Amerika'nın Oğul Bush döneminde fazlasıyla eskittiği Türk Amerikan ilişkileri çok fazla zayıflamıştı, bu ilişkilerin telafisinin ivedilik kazanması da yine bu ziyaretin en baş amacıdır.
Türkiye'nin Ortadoğu ve Asya ülkeleriyle yakınlaşması hatta ilişkilerini eskiye oranda çok daha ilerletmesi Amerika'yı rahatsız etmektedir. Kesin olan şu dur ki, Amerika açısından en iyi Türkiye Avrupa Birliği yolunda yürüyen uysal ve davranışı kestirilebilir bir Türkiye dir.
Diğer önemli neden de Kongre'de kendini bekleyen sözde ?ermeni soykırımı? meselesidir. Zira soykırımı tanıyacağını ilan eden obama bunun karşılığında Türkiye'nin de İncirlik'i kapatacağını biliyor, hatta Türkiye'yi önemli ölçüde kaybedeceğini biliyor. Aslında bir açıdan da Obama bu ziyaretle oportünist bir yaklaşım izliyor. Soykırım konusunu birinci ağızlardan öğrenmek istiyor. Amerikan ulusal politikası bu konuda belli olsa da Obama'nın soykırım konusunda kişisel tereddütleri var. Bu tereddütlerini bizzat Türkiye yöneticileriyle konuşma gereğini duydu. Hatta Başbakan ve Cumhurbaşkanımız bu konunun uluslararası bağımsız tarih konseyi kurularak buna göre belgeler ve bilgiler ışığında çıkan karara uyulabileceğini söylemişlerdir. Bu belki de yüzyıla yakın bir zaman içinde olması gereken bir durumdu. Böylesi uluslararası bir konseyin kurulması hem Obama için, hem AK Parti hükümeti için büyük bir şans olur. Zaten aklın yolu da budur.
Öte yandan Amerika için, geçen 30-40 yıl için komünist Rusya'nın canlı olduğu dönemlerde komünizm tehlikesine karşın askeri yönden güçlü bir otorite gereğinden dolayı Türkiye'de askeri yönetimler hep önemli olmuştu. Bu gün için ise, gerek Rusya'nın tehlike olmaktan çıkması, gerekse Türkiye'nin AB angajmanı Amerika'nın Türk silahlı kuvvetlerinin Komuta kademesiyle olan yakın temasını ortadan kaldırdı. Bu gün için Türkiye'de askeri bir darbe yapılması sivil yönetimin istikrarının bozulması, Amerika için bir tehdit haline gelmiştir. Her ne kadar Amerika olağanüstü güçlü bir Türkiye'yi istemeyeceği gibi, riskli ve (önemli ölçüde kendine göre) istikrarsız bir Türkiye'yi de istemeyecektir.
Taşpınar'ın ifadesiyle, Obama, ?24 Nisan'dan önce Ermenistan'la Türkiye arasında bir anlaşma sağlanırsa Ermeni cemaatine ?Türkiye ile Ermenistan arasında ciddi bir ilişki gelişmekte? olduğunu söyleyerek bunu riske atmak istemediğini ifade edebilecektir. Böylece İncirlik'i kaybetme riskinden de kurtulunacaktır.?
Bütün bunların yanında, Obama'nın Türkiyeyi öpmesinin, (sıcak ilişki kurmasının) hem konjonktürel bağlamda, hem duygusal bağlamda, hem mantıksal açıdan bir temeli bulunmakta.
Bu güncel gelişmeler olsa bile, Amerika'nın kadim Ortadoğu politikasının değişebileceğini hiç sanmıyorum. Ki o kadim ortadoğu politikası da, Türkiye'nin orta ve güneydoğusuna kadar uzanan özerk bir Kürdistan devletinin kurulması, yine Türkiye'nin orta ve güney bölgelerine kadar uzanan topraklarda Arz-ı Mev'ud kapsamında Büyük İsrail devletinin kurulmasıdır. İşte DNA diziliminde az da olsa müslim kanı dolaşan Obamanın Birleşik Devletlerinin (Amerika) bu kadim politikasının değişmesinde veya etkilenmesinde ne kadar rolü olacak onu da zamanla göreceğiz.
Çok derin medeniyet temelleri olan Pers İmparatorluğu'nun devamı İran, Amerika ile olan ilişkilerinde Türkiye'nin arabulucu olmasından rahatsızlığı doğası gereğidir. Türkiye - İran ve İran Amerika ilişkilerinde ise, Obama'nın Türkiye temaslarında İran Politikasına ilişkin çıkarımların yapılması anlamlı olmayacaktır.
Aynı şekilde Obama, Başbakan Erdoğan'ın Davos çıkışına rağmen Türkiye'ye gelmiştir ve Amerika için Türkiye'nin önemi bu vesile ile açık seçik ortaya konmuştur. Ne var ki, Amerika'daki demokrat kanadın temsilcisi olan Obama'nın iktidara gelmesi ile, İsrail'deki aşırı sağ cephenin iktidarda olması konjonktürel açıdan önemli bir talihsizliktir. Bu durum ise ayrı bir denge noktası oluşturmaktadır. Aksi takdirde İsrail'deki sağ cepheye ilave olarak W. Bush kanadının iktidarda olması Filistin topraklarında akan kanın devam etmesini gerektirecekti. Öte yandan Amerika'daki demokratik cephenin iktidarda olmasına karşın İsrail'de de aynı cephenin iktidarda olması dünya barışı açısından çok daha iyi olacaktı.
Şu da bir gerçek ki, Türkiye 20-30 yıl önceki Türkiye değildir. 20 yıl öncesine kadar Türkiye Amerika için istikrar arayan çoğunlukla da para (borç isteyen) bir ülkeydi. Bu gün artık önemli ölçüde istikrarını sağlamış, bölgede lider ve ilk cümlesinde para isteyen bir Türkiye yoktur. Türkiye artık borç isteme sürecinden işbirliği ve çözüm ortaklığı öneren ülke konumuna gelmiştir. Bu bağlamda tarih yazan olay ve olguları tespit eden kimliğimizle şunu da ifade etmeliyiz ki, Türkiye gelişmekte olan ülkelerin zirvesindedir. Gelişmiş ülkeler arasına girmesi ise önümüzdeki 10 yıl içinde gerçekleşecektir. Türkiye'nin bu yeni profili onu dünya coğrafyasında vazgeçilmez hale getirmektedir. Obama da ABD devlet Başkanı olarak bunun bilincindedir.
Yarın: Çantadaki Diğer Sanal Tavşanlar