Her geçen gün yeni bir teknoloji kelimesi veya kavramı dilimize girerken, buna karşılık, yaklaşık her ay bir kelime de yeni jenerasyonların dijital terimleri ile yok olmakta.
Yeni yetme gençlerin cep telefonu mesajlarını, e postalarını, yazılı sohbetlerini gördükçe Türk Dili ve Türk Edebiyatı üzerine ağıtlar yazmak istiyorum. Bu pop ve sözde tiki gençlik kendilerine göre yaratmış oldukları eksiketek cümleler kurmayı, sesli harfleri yok etmeyi, kelimeleri bozarak söylemeyi maharet saymaktalar. Ayrıca her gün yine yeni hafifmeşrep dizilerdeki dramatik karakterlerden bu örnekleri harfiyen öğrenmekte ve bunu kendi içsel hayatlarında baskın olarak kullanmaktalar.
Bir koldan küreselleşme etkisiyle Türkçe üzerine Latin kaynaklı kelimeler saldırıp ve acımasızca yerleşirken, bir koldan da bu kelimelerin eksiketek yazılması, (eksiketek: sesli harflerin kullanılmayarak oluşturulan yazı türü) bir koldan da yine Türkçedeki kelimelerin bozularak aksan değiştirerek telaffuz edilmesi kültürümüzü dil bazında hepten törpülemektedir.
Bu etkileri birer birer ele alacak olursak:
Zaten ilkinin sebebini ifade ettik. Dilimizdeki Latince kaynaklı kelimelerin istilası, iletişim teknolojilerindeki gelişme sonucu küreselleşmenin bir etkisiydi.
İkinci bozulma süreci de sesli harflerin yok olması. Bunun sebebi de, ister bilgisayarda yazılı sohbet esnasında ister cep telefonuyla kısa mesaj esnasında olsun teknolojiye henüz tam adapte olamamış parmak ucu toplumu olmayı içlerine sindirememiş insanların, tuş veya klavye karşısına geçince uğradığı acemiliği cümleleri harfleri kısaltarak (eleyerek) yazmalarından kaynaklanmaktadır. Böylece yeni yetme gençler daha hızlı ve zahmet etmeden iletişim kurduklarını söylemekteler. Tabi bunun ulusal olarak bir dilin yıpranmasına bozulmasına yol açması kimin umurunda.
Kelimelerin telaffuzunun ve/veya aksanının değiştirilmesinin altında da yine görsel ve işitsel basın kuruluşları bulunmaktadır. Bu iletişim organlarındaki dizilerde radyo sohbetlerinde yeni jenerasyonun özenli değil son derece yüzeysel olarak dili kullanmaları ve yumuşatılmış ve yuvarlanmış bir Türkçeye doğru hızlı bir gidişi gösetermektedir.
Dilimiz üzerindeki bu üç koldan saldırıda, yeni yetmelerin, dizilerin, üreten değil tüketen gençliğin büyük etkisi bulunmaktadır.
Kırpılan cümleler, klavye kullanırken yaşanılan kabızlıktan doğma, korkunç bir dil bozulması akımıdır. Şiddetle ve öncelikle uzak durulması kültürümüz açısından önemlidir.
ÖNCELİKLİ VE ÖZENLE YAPILMASI GEREKENLER:
İletişim organlarının karar merciinde olanların, dizi veya film yapımcılarının ilk orta ve yüksek öğretimdeki Türk Dili öğretmenleri ve/veya hocalarının bu konularda olabildiğince hassas davranarak uyarıcı ve aydınlatıcı olmaları gerekmektedir. Yoksa iş işten geçtikten sonra, ?Ey dilim seni dilim dilim dilimledim? diye hayıflanmamız fayda vermeyecektir.
Bilinçli yarınlar dileğiyle.