Türkiye’nin İran’a uygulanacak yaptırımlar için BM’de yapılan oylamada “HAYIR” oyunu kullanması dışarıda olduğu gibi içeride de birilerine acı vermişe benziyor.
Hali hazırda nükleer bir güç olan İsrail’e ses çıkarmayıp İran’ı cezalandırmaya çalışan nükleer güçlerin tezgahladığı bir oylamada “EVET” oyu kullanmak, çifte standarda onay vermektir.
Yanlışa ve haksıza taraf olmaktır.
Dahası İsrail’e taraf olmaktır.
“EVET” oyu vermekle Batıyı mutlu edersiniz ama halkınızı mutlu edemezsiniz, hakperestleri mutlu edemezsiniz, mağdur ve mazlumları mutlu edemezsiniz. Hele hele “ Haksızlığın karşısında susan dilsiz şeytandır” düsturuna sahip bir inancın mensubuysanız hem rızayı ilahi’den mahrum kalırsınız hem de vebal altına girersiniz.
Dahili ürkekler meselenin maneyi boyutuyla alakadar olmadıkları için “HAYIR” oyunun Türkiye için hayırlara vesile olacağını onların anlayacağı dille anlatayım;
Hiç kimsenin canı sıkılmasın. Türkiye’nin attığı her adım hayırlara vesile olacak.
Batı için Türkiye’yi kaybetmek demek – ki kaybetmeyecek - Ortadoğu ile ilgili planların altüst olması demektir. Bir kere İsrail’in güvenliği daha da riskli hale gelecektir. Zaten sürekli savaş pozisyonunda olduğu düşman komşularına bir de Türkiye’nin katılması, düşmanlarının fazladan 1 milyon asker, 4 bin tank, 1200 uçak, yüzlerce savaş gemisi ve binlerce ağır silaha sahip olması manasına gelir. Bu durum savaş çıkmasa bile İsrail’i daha da paranoyak bir ülkeye dönüştürecektir. Bu da İsrail’in ne savaşta ne de barışta huzur bulamayacağı demektir. Hal böyleyken neden Batı ve İsrail’den önce bizimkiler ağlar anlayabilmiş değilim.
Ayrıca Batı ülkelerinin Türkiye’nin çok üstüne geleceklerini sanmıyorum. Türkiye kaybedilirse savunma ihaleleri de kaybedilir. Yalnızlığa itildiğini düşünen Türkiye, ya kendi savunma sanayisini geliştirecek ya da Rusya’dan beslenecektir. İşi daha da ileriye götürüp nükleer silah sahibi olmak da isteyebilir. Dışlanmış bir Türkiye, İsrail gibi nükleer silahlara sahip bir düşmanı varsa nükleer bir güç olmak için daha çok çaba sarf edecektir. Nükleer klübe İran’ın girmesini engellerken Türkiye’yi dahil etme ihtimali doğacak. İsrail muhiblerine sorarım; Türkiye’nin atom bombasına sahip olmasından kim zarar görür? Türkiye mi Batı mı?
Türkiye’nin silah sanayisinde Batının bağımlılığından kurtulması bile önemli bir semeredir. Mesela, bizim F-16 gibi gelişmiş uçaklarımız var ama uçağın ekranı İsrail uçaklarını dost gösteriyor. Yarın bir savaş olduğunda pisi pisine İsrail uçaklarınca avlanacaklar. Belki buna da ihtiyaç kalmayacak. Uçağın elektronik yazılımını Türkiye’ye vermeyen Amerika’nın uçağın motorunu hava da durdurmayacağı ne malum?
Türkiye kısa sürede bu kadar gelişmiş uçak üretemez ama onlardan daha iyi savaşan Rus uçaklarını kullanabilir. Rusların MIG ve T-50 uçaklarının F-16’lara göre daha ilkel olmakla birlikte onlardan daha iyi savaştığını herkes bilir. Neden Rus uçağı alınmasın ki? Rusların ki çiçek mi fırlatıyor?
Ordumuz bugüne kadar neden sadece Amerika ve İsrail’den silah almış onu da anlayabilmiş değilim. Bari bundan sonra bir denge politikası izlesinler de muhtemel bir savaşta savaşmadan savaşı kaybetmeyelim.
Finansal açıdan da hayırlara vesile olacaktır. Batıya olan güven azaldıkça körfez sermayesi ve diğer müslüman ülke sermayelerinin Türkiye’ye akışı artacaktır. Körfez sermayesi bugüne kadar Batılı şirket, banka ve borsalara çok paralar yatırdı. Citibank’tan tutun Mercedes’e kadar her yerde hisseleri var. Ancak son ekonomik krizde değerleri düş(ürül)en bankalar yüzünden paraları uçup gitti. Batının İslam düşmanlığı ve yenilen kazıklar sermayeyi Türkiye’ye doğru yönlendirebilir. İran’dan Türkiye’ye büyük miktarlarda para aktığı duyumları gelmeye başladı bile.
Müslüman dünyanın Türkiye’ye yönelişinin ilk emareleri turizmde görülüyor zaten. İsrail’li turistlerin gelmeyişinden doğan boşluğu Araplar doldurmuş durumda. Vizelerin kalkmasından sonra Suriye ve Rusya’dan gelen turistler de dengeyi olumlu yönde değiştirmeye başladı.
Eğer yukarıda söylediklerim gerçekleşirse Türkiye Batının eliyle yeni bir süper güç olur.
Hadi hiç birisinin gerçekleşmeyeceğini farz edelim.
Ülke olarak hakkın ve haklının yanında durup izzet ve şerefimizi korumak “hayır” olarak bize yetmez mi?
Değerlerimizi kaybedersek insanlığımızı da kaybetmiş olmaz mıyız?
İnsan olamazsak ülke de olamayız.
Şeref ve izzet olmadan ülke olunsaydı İsrail olurdu.
Yoksa Türkiye’yi eleştirenlerin İsrail’le manevi bağları mı var?