Amerika’nın nükleer yakıtını kim çalıyor ?
14 Yıl Önce Güncellendi
2011-10-05 14:14:46
Amerikalı eski asker, şimdilerde gazetecilik yapan Wayne Madsen’in Amerikan nükleer tesislerinden nükleer yakıtın nasıl ve kim tarafından çalındığını konu edinen bir yazısı yayınlandı. Yazının içeriği bazılarına komplo teorisi gibi gelebilir. Ben iddia edilenlere inandığım için paylaşma gereği duydum. Yazıya inanıp inanmamayı okuyucunun taktirine bırakarak özetini sunuyorum;
“İsrail son yıllarda Amerikan hükümeti ve istihbaratı içindeki köstebekleri kullanarak Amerika’nın gizli nükleer silah tesislerinden yüklü miktarda zenginleştirilmiş uranyum ve plutonyum yakıtını Houston limanını kullanarak İsrail’e taşıdı. Bu durumu gerek Amerikan istihbaratı gerekse de yabancı istihbarat örgütleri onaylıyorlar.
Pentagon kaynaklarına göre kaçakçılık Carlyle Group tarafından yapılıyor. Aynı grubun Fransa ve İspanya’daki şirketleri 1980’lerde Saddam Hüseyin’e sinir gazı ve kimyasal silah taşıdığını hatırlatalım.
Amerika’dan yapılan nükleer kaçakçılığın en önemli sebebi 1960’lardan itibaren kendi nükleer silahlarını üreten İsrail’in Dimona nükleer üssündeki nükleer yakıtın azalmasıdır. 1990’larda yeterli zenginleştirilmiş uranyum bulunamayınca nükleer kaçakçılık yapılmaya karar verildi. CIA kaçakçılıktan anında haberdar oldu ama hükümet içinden birileri olayı örtbas etti.
İsrail nükleer yakıt kaçakçılığı yapmaya, gizli servisi Mossad’ın Amarillo/Texas’taki nükleer tesiste %99 saflaştırılmış ve 60 ile 90 yıl daha hiçbir prosese ihtiyaç duymayan plutonyum bulunduğunu fark etmesinden sonra karar verdi. İsrail, Pantex nükleer tesisindeki detaylı bilgilere İsrail’in sahibi olduğu Amerika merkezli AMCODS isimli Telekom şirketinin telekulak dinlemesi yaparak ulaştı.
İsrailliler Pantex’teki plutonyum alaşımlı nükleer çekirdeklerin çalınmak için uygun olduğunu fark etmişlerdi. Ancak plutonyum’un saf olan % 99’u çok iyi korunuyordu. Diğer plutonyum çekirdekleriyse tam zenginleştirilmiş değildi ve Houston limanından taşınması için çekirdekleri 150 derecenin altında tutabilecek soğutucu özellikli konteynırlara ihtiyaç vardı. Bu tip konteynırlar temin edildi ve içine çekirdekler konarak Houston limanına getirildi. Konteynırlar Mossad bağlantılı Zim-American Israeli Shipping Company’nin gemisine yüklenerek İsrail’deki Dimona nükleer tesisine götürüldü.
Houston limanında CIA için bilgi toplayan Tony Carnaby isimli bir muhbir vardı. Carnaby rutin olarak Houston limanını kamera ile çekip bilgisayarına aktarırdı. Amerikalılar Tony Carnaby’de İsrail’in ihtiyacından fazla nükleer yakıt çaldığını ve ihtiyaç fazlasını karaborsada sattığına dair bilgiler olduğunu öğrenince adamın peşine düştüler. Ancak Carnaby 29 Nisan 2008’de Houston polisince dur ihtarına uymadığı gerekçesiyle vurularak öldürüldü ve bilgisayarına el konuldu. Carnaby’nin vurulmadan önce bazı İsrailli diplomatlarla gizlice görüştüğü de anlaşılmıştı. Amerikan istihbaratına göre Tony Carnaby Mossad tarafından öldürülmüştü.
Carnaby’nin kaçakçılığı kaydettiğinin anlaşılmasından sonra Orsus isimli bir firma Houston limanının görünteleme ihalesini aldı. Bu firmanın sahipleri arasında İsrail devleti ve George Soros’un bir şirketi de vardı.
Carnaby Mossad tarafından öldürüldükten sonra Lübnan kökenli olduğu için bildiklerini Lübnan üzerinden İran ve Suriye gizli servisine vermesinden korkuluyordu.
Carnaby cinayetinin CIA ve FBI tarafından ortaya çıkarılamamasının sebebi Amerika’daki Yahudi lobisidir. Bu lobi İsrail’in Amerika’da işlediği suçların ortaya çıkmaması için her şeyi yapar.
İsrail’in Amerika’dan çaldığı nükleer yakıtı satın alan ülkelerden biri Japonya’ydı. Ancak Japonlar tonlarca dolar vererek aldıkları yakıtın kısa ömürlü olduğunu anlayınca hayal kırıklığına uğradılar. Japonlar nükleer silah için tek başlarına hareket etmeye karar verdiler. Ancak bunun öncesinde İsrail ve Amerika’yı Uluslar arası Atom Enerjisi Kurumuna nükleer kaçakçılık için şikayet etmeye karar vermişlerdi.
Fakat Japonlar tam şikayet edecekken Japonya’daki meşhur deprem ve tsunami oldu. Tam da bu sırada İsrailliler ve Amerikalılar Stuxnet isimli gelişmiş bir bilgisayar virüsünü Japonların nükleer silah üzerine çalıştıkları Fukushima nükleer üssüne gönderdiler (Aynı virüs İran’a da gönderilmişti ve İran’ın nükleer tesislerine çok büyük zarar vermişti). Stuxnet nükleer yakıtın işlevsiz kalmasını da sağlayabilen bir virüs. Fukushima’da radyasyon sızıntısı olduktan sonra İsrail’in nükleer kaçakçılık yaptığı da gündemden düşmüş oldu. Ancak Japonya’nın elinde başka deliller de olduğu bilinmekte.
Geçen günlerde vuku bulan Fransa’nın Marcoule nükleer tesisindeki patlama da Fransa’ya bir uyarı niteliğinde. İsrail, Fransa’nın Filistin’in BM’de bir ülke olarak tanınmasına destek vermesini istemiyor. Marcoule tesisindeki nükleer yakıtın İsrail’in sattığı yakıt olup olmadığı henüz bilinmiyor. Ancak Amerikan gizli servisinin elinde İsrail’in uzun menzilli füze karşılığında Hindistan’a nükleer yakıt sattığına dair kuvvetli deliler var.”
Haber Ara