Babama değerini sordum, ?dünyalar kadar? dedi.
Dünyanın değerini sordum, ?beş para etmez? dedi.
Neyin ne kadar değerinin olduğu, zamana, yere ve kişilere göre değiştiği toplumsal bir gerçektir. Bu gerçek evrensel bir gerçektir. Dün politikanın puslu zirvelerinde dolaşan bir dostla konuşurken onun parantez arası cümlesini ben yazımın ana temasına çekmek istiyorum. Politika en başarılı en zeki insanı bile doğru yer ve doğru zamanda olmadığı sürece yok saymakta. Bir nevi altını hurdacıya gönderebilmekte. Zaten olay da budur. Devlet adamı gelecek nesilleri düşünüp ülke kaynaklarını en iyi nasıl kullanırım sorusunun peşinde iken, siyaset adamı ise ?nereden neyi ne kadar kazanırım? ın peşindedir.
Gerek acımasız hayat gerekse bu acımasız hayatın kristalize hali olan politikada herkesin bir değeri vardır. Her halükarda az veya çok bir insanın bedeli vardır. Tabi ki sayıları beşbinde bir çıkan istisnaların gücü kaideyi bozmaya yetmemektedir.
Peki durum bu ise ?ya sizin değeriniz kaç para?!
Ne kadar çirkin bir soru değil mi. Malesef çirkin ama meblağı yüksettiklerinde, daha da yükselttiklerinde, daha daha daha da yükselttiklerinde önce tereddütleriniz ortaya çıkacak, sonra acaba diyeceksiniz, daha yüksek meblağda olabilir aslında? derken kafanıza yatan bir fiyatı bulunca da ?satmışım anasını? deyip teklif edilen bedel karşılığında yasak, çirkin ayıp veya kötü olan ne varsa yapacaksınız. Paragrafın dışına çıkmadan çerçevemizi koyalım. Siz değerli okurlarımın ve necip Türk milletimizin böylesi satılık kişilerle hiç mi hiç ilgisi yoktur ibaremizi de koyalım. Yoksa Aziz Nesin gibi toplumda dışlanmak her yiğidin harcı değil.
Bu yazımı bitirmeden bir çoğumuz kendi değerini zihninden hesaplamış olabilir de. Muhtemeldir hani yani. Şu an bu satırlarımı okumakta olan ?kimse beni satın alamaz? diyen sevgili okurum, sizi alnınızdan öpüyorum. Siz Tunceli'de oturuyor olsanız, evinizin önüne bir kişilik oy için cirlop gibi bir buzdolabı dayasalar, siz reddederdiniz dimi. Umarım öyledir.
Varsayım: Bütün gerçekler acıdır.
Olgu: Biber de acıdır.
Sonuç: Pazar yazısı biberlidir. )))
Bu pazar da subuk yazıyla kafanızı şişirdiysem özür dilemiyorum. Şişerse şişsin. Ama en azından her biriniz bedelinizi veya bedelsizliğinizi düşündünüz, bu bana yeter de artar bile.