Azerbaycan Medyasına çağrı
12 Yıl Önce Güncellendi
2014-04-23 14:36:10
Son zamanlarda Azerbaycan medyası, Müslümanlara saldırmakta, iftira atmakta ve algıya yönelik kara propaganda yapmakta sınır tanımıyor. Müslümanların ve İslam ümmetinin değer ölçülerinden uzak ve onlara yabancı olan medya yöneticileri Müslümanları Azerbaycan’daki radikal dini cereyanlar, Vehhabiler, Suriye’de meşru yönetime karşı ayaklanan isyancılara yardıma giden teröristler olarak adlandırıyor. “Suriye’de 250 mücahitle ilişkiye giren kadın artık cihat etmiş sayılır ve cennete girer’’ şeklinde Müslümanların yöneticilerinin böyle bir fetva verdiklerini iddia eden ve hiçbir belge göstermeyen medya patronları asparagas haberler ve buna benzer algı yöntemleri kullanarak Azerbaycan halkının düşüncesinde İslam’a ve Müslümanlara karşı bir ön yargı oluşturmaya çalışıyorlar. Üstelik de bunları yapanlar ‘’tuzağa düşmüş, ortaokul tahsili olmayan cahil insanlar’’ diye nitelendiriyorlar. Suriye’de yaşanan akıl almaz zulümleri ve büyük fotoğrafı görmezden gelip Sovyet dönemin de ki, ölü bekleyen molalar gibi hiç araştırmadan, incelemeden muhalifler tarafından bir ölü haberi gel sinde bu haberi hemen çarpıtıp, magazinleştirip ‘’Suriye’de el-kaide saflarında bir terörist daha öldürülüp’’ demek için bir birleri ile yarışıyorlar. Üstelikte her gün Suriye ili ilgili haber yapan, sözde gazeteciler Suriye hakkında, muhalifler ve İslami direniş hakkında en ufak bir bilgiye sahip değillerdir. Hayatlarında bırak Suriye’ye bir gazeteci olarak gitme cesareti göstermeyi, sınırına bile yaklaşmağa cesaret edemeyenler bilgi sahibi olmadan milyonlarca insana fikir veriyor, yanlış bilgilendirerek gazetecilik yaptıklarını zannedenlere açık çağrı yapalım; ağa babalarınızı ve en entelektüel ve bilgili saydıklarınızı alın gelin istediğiniz yerde açık oturum da sizinle tartışalım.
Değerli okuyucular!
Her bölgenin Kemalistleri ve kendilerini ‘’seçilmiş ve yöneticiler’’ olarak gören, toplumun % 95’ini cahil işçi, sınıfı olarak tanımlayan İslami yaşantıya tahammül edemeyen ve batıya endeksli beyaz Türkleri vardır.
Bu kesim insanlar Orta Asya ve Kafkasya toplumlarında en zirve noktadalar. Tıpkı bir zamanlar Türkiye’de olduğu gibi. Özbekistan, Türkmenistan, Kırgızistan Rusya… Ve tatbikî de Kafkasya’nın kalbi sayılan Azerbaycan. Nitekim bakarsanız; güç dengeleri, iktidar, medya, iş dünyası, finans ve seçilmiş okutulmuş elit tabaka sayılan %5’lik kesim yarım asırdır bunlardan oluşuyor. Doğal olarak da; haksız dağıtım ve zulüm bu çark içerisinde dönüyor. Kurdukları bu havuz düzeninde, bu elit tabaka hem oyun kuruyor hem de oyun yönetiyor. Kurucu güç kendisi oluyor ve oyunun kurallarını kendi çocuklarına ve çevresine de öğretiyor. Bir süre sonra bu havuzda oyun kurucular yaşlanıyor ve yaşamını yitirdiği zaman, bunların çocukları hazır düzenin ve sistemin başına geçiyor böylece bu kirli çark yarım asırdır bu şekilde dönüyor; oyuncular değişiyor oyun değişmiyor. Geri kalan %95 kesim bu elit tabakanın kölesi oluyor ve bunlara çalışıyor.
