Ergenekoncuların Çıkmazı
15 Yıl Önce Güncellendi
2011-03-15 16:16:54
Türkiye’nin yakın tarihini karanlığa gömen gölge iktidar Ergenekoncular ve işbirlikçiler için bu saatten sonra kullanılacak en güzel tabir “ Kendi düşen ağlamaz” olabilir.
Bu düşüşten sonra şahlanmak belli ki çok zor olacak veya hiç olmayacak. Onların da artık ne yaptıklarını ve ne yapmak istediklerini sorgulamaları gerekiyor.
Mesela, onları bu hale düşüren şey, kendilerinin memleketin, gücün, çağdaşlığın sahibi olduklarına inanmaları ve de bu doğrultuda hareket edip başkalarının işine de burunlarını sokmaları değil midir?
Çünkü askeri kanadın vazifesi ülkeyi korumak iken devlet yönetimine talip olup zamanının çoğunu hükümeti devirmenin planlarını yapmaya ayırdı. Suçluları bulması gerekirken başka mecralarda suç işledi. Belinde silah, omzunda bol yıldızlı apoletler olunca dağlar, taşlar, insanlar, fikirler ne varsa hepsi gözünde küçülüveriyor herhalde.
Gazeteci kanadı gazetesine haber toplamak yerine darbecilere istihbarat topladı. Dumanlı havadan kendine de bir menfaat çıkar diye medet umdu. Suçluların suç ortağı olmayı ayıplamadı ama hapse atılmayı kendisine yediremedi.
Hukukçu, haklıyı koruyacağına ideolojisini korumayı yeğledi. Nice insanları kanunlarla değil kendi ideolojik değerleriyle yargılayıp mahkum etti.
Ergenekonun kadrolu toplum mühendisleri ise namazın nasıl kılınacağına, Türkçe ezana, başörtüsüne dair fetvalar verdi. Oysa namazın kaç rekat olduğunu bilmezler. Ezanın mahiyeti hakkında en ufak bir fikirleri yoktur. Kimse onların giyim kuşamına karışmadı ama onlar başkalarının nasıl giyineceğini kendileri belirlemek istediler.
Bütün bunları da memleket için yaptıklarını söylemeleri ayrı bir hezeyan.
Ergenekoncular da bilir ki memleketin ekonomisi iyiye giderken, toplum kalkınırken, isteyen istediği gibi yaşarken, kısacası her şey iyiye giderken darbe yapmak memleketi daha da beter hale getirir.
Ama sonu olmayan iştaha sahip egoları için yeri geldiğinde güzelim memleketi önce batırtıp sonra da düze çıkarmak için darbe bile yapmaya planlayabiliyorlar.
İşin garip tarafı darbeye yeltenenlerin hepsi de kariyer sahibi, makama doymuş olması gereken insanlar.
Bazılarına yüz binlerce kişilik bir ordunun başındaki Orgeneral olmak bile yetmedi. Egoları bir de Cumhurbaşkanlığını tatmak istiyor.
Üst düzey bir yargıç makamıyla yetinseydi, yargıya siyaset karıştırmasaydı, yargı reformuna gerek kalmayacaktı. Yargı öyle bir hale geldi ki insanlar hukuka güvenirken hukukçudan korkar hale geldi. Bir hakim adil olmazsa verdiği kararlarla adalet bekleyenlere zulmeder. Aynı pankartın solundan tutan kişiyi serbest bırakıp sağından tutanı mahkum etmek adalet değildir. Ama bu kararları verenlere çeki düzen vermek adalettir.
Gazetecilere gelince; onlar darbelere zemin hazırlamasalardı belki asker darbe yapmaya yeltenmeyecekti. Gün geldi hayali generallerle röportaj yapıp hükümetlere gözdağı verdiler. Oysa darbecilerin yanında durmak yerine, neticede sivillerden oldukları için, karşısında dursalardı bu ülkede belki de hiç darbe olmayacaktı. Sebep olan fail gibi olduğuna göre onların da günahı çoktur. Belki de daha fazladır. Çünkü asker tahrik edilmezse kolay kolay bir şey yapmayacak karaktere sahip.
Ergenekon davası sonuçlanıncaya kadar bu mevzu gündemden düşmeyecektir. Ancak asker askerliğini, gazeteci gazeteciliğini kısacası herkes kendi işini yapsa bu sorun bir daha ülke gündemini meşgul etmez. Meşgul etmemesi de gerekir. Çünkü bu ülkenin enerjisini sarf edeceği daha önemli şeyler var.
Ergenekonu destan olarak bir kenara bırakıp o sorunlarla uğraşmak gerek.
SON VİDEO HABER
Haber Ara