İnsanoğlu ahiretteki yerini, doğumla ölüm arasındaki zaman diliminde yaptıklarıyla belirler. “Emr-i bil ma’ruf, nehy’i anil münker” düsturuna göre yaşayanları Cenab-ı Hakk Cennet’le müjdelemiştir. Dalalet ve küfre düşenleri ise Cehennem bekler.
Dolayısıyla insanın ahiretteki yerini bilmesi için yaptıklarına bakması yeterlidir. Derler ki Behlül Dana bir gün etrafındakilere Cehenneme gidip ateş getireceğini söyler. Bir süre ortadan kaybolan Behlül, bir zaman sonra gene görünür. Onu görenler “ Hani Cehennemden ateş getirecektin? Ne oldu?” diye sorarlar. O da “ Herkes ateşini burdan götürüyormuş” diye cevap verir.
Peygamberimiz (a.s.m.) de bu mevzuya “Nasılsanız öyle ölürsünüz, nasıl ölürseniz öyle diriltilirsiniz.” Hadis-i kutsisiyle parmak basıyor.
İşte Diyarbakır’lı Mustafa Uzan ağabey tam da bu hadiste ifade edildiği gibi ömrünü cami yaparak geçirdi ve 12 gün önce inşaatı devam eden bir camiden düşmesi sonucu vefat etti. Geride yirmiden fazla cami ve mescit bırakarak saadet-i ebediyye yolculuğuna çıktı Mustafa Ağabey.
Ne güzel bir ömür ve eceldi onunkisi...
Bediüzzaman hazretlerini kabrine eliyle defnetmek şerefine nail olmuştu. Yıllarca şehir şehir dolaşarak iman hizmetinde bulunmuştu.
“En çok kırmızı ışığı ve geceyi sevmem. Çünkü ikiside hızımı kesiyor” derdi. Kaldırabileceğine inandığı engelleri kendisi aşardı. 65 yaşında cami çizimini yapmak için Autocad programını öğrenmişti. Hizmetini daha çok kişiye ulaştırmak için radyo bile kurmuştu.
Ama o en çok camilere aşıktı. Hayatını olmasa da ahiretini cami yaparak kazanıyordu.
Biliyordu ki Allah’ın evlerini inşa etmenin sevabı büyüktü. Camilerde namaz kılındıkça velev ki ölmüş de olsa kendi hanesine sevap yazılacağını bilen bir maneviyat tüccarıydı.
Ve bir Cuma vakti insanlar onun yaptırdığı diğer camilerde namaz kılarken o inşaatı devam eden dört katlı caminin üçüncü katında bir yerin işçiler için tehlikeli olduğunu fark eder. İşçilere durumu anlattıktan sonra işçilerden biri çıkıp orayı düzeltmek istedi. “ Sen dur. Senin çoluk çocuğun var. Ben çıkarım” dedi. Çıktı da. Fakat çıktığı yerde gezinirken birden ayağı kaydı ve kendini meleklerin kollarına, ruhunu Azrail’e (a.s) teslim etti.
Yukarıdaki hadiste işaret edildiği gibi; Yaşamı boyunca hep cami yaptı ve yine bir cami yaparken son nefesini verdi.
Muhakkak ki bu Allah dostunun haşri de öldüğü gibi olacaktır.
Şu anda bir yandan onun yasını tutarken bir yandan da şehadetiyle teselli buluyoruz. Ne mutlu ona ki 72 yıllık ömrünü hayırla, hayratla geçirdi ve son nefesini yine hayır yaparken verdi.
Ölümü istememek lazım. Ama gelirse de Mustafa Ağabey’inki gibi olsun. O şimdi kabrinde yatarken birileri onun yaptığı camilerde namaz kılıp ona sevap kazandırıyor.
Ben Mustafa Ağabey’i biraz da bunun için sevmiştim. Hep derim ki “eğer param olursa ölmeden önce bir cami yaparım da öldükten sonra da faydasını görürüm”. Biz bir caminin hayalini kurarken Mustafa Ağabey onlarca cami yapmış.
Huzur-u İlahi mekanı olan camilerin banisi şimdi huzur-u İlahi’de.
Allah hepimize böyle hayırlı bir ömür nasip etsin.
Allah rahmet eylesin...