Bütün İslam dünyası, özellikle de Arap baharından sonra bu havuzun ve İslam ümmetine kurulan bu kumpasın farkına vardılar ve ‘’biz artık bu havuzun ve yöneticilerinin kölesi olmayacağız’’ dediler ve ayaklandılar. Dayandıkları ve güç aldıkları temel ve belki de tek kaynak ve referans; insanları kula kulluktan çıkarıp bir tek Allaha kul yapan İslam’ın koyduğu ölçüler, ilkeler, kendi tarihimiz ve İslam ümmetinin bizzat kendisidir.
Değerli okuyucular! Nasıl ki küfür tek millet, küresel güçler tek sistem ise İslam ümmeti de tek millettir. Dolaysıyla Dünyada yaşanan bu İslami ve insani devrimlerden bütün İslam âlemi etkilendiği gibi Kafkasya, orta Asya ve Azerbaycan da bu ümmetin bir parçası olduğu için doğal olarak etkilendi. Bunlara paralel olarak dünyanın her yerinde olduğu gibi Azerbaycan’da da bir İslamlaşma, öze dönüş başladı. İşte tam da bu noktada o yukarda saydığım havuz ve sistem yöneticileri için korku çanları çalmaya başladı; öyle ya Moskova’nın, St. Petersburg’un, Londra’nın en meşhur üniversitelerinde okumuş, masalarında Fransa’dan özel olarak sipariş edilen şarap olmadan oturmayan, sadece modayı takip eden, menajerleri ve her deniz ülkesinde yalıları ve yatları olan elit tabaka Dünyaya meydan okumuş Hz. Ömer’in fethettiği coğrafyada onun felsefesinin tekrar güç kazanmasına tahammül eder mi? Nitekim de etmiyor ve bu sefer de büyük bir çelişki içine düşüyor: şöyle ki Azerbaycan’a ta eskiden beri büyük bir haksızlık yapan, 30 milyon Güney Azerbaycan halkına her türlü zulmü yapan ve o bölgeyi Azerbaycan’dan işgal yöntemi ile alan İran’la aynı safta yer alıyor. Ve yine Azerbaycan’ın işgal altındaki bir başka toprağı Dağlık-Karabağ işgal edilirken Ermenilerin bir numaralı destekçileri başta Rusya ve İran değil miydi? Ne acı ve üzücüdür ki bugün tarih tekerrür ediyor. Başka bir İslam toprağı olan Suriye aynı Karabağ gibi; Rusya İran ve Ermenistan’ın desteği ile bombalanıyor. Güney Azerbaycan’ı, işgal edenler, Hocalı ’da katliam yapanlar, Bakü’de halkın üzerine tankları yürütüp 20 Ocak (Yanvar) faciasını yaşatanlarla Suriye’yi varil bombaları ile bombalayanlar aynı insanlardır.
Ne kadar düşündürücüdür ki, ütopik, sanal ve hayali Türk dünyası geceleri, panelleri ve konferansları düzenleyip; İran’a Rusya’ya ve Ermenistan’a sahne önünde bir tiyatro oyuncuları gibi karşı çıkanlar, perdenin arkasında yani bombalar altında olan mazlum Suriye’de İran, Rusya ve Ermenilerle el sıkışıyor belki de göz göze gelip sırıtıyorlar. Ve yene ne kadar çelişkidir ki, Türkiye dostluğunun edebiyatını yapanlar Türkiye’nin Suriye politikasının yanından bile geçmiyorlar. Tam tersine Suriye mücadelesini karalamak ve şeytanlaştırmak için ellerinden gelen her şeyi yapıyorlar.
https://twitter.com/furkan_azeri
SON VİDEO HABER
Haber Ara