Suriye’de İSİD’İN öldürdüğü muhacirler
12 Yıl Önce Güncellendi
2014-03-02 12:54:12
Bu hayatta her şeyin bir anlamı, karşılığı ve değeri olduğu gibi muhacirlerin de ümmetin içinde, ümmet coğrafyasında bir değeri karşılığı ve saygınlığı vardı. Bu saygınlık ilk olarak 24 Aralık 1979'da Sovyet Rusya’nın Afganistan’ı işgal etmesinden sonra ümmet coğrafyasından Afgan kardeşlerine yardıma gelen muhacirlerin cesaretleri, ahlakları ve fedakârlıkları sayesinde kazanılmıştı.
Bunu takip eden 1992-1995 Bosna Hersek’te yaşanan insanlık dışı zulümlerde yeryüzündeki Müslümanlar Bosna’daki kardeşlerinin çığlığına ses vermiş onlara yardıma koşmuştu. Dolayısıyla da orada muhacir adı almış, fedakârlıklarıyla büyük bir nam salmış ve saygınlık kazanmıştılar.
1994–1995 Rusya’nın Çeçenistan’ı işgâl etmesiyle beraber özellikle muhacir Hattab’ın Kafkasya coğrafyasında yaptığı büyük hizmetler sonucunda muhacirler büyük kazanımlar elde etmiş isimleri dünyada dalga dalga yayılmıştı. Kafkasya savaşı dünyanın her köşesinden gelen muhacirler için, büyük bir mektep olmuştu. Hatta sevgi o kadar doruk noktasındaydık ki, doğan çocuklara muhacirlerin ismi bile veriliyordu.
2001’in ekim ayında Amerika, ikiz kulelere yapılan saldırıları bahane ederek Afganistan’a saldırmıştı. Saldırmadan önce Taliban lideri molla Ömer’e; muhacirleri topraklarından çıkartmasını ve liderlinin de iadesini istemişti fakat Taliban liderinin muhacirlere büyük bir sevgisi ve saygısı olduğu için kendi devletlerinin yıkılma pahasına da olsa bütün dünyayı hatta kendi bakanlar kurulunu bile karşısına alarak muhacirleri iade etmemişti. Hatta en zayıf olduğu bir zamanda Çin 16 tane Uygur Türk’ü muhacirlerinin iadesini istemiş bunun karşılığında da Afganistan’ın yollarını yapacağının taahhüdünü vermişti. Fakat Taliban lideri bunu kabul etmeyerek onları kovmuştu. Bundan sonra Afganistan işgal edilmiş, şiddetli bir savaş başlamıştı. İslam topraklarına yapılan her müdahalede olduğu gibi burada da muhacir Müslümanlar kardeşlerinin yardımına koşmuş, büyük fedakârlıklar göstermiştiler. Bilirsiniz Afgan halkının muhacirlere saygısı ve sevgisi çok büyüktür hatta muhacirlere Ensarlık yapmayı kendilerine bir şeref bilirler. Öyle ya muhacirler şerefi, haysiyeti, yardımlaşmayı ve fedakârlığı temsil ediyorlardı her yerde daima Müslümanların ön saflarında durarak ölüme meydan okumuştular. Ama her zaman da hadlerini bilmiştiler. Örneğin; Bosna Hersek’e giden muhacirler oradaki yerel liderlere biat etmişler, onların liderliğinde Bosna Hersek’teki kardeşleriyle omuz omuza savaşmışlardı. Çeçenistan’a gelen Hattap; bilgisi, tecrübesi, maddi ve manevi gücüyle orada en yetkili şahıs olmasına rağmen hiçbir tereddüt göstermeden Ensar kardeşlerine biat ederek Ensar’ın liderliğinde çalışmalar yapmış, onların bütün hatalarını yanlışlıklarını bu davada yeni olmalarına vererek hoş görmüş ve onları eğitmişti. Ve bu kural dünyanın her yerinde bu şekilde olmuştur. Bu yüzden de halkın sevgisini kazanarak büyük zaferler elde etmiş, İslam tarihine ismini altın harflerle yazdırmıştı.
