?Okurluk? ve ?Yazarlık? Bilinci Üzerine:
Şimdiye kadar bilinçlenme ile ilgili onlarca alt kategoride yazılar yazdım, konferanslar verdim. Ama okurluk ve yazarlık bilinci konusunda doğrusu hiç ayrıca kafa yormamıştım.
Okuryazar olmak örgün eğitim kurumlarında yapılmaktadır. Bir kişi kendi kendine de okuryazar olabilmektedir. Bu normal hatta düşük bir zeka ile bile mümkündür. Burada ?okur-yazar? kavramını değil de ?okur? ve ?yazar? kavramını irdelemek istiyorum. Önce kolaydan başlamak istiyorum.
Yazarlık Bilinci: Yazar olmak bir yetenektir. Sonradan geliştirilebilen bir yetenek gibi görülse de çok verimli/üretken ve kaliteli yazar olabilmek için haliyle bir takım genetik (doğuştan) özelliklerin bulunması gerekmektedir. Genetik özellikler yeterince yüklenmişse bir kişiye, artık gerisi, çok iyi bir dil bilgisisi, kelime bilgisi, genel kültür bilgisi ile destekli olacak şekilde kaliteli yazılar / makaleler üretilebilmektedir.
Yazma yeteneği ile ilgili genetik kodları bünyesinde taşıyan kişiler zaten kapı gıcırtısına oynayan dansçılar gibi, her sakin ortamda şarkı söyleyen söz sanatçıları gibi, her işlenebilen bir materyali eline geçirdiğinde yontmaya çalışan heykeltraşlar gibi, çevresinde olup biten her olay karşısında beyninde şimşekler çakmakta, bu olayları yazı konusu yapmak istemekte, yazamadığı durumlarda elleri kaşınmaktadır. Ben şahsen bu duyguları fazlasıyla yaşayan bir insanoğluyum.
Yazmak insana inanılmaz bir haz vermektedir. Yazan kişi kendini toplumun üstünde hatta kilometrelerce üstünde görüp gözlem yapmakta, her saniyeden veriler toplamaktadır. Çevre ve insanlar bir yazar için en güzel laboratuvardır.
Yazarlık önüne geleni yazmak sağa sola saltolar atmak, argo sözcükleri kağıda veya erana dökmek değildir. Yazarlığın bir de toplumsal sorumluluğu bulunmaktadır. Yazılarda mutlaka ya bilgi vardır, ya da duygu vardır. İçinde bilgi olan yazılar yazmak büyük sorumluluktur. Bunun için kişi bilgiyi hemen dellilendirecek durumda olmalıdır. Bunu ister dipnot kullanarak yapar, isterse bizzat kendisi biliyorsa sorulduğunda cevaplayabilecek yeterliliktedir.
Oraya çıkan ürün (yazı) yazarının aynasıdır ve yazarın kalitesini göstermektedir. Cümlenin dizilişi, sentaksı (sözlü ahengi) olaylara getirdiği açıklamanın analitik yapısı, varsayımı ve neden sonuç ilişkisi, imla eğilimlerine uyumu, mantıklı veya tutarlı gramer yapısı, kelime/sözcük derinliği ve çeşitliliği, açıklanacak olaya getirilen açılımlardaki derinlik ve belki en başlarda vurgulanacak çarpıcılık veya özgünlük. Çarpıcılık için konuda/temada ?bir insana bir köpeği ısırttırmak? şart değildir. Sıradışı yaklaşım güzel bir özelliktir fakat bunu özgünlükle desteklemek gerekir. Yazının özgünlüğü ise, eskilerin tabiriyle ?nev-i şahsına münhasır? (kendine özgü) açılımlarla zenginleştirilmesidir. Yazılar kısa pargraflarla nefes aldığı sürece okunur. Uzun paragraflı yazılara ortalama bir insanın dayanma gücü son derece düşüktür.
?Okur? luk Bilinci:
Nasıl ki, yazarlık her hangi bir dil ile alfabe kullanarak kağıda veya yazılabilir herhangi bir şeye yazmak demek değilse, okurluk ta, salt olarak yazılan yazıyı okumak demek değildir. Hatta bununu için Türkiye Cumhuriyeti örgün eğitim kurumlarına ?Medya Okuryazarlığı? diye bir ders koymuştur. O halde irdelediğimiz konu, okunabilecek bir kaynaktan bir yazıyı öylesine okumak demek değil, nitelikli okurluktur.
Nitelikli Okurluk Nedir?
Nitelikli okurluk hakkında da ?devamı yarın? diyorum. Belki yarına kadar nitelikli bir okurum benimle iletişim kurar ve kendini bir güzel tanımlar. Kim bilir. Bekleyelim?.