Filistin'in unutulmaz lideri Yaser Arafat'ın ölümüyle ilgili "şok edici gerçek"te yeni bir durum yok. 11 Kasım 2004'te hayatını kaybeden Arafat'ın zehirlendiğini yeni öğreniyor da değiliz. Sadece ne ile zehirlendiği belirlenebildi. Hem de sekiz yıl sonra... Oysa o tarihte; zehirlendiği, ölüm raporlarının gizlendiği, eşi ve birkaç kişi ile Fransa tıp otoritelerinin gerçekleri hasıraltı ettiği, Filistin liderini İsrail'in acılı bir biçimde ortadan kaldırdığı biliniyordu.
Arafat'ın tecrit edilmesine, Filistin'in iç savaşa sürüklenmesine, İsrail ile Filistinli bazı çevrelerin istihbarat ortaklığına, suikaste dair o tarihteki yazılara göz gezdirirken, nasıl da çirkin, karanlık ilişkiler kurulduğunu, bu ilişkiler üzerinden Filistin ve bölgede ne tür cinayetler işlendiğini hatırlama fırsatı buldum. Bir kez daha ürperdim.
Şeyh Ahmet Yasin suikasti öncesi İsrail'in hâlâ komada yatan eski Başbakanı Ariel Şaron'un çiftliğindeki gizli görüşmeyi, ardından sabah namazında şeyhin füzelerle şehit edilmesi gibi, utanç verici, aşağılık ihanet örnekleri gibi..
Arafat'ın tercit edilmesinden öldürülmesine uzanan süreç sadece İsrail istihbaratının yürüttüğü bir plan değildi. Mısır istihbaratı, El Fetih'e bağlı unsurlar birlikte çalıştı. Karargahını basıp korumalarının kafasına kurşun sıkarken, Filistin liderini dört duvar arasında sıkıştırıp dünya ile bağlantısını keserken, ardından zehirleyip uzun ve acılı bir ölüme mahkum ederken ortada sadece İsrail yoktu. ABD vardı, Mısır vardı, el Fetih vardı, bazı bölge ülkeleri vardı.
O günü ve yazılanları hatırlayalım:
Ölüm haberi tam 36 saat gizlendi. Filistin yönetiminin talebi üzerine 11 Kasım'da Türkiye saatiyle sabah saat 04:30'da öldüğü açıklandı. Oysa Filistin lideri 7 Kasım'da ölmüştü. Ölümü, tedavi yöntemi ve hastalığının teşhis edilememesi şaibelere neden olurken, daha ölmeden hem Filistin yönetimi içindeki hem de bölgeye müdahil güçler arasındaki pazarlıklar hoş olmayan görüntüler ortaya çıkardı. Cenazesi pazarlık malzemesine dönüştü.
Ölümü iki ülkeyi sevindirdi: İsrail ve Amerika'yı... Ona üç yıl güneş yüzü göstermeyen de bu iki ülkeydi. Filistin halkını toptan imha planları yapanlar, füzelerle çocukları paramparça edenler, evleri içindekilerle birlikte enkaza çevirenler, okul sıralarında oturan ya da evinin bahçesinde oynayan çocukları katledenler, öfkelerini alamayıp küçücük bedenle onlarca kurşun sıkanlar da onlardı.
13 Kasım'da, ölümünden iki gün sonra zehirlendiğine dair şu satırları yazmıştık: Sağlık durumu ve tedavisi soru işaretleriyle dolu. Hastalığı teşhis edilemedi. Filistin halkının bir bölümü zehirlendiğine inanıyor. Bazı kaynaklar, Fransa'ya götürülmeden önce zehirlendiğini, kanına karışan bir zehrin yavaş yavaş etki ettiğini, sonra komaya soktuğunu ve onu öldürdüğünü iddia ediyor.