İşte tüm bunlardan dolayı da bütün tartışmalarda, konuşmalarda ve yazılan tezlerde muhacirler her zaman dokunulmaz kabul edilmiş, kendi vatanlarını ailelerini ve çocuklarını terk edip Müslüman halkın yardımına koştukları için onlar hep ümmetin içinde en zirve tabakada yerlerini almışlardır.
Değerli okuyucular! Malumunuz olduğu gibi 3 sene önce zalim Esad’a karşı Suriye’de başlayan kıyama da muhacirler; Bosna Hersek’ten Çeçenistan’dan Afganistan’dan savaşlarından edindikleri birikimle katıldılar. Bölgenin yakın olması, Esad’ın zalimliğinde İslam dünyasında yapılan ittifak Safevi-Rafızi devletinin karşı tarafta olması ve Esad ordusunun hava sahasının ve gücünün Amerika’ya kıyasla çok zayıf olması muhacirler için büyük bir şans oldu. Bugüne kadar yakalayamadıkları fırsatı yakaladılar. Gün geçtikçe yeni yeni zaferler kazandılar. Genelinin fakir olduğu muhacirler Esad’dan aldığı ganimet sayesinde evler, arabalar hatta şehirler bile kazandılar. Bunların bu cesaretini, fedakârlıklarını ve daima
Ön safta olmalarını gören Suriye halkı da bunlara büyük bir sevgi ve muhabbet besledi her şey çok güzel gidiyordu muhacirler için. Bugüne kadar bulundukları bölgelerin uzaklığı ve ulaşım zorluğu sebebiyle bir türlü kendilerini ifade edemeyen muhacirlerin aksine yabancı basın onlar hakkında terörist propagandası yapıyordu. İşte bu ön yargının kırılması, tüm ümmetle bütünleşmenin ve kaynaşmanın tam da yeri ve zamanı olmuştu Suriye toprakları. Ve batı için de en korkulan şey oluyordu: direnişçilerle Müslüman halk kaynaşıyor ve bütünleşiyordu. Bu kadar kısa bir zamanda organize olan, zaferler elde eden, Esad’a büyük darbeler vurup Suriye’nin en kritik yerlerinin özgürleşmesinde büyük emekleri olan muhacirler hem halkın hem de dünya Müslümanlarının takdirini topluyordu. Hepinizin de bildiği gibi Suriye Muhaberat ülkesidir. Orada generaller bile gerilla savaşını tam manasıyla bilmezler kaldı ki, muhalefette olan yerli halk, profesyonel Hizbullah militanları, İran devrim muhafızları, Rus paralı askerler ve Esad’ın düzenli ordusuna karşı direnme ihtimali olmazdı 30 senelik Bosna, Çeçenistan, Afganistan, Filiskinden kazandıkları tecrübeyle katılımları olmasaydı muhacirlerin. Bu kazanımlar da muhacirlerin Suriye’de büyümesi için bir başka avantajdı. Muhacirlerin bu büyümesi, ilerlemesi karşısında batı şaşkına dönmüştü. Hele hele körfez ülkelerinin bazı kralları-diktatörleri Suriye’de yaşanan bu zulümleri unutmuş muhacirleri nasıl imha ederiz çalışmaları yapmaya başlamışlardı. Öyle ya muhacirlerin Ortadoğu’da zafer kazanması zalimlerin yenilmesi demekti. Ama bütün planlarına rağmen bir türlü olmuyordu çünkü muhacirler dokunulmazdı. Her şeylerini terk edip Allah için ölümüne hicret eden, bu yolda ölen ve Suriye’deki mazlum halka yardım etmekten başka hiç bir gayeleri olmayan muhacirlere kim dokunabilirdi ki? Fakat her şeye rağmen muhacirlerin genelinin zayıf noktaları vardı ve bazı şeylerin inceliklerini detaylarını bilmiyorlardı hatta hangi sınırlar civarında olduğunu haritada bilmeyen, vahametini kavramayan emirler bile vardı aralarında.
