BAŞBAKAN R. TAYYİP ERDOĞAN'A YAPILAN VEFASIZLIK
Hindistanlılar hala Gandi’nin zaferini kutluyorlar. İsrailliler Theodor Herlz’i tüm çocuklarına anlatıyorlar. Ruslar hakeza Lenin sevgisini yaşatıyorlar içlerinde. Kafkas ülkelerinde insanlar 10 senede bir okul veya 5-10 metre kara yolu yapan liderlerine methiyeler diziyorlar durmadan.
Körfez ülkelerinin sözde âlimleri, hayali liderler ve Ulul-emrler pompalıyorlar ümmete. Batılı liderler hayvan hakları ve eşcinsellerle ilgili bir kanun çıkarınca kahraman ilan ediliyorlar.
Değerli okuyucular!
25’e yakın İslam ülkesini gezip o bölgelerde yaşayan, onların varoşlarında, fakir sokaklarında aylarca kalarak yaptığım gözlemlerime dayanarak diyebilirim ki; bugüne kadar İslam ülkelerinin sözde liderleri ümmete ve Müslüman halkına tıpkı bir Fransız gibi yabancı oldular ve hep Fransız kaldılar. Ümmetin dertleri, sorunları ve acıları hiç mi hiç bu liderleri ilgilendirmedi. Kudüs, Gazze, Hama, Karabağ, Afrika, Ortadoğu, Anadolu ve daha niceleri inim inim inlerken diktatörlerin ve işgalcilerin yönetiminde, bu liderlerin bir numaralı dostları; başta bebek katilleri olmak üzere bu işgalcilerin ve ümmetin kanını emenlerin dostlarıydılar onlar. Kurdukları kirli düzende ve sistemde her gün zenginleşirken bizler ise çağdaş köleler gibi günlük 12 saat çalışmamıza rağmen yine de geçim sıkıntısı yaşıyorduk. Bu zümre daima kendilerini seçilmiş, üstün, yönetici ve lider görüyor, Ümmetin %99’unu ise işçi olarak görüyorlardı. Bütün algımızı öz güvenimizi kendi dinamiklerimizi çalmıştılar bizden. Ruhumuzu maddi çıkarları için kurulmuş pazarlara mal olarak görüyorlardı. Adımızın; Ebubekir, Ali, Osman, Fatma ve Aişe olmasından başka bir eser kalmamıştı bizde.
Ve sonra o geldi tıpkı karanlığın üzerine doğan bir güneş gibi.
Küçümsenen, aşağılanan ve İsraillin gölgesinden bile korkan ümmetin içinden çıktı o.
Kahire’nin sarayları kahrından ölürken, sokaklarında insanlar gizlice ondan bahsetti. Kafkasya’nın varoşlarına onun adı yazıldı. Halep’in Şam’ın çocukları ondan cesaret aldı. Belki de Kudüs 1948’den beri ilk kez 29 Ocak 2009 gecesi katillere karşı dik dik baktı, o gece İslam ümmetinin ölü ruhlarında bir uyanış oldu. Süper güç sayılan Amerika Rusya ve Batı bile bu katillerin karşısında sus pus olurken bizden biri bizim içimizden çıkan biri lafı eğmeden bükmeden apaçık bir şekilde onlara söyledi, sizler katilsiniz, haksızsınız ve suçlusunuz dedi ve kapıyı üzerlerine kapatıp çıktı. İşte o geceden sonra hiçbir şey eskisi gibi olmadı.
Müslüman coğrafyada başlayan diriliş mücadelesini yine o destekledi sus pus olmuş dünyaya karşı.1923’den sonra ilk kez küresel oyunda bir İslam ülkesi dikkate alınmaya başlandı onun sayesinde.
İsrail tarihide ilk kez onun karşısında küçük düştü.
Batı ilk kez bir İslam ülkesinin liderinden çekinir oldu
İslam ülkelerinin diktatörleri en çok onu kıskandılar. Kendilerinden çok bir başka ülkenin liderine duyulan bu sempati karşısında çılgına döndüler. Bu basit empatiyi kuramadılar Londra’nın ve New York’un en prestijli üniversitelerinde okuyan sözde aydınlar ve liderler çözemediler zaten çözemezdiler de bu muhabbeti.
Küresel şer güçler nerdeyse toptan hem içeriden hem de dışarıdan ona karşı birleştiler.
Değerli okuyucular başta da dedim ya Hindistan hala Gandi’nin zaferini kutluyor biz ise kendi içimizden, bu ümmetin bağrından çıkan, 100 senedir bu ümmetin özlemle beklediği bir lidere karşı kurulan bu hain kumpası tam manasıyla göremiyoruz, kafamızda hala acabalar var.
Eğer bu kirli ve karanlık şebeke başarılı olursa emin olabilirsiniz ki, başta Anadolu, Afrika, Kafkasya, Ortadoğu’da verdiğimiz varoluş mücadelemiz kısaca bütün İslam dünyası en az 30 sene geri gidecek.