Osmanlı döneminde padişahı ziyarete gelen banyo bilmez, pis kokan bir Rus elçisi saray güvenliği tarafından önce bir güzel dövülür, sonra da hamamda yıkatılıp öylece padişahın huzuruna çıkarılır.
Bugün Fransa’nın bir çok tarihi sarayında tuvalet yoktur. Parfümün keşfinin de yıkanmayan vücuttaki pis kokuyu bastırmak için olduğu herkesin malumu.
İsmi lazım değil Avrupa’lı bir ülkenin kralının, zamanında erkeklerin savaşlarda ölmesi üzerine nüfusun artması için kadınları hapisteki mahkumlarla zorla fuhuşa zorladığı ve nüfus artışını bu şekilde arttırdığı rivayet edilmektedir.
Şimdi de Avrupalı alçağın biri “Voltaire’in en alçak olarak tanımladığı millet hangisidir?” sorusuna bile bile Yahudiler demek yerine Türklerdir diyor. Korkaklık mı insanı daha çok alçaltır yoksa yalan mı? Avrupalı’da her ikisi de olduğundan Avrupalının alçalmaktan kaçarı yok.
Ve biz bu alçaklığa özenip geçmişimize sırtımızı döndük. Ola ki tekrar karşımıza çıkar korkusuyla geçmişimizi tamamen yok etmeye çalıştık. Her şey muasır(!) medeniyetler seviyesine çıkmak için yapıldı. İşte muasır adamın bakışı; Alçak Türkler...
Çağdaş(!) Türklerin kulakları çınlasın. Bu laf aslında onlara geldi. Çünkü muhafazakar kesim onların muasır seviye dediği seviyesizliğe hiç bir zaman teveccüh etmedi. Onlar medeniyet görünümlü ilkelliği hep biliyordu. Lakin laik kesim sağolsun muhafazakarlar ne zaman ağızlarını açşa hep ağızları burunları kırıldı.
Hazır Türkiye şaha kalkmışken artık birilerinin Avrupalının bu sözde kibirine dersini vermesinin vakti gelmedi mi? Hala Avrupa’ya platonik aşkla bağlanmanın lüzumu var mı?
Onlar ki bayrağımızı bile görmeye tahammül edemiyorlar,bizi görmeye tahammül ederler mi? Sizi sevmeyenler sizin palazlanmanızı ister mi?
Eşcinsel bakan mı, zampara Başbakan mı yoksa İslam düşmanı parti lideri mi bizi Avrupa’ya kabul edecek?
Hangi biriyle ailece oturup yemek yenilir?
Bir çok noktada gelişmişlikleri doğrudur; En iyi arabayı, uçağı, silahı vs. onlar üretir. Medenidirler de. Biri diğerine çarpsa, çarpandan önce çarpılan özür diler.
Lakin, bunların medeniyeti sadece birbirlerine karşıdır. Gerektiğinde yolsuzluk yapan Cumhurbaşkanlarını bile yargılarlar. Ama aynı ülkeler yeryüzünde varolan ülkelerin yarısından fazlasını belli dönemlerde sömürgeleri haline getirmişlerdir. Bu devirde bile zencileri insan yerine bile koymayıp hala otobüsün ön koltuklarına oturtmayan Avrupa ülkeleri var. Demokrasi (!) için ülke işgal ederler. Ama o kadar çok insan öldürürler ki ortada demokrasiyi yaşayacak insan kalmaz.
Onun için bu platonik aşktan vazgeçilsin derim.
Hem Avrupalıları da anlamak lazım. Avrupa Osmanlı’yı durdurmak için defalarca birlik olmadı mı? Dün korktuğu için birleşenler bugün eski düşmanlarının güçlenmesine müsaade ederler mi?
Hem güçlenmek için ille de Avrupa Birliğinde üye olmak mı gerekiyor? Bugünkü AB bir Osmanlı İmparatorluğu yapıyor mu? Osmanlı’yı bu millet AB’siz kurduğuna göre güçlü Türkiye için AB’ye mecbur muyuz?
Dünyaya kendimizi kapatalım demiyorum. Ama iffetsizce, kırıtarak birilerine yanaşırsanız hem kullanılırsınız hem de değeriniz düşer.
Türkiye bu muasır (!) seviyeyi gerçekten hak ediyor mu?