Avrupa’dan, Orta Asya’dan ve Rusya coğrafyasından gelen gençler kendi ülkelerinde gördükleri zulüm baskı vs. sebebiyle bir anda kendilerini özgürlüğün denizinde bulmuş gibi oldular ve bir anlık zafer sarhoşluğu yaşadılar. Tarihin her devrinde olduğu gibi bu zamanda da maalesef savaş baronları genç muhacirlerin bu temiz, saf ve heyecanından istifade ederek onları ‘İslam devleti, şeriat kuralları, kimseyi tanımamak’ gibi bir takım sloganik kelimelerle kandırdılar.
Hiçbir alt yapısı olmadan, kimsenin desteğini almadan özellikle Ensar’ın onayını almadan devletçilik oynadılar. Ve Suriye de en büyük güç olan Ensar’a ve diğer yerli İslami hareketlere karşı kullandılar. Bunun altını çizerek belirtmek lazım ki; Suriye de yükselen ve gün geçtikçe İslami yapıya bürünen Suriye direnişin önünü kesmek ve gücünü kırmak için karanlık eller, muhacirleri kullanarak bu korkunç oyunu oynadılar.
İşte fedakârlıklarıyla, hoşgörüleriyle, yardımlarıyla, adanmışlıklarıyla bilinen muhacirlerin maalesef çoğu bu devlet tuzağına ve oyununa düştüler. En acı olanı ise onlara bu davayı anlatan, bu yola senelerini vermiş olan, saçları başları bu yolda ağarmış insanların bütün ikazlarına rağmen yapılmaz denen şeyleri yaptılar bu sinsi oyunu görmediler. Doğal olarak temeli hata üzerine kurulan bina ne kadar yüksek de olsa çökmeye mahkûm kaldı ve büyük bir fitneye sebebiyet verdi. İşte çöken bu binanın altında muhacirler kaldı, Suriye de İslami hareket kaldı. Muhacirlerin uzun yıllardır kazandıkları imaj, ve prestij Suriye’de toprağa gömüldü. Herkes muhacirlerden korkar oldu. En büyük musibet de pusuda bekleyen din düşmanlarının ve saray âlimlerinin de bu olayı fırsat bilerek “bakın biz yıllardan beridir söylüyorduk, bunlar ümmeti düşünmeyen sadece kendilerini ve kendi çıkarlarını düşünen azmış insanlardır” söylemi de bir nebze de olsa hak kazandı. Ve muhacirler yılların toparlayamayacağı bir şekilde geri düştüler, o dokunulmazlıkları kırıldı, kendileri hakkında kırılması güç önyargılar oluştu. Ve kurunun yanında yaşta yanar misali bu tuzağı önceden görüp bunlardan beri olan diğer muhacirler ve İslami cemaatler da büyük zarar gördü.
Son olarak vurgulamak lazım ki;
Muhacirlere ve Suriye direnişine bu oyun; Esad’ın artık bitti bitecek denildiği zaman yapıldı,
Her şeyin çok mükemmel olduğu, yerli cematlarla, muhacir cematların birleşme konuşmaları yapıldığı zamanda yapıldı.
Batıda Suriye de ‘’teröristler’’ var söyleminin en çok konuşulup Suriye mücadelesini köşeye sıkıştırmak, karalamak ve şeytanlaştırmak için durmadan kara propagandanın ve komple teorilerinin üretildiği bir zamanda yapıldı. Yani kimsenin yapamayacağı, öldüremeyeceği, Suriye halkıyla İslami cematların bütünleşmesini hiç kimsenin engellemeye, kırmaya gücünün yetmeyeceği şeyi yaptı İSİD.
SON VİDEO HABER
Haber Ara