Nereye Kadar Bilinçlenme veya Bilinçlenmenin Sınırı Neresidir?
Evet başlık sanki bilinçlenmeden fayda görülmeyen bir olgu olarak bahsettiğimi düşündürmekte. Ama bilinçlenme konusunda sonsuz bir iyi niyet içinde olduğumu itiraf etmeliyim. Kişisel olarak bilinçli tiplere karşı her zaman geniş ve toleranslı olmuşumdur. Belki de onlarda kendimi bulmaktayım.
Her şeyin bir orta yolu olduğu gibi acaba bilinçlenmenin sonu veya sınır noktası var mıdır? Bu kentbilim literatüründe 'en uygun kent büyüklüğü' nün olup olmaması tartışması kadar basit bir olgu mudur? Bilinçlenmenin son noktası neresidir? Muasır medeniyetler seviyesinin en üstü ne menem bir şeydir? Muasır medeniyet seviyesinin ölçüsü nedir? ? soru ve soru işaretlerini artırabiliriz.
Bilinçlenme düzeyi nedir?: Bilinçlenme düzeyini sorgulamak için bilinçlenmenin ne olduğunu bunun için de bilinci sorgulamak gerek. Bilinç, kelime olarak çevredeki olup bitenlere tepki gösterme durumudur. Tıp dilindeki bilinç kelimesi bu kavramı açıklamak için elbette ki yetmemektedir. Bilinç, toplum bilimsel bakışla, bilgi ve sağduyuya göre çevredeki değişen olay ve olgulara yine akla uygun tepki vermektir. Tıbbi anlamda ise, beynin vücuda hakim olabime yetisi olarak ifade etmek gerek.
Bilinçlenme ise, ister psikolojik ister sosyolojik ister kentbilimsel açıdan olsun, insanın çevresiyle uyumlaşırken aynı zamanda çevreye 'iyi' yönde etkide bulunması ve bu durumun bir süreç içinde devam etmesidir. Ne var ki buradaki bilinçlenmenin sınırını irdelemeye çalışırsak, bilinçlenmenin ucunun 'çıkıntılık' olgusuna kadar vardığını görebiliriz.
Psikolojik bağlamda bilinçlenme arttıkça çıkıntı olma yaftası toplumda beraberine gelmekte iken olayı toplumbilimsel çerçevede ele aldığımızda aynı yaftayı görmemekteyiz. Yani toplumun bilinçlenmesi, toplumun kurum ve değerleri yerleşikleştirmesi, toplumun maddi manevi öğeleriyle bütünleşik olarak kurumsallaşmasındaki bir süreci kasdedebiliriz.
Kentbilimsel anlamda ise, yine bir kentin maddi ve manevi dokusuyla toprak üzerinde altyapı ve üst yapı olarak kültür ve uygarlığının giderek yaygınlaşması olarak kısaca değerlendirebiliriz.
Demek ki burada sorgulamak istediğimiz bilinçlenme düzeyinin sınırını ölçek olarak neyi alacağımıza göre belirlemek daha doğru bir yol olacaktır. O halde, toplum bilimsel ve kültürel anlamda ve de kentbilimsel anlamda bilinçlenmenin nihai bir noktası olmayacağını, olamayacağını, olmaması gerektiğini rahatlıkla söyleyebiliriz. Buna karşılık, ruhbilimsel (psikolojik) açıdan bu sürecin 'makul' bir sınırının olabileceğini söyleyebilirz.
Bireyin çevresindeki olay, olgu ve değişiklikler karşısında olumlu veya olumsuz subjektif bir tepki vermesi doğaldır. Buradaki tepkinin toplumdaki makro değerler ile barışıklığı veya bağdaşıklığı ile kişinin *çıkıntı* olup olmadığının göstergesi veya test alanı olacaktır.
Bu konuya devam edeceğiz. Şimdilik bu kadarla yetinelim.
Esenlikle.