Ölümünden Bugünkü Filistin lideri Mahmud Abbas da sorumluydu. İsrail ve ABD, "Abbas modeli" diye bir proje uyguladı. Onu Başbakan yaptılar. Aldıkları taviz, Filistinli örgütlerin silahsızlandırılmasıydı. Örgütler buna karşı çıktı. Tabii Arafat sert direniş sergiledi. Bu tarihten sonra ölüm süreci başlatıldı. Ardından Filistin iç savaşı.
Aynı projenin uzantısı olarak İsrail'in son Gazze saldırısı gerçekleşti. Ortaklar yine o güçlerdi. İsrail'in Gazze saldırılarının güvenlikle hiçbir ilgisi yoktu. ABD, İsrail ve Mahmut Abbas, özellikle de ihanetiyle meşhur olan Mahmud Dahlan arasında yapılan işbirliği vardı. George Bush, Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice, ünlü neocon Eliot Abrams ve Filistin yönetiminin Hamas'ı ezmek için giriştiği kanlı bir ortaklıktı bu.
Hamas'ın seçim zaferinden sekiz ay sonra. Rice Abbas'a şöyle diyordu: "Anlaştık değil mi, iki hafta içinde hükümet dağıtılmış olacak." Abbas: "Belki iki hafta içinde olmaz, bana bir ay süre verin."
Arafat'ın öldürülmesi, Filistin ve Hamas liderlerine yönelik suikastlerin bir parçasıydı. Hamas Gazze'yi kontrol altına alınca Amerikan yapımı silahlar ortaya çıktı: 7,400 M-16, çok sayıda makineli tüfek; 18 adet ABD malı zırhlı araç, yüz binlerce mermi. El Fetih liderleri ile Mossad ve CIA arasındaki ilişkileri ortaya koyan sayısız evrak bulundu. Hamas liderlerine yönelik suikastlerle ilgili bilgiler elde edildi. Gazze'deki ABD özel timleriyle ilgili bilgilere ulaşıldı.
Başka hangi belgeler bulundu, biliyor musunuz? Dahlan'ın İsrail istihbaratıyla birlikte Yaser Arafat'ı öldürme senaryoları. Öldürdüler de. Zehirleyerek...
İşte böyle bir cinayetti bu.
Şaron'un kendisini öldüreceğini düşünen ve bunu yakın çevresine anlatan Arafat'ın eşcinsel olduğunu ve AIDS'ten öldüğünü bile iddia ettiler. Hem öldürüyor hem itibarsızlaştırıyorlardı.
O tarihlerde; "Arafat'ın ABD Başkanı George Bush'un onayı ile Ariel Şaron tarafından zehirlendiği elbette bir gün netleşecek" demiştim. Doktoru Eşref El Kurdi'yi dinleyelim isterseniz: "Eğer bir Müslüman belirsiz bir sebepten ölürse otopsi zorunludur. Bence Arafat ölümcül bir zehirle öldürüldü. Bunun için otopsi yapılmadı."
Son altı ayında Arafat'a çok sayıda AIDS testi yaptığını, hiçbir testin pozitif çıkmadığını, dudaklarındaki ve ellerindeki titreme dışında hiçbir sağlık problemi olmadığını, iddia edildiği gibi Parkinson hastası da olmadığını söyleyen El Kurdi, Arafat'ı ölümünden 16 gün önce gördüğünü belirterek bakın neler söylüyordu: "O an zehirlendiğini anladım. Yüzünde kırmızı parçacıklar vardı ve derisi metalik sarı renge bürünmüştü. Paris'e götürülmeden önce, Amman'da onu son kez canlı gördüğümde, vücut ağırlığının yarısını kaybetmişti. Kızıllıklar bütün yüzünü kaplamıştı ve sapsarıydı. Ramallah'ta zehirlendiğini ve yavaş yavaş öldüğünü söylemişti."
Ortadoğu tarihi cinayetler tarihidir. Suikastlerin izini sürdüğünüzde hangi ülkenin neyin peşinde olduğunun resmi net biçimde ortaya çıkar. Arafat'ın öldürülmesi, bu serinin en önemli halkalarından biridir.