Sanırım biz müslümanların İsrail’le veya diğer zalimlerle mücadele etmeden önce kendi içimizdeki ayrılıklara çözüm bulması gerekiyor.
Bu kanaate İsrail’in Gazze’ye yardım konvoyuna saldırıp 9 kişiyi şehit ettikten sonra sorumluluğun İHH'ya atılmasından sonra vardım. İHH ve başkanı Bülent Yıldırım, yılllardır müslüman, hristiyan, dinsiz demeden insanlara yardım ediyor. Her ne kadar müslüman muhafazakar bir dernek olsalar da yardım ederken insanlar arasında ayrımcılık yapmadılar.
Gazze filosu da hem Filistinlilere yardım etmek, hem de dikkatleri ordaki zulme çekmek için yola çıkmıştı. Filo baskınında şehitler verildi. Ancak bunun sorumluluğunu İHH’ya yüklemek bu insanlara büyük haksızlıktır.
Onlar da isterdi ki İsrail’in izniyle de olsa Gazze’ye yardım yapsınlar. Fakat İsrail bugüne kadar yapılmak istenen yardımlara izin vermediği gibi izin verdiklerinin yüzde seksenini de Filistinlilere ulaştırmadı. Zaten yardımlara engel olmasalardı bugün Gazze ablukası diye bir mesele de olmayacaktı.
Kaldı ki İsrail, yardım filosuna uluslararası sularda saldırdı. İsrail’in amacı üzüm yemek olsaydı gemi karasularına girdiğinde müdahale ederdi. Bunu yaparken de 9 cana kıymazdı.
Velev ki İHH yanlış yapmış olsa bile yardımı götürenler netice müslüman kardeşlerimiz. Çoğuyla imamın arkasında beraber saf tutup namaza durmuşluğumuz var. Onları zor durumda bırakmamak için en azından susmak gerekirdi.
Zaten müslümanın diğer müslüman kardeşinin kusurlarını setr etmesi gerekmiyor mu? Hepimiz bu emri veren o yüce zatın (a.s.m) ümmeti değil miyiz?
Muhtemelen Bülent Yıldırım ve ekibi bu suçlamalardan sonra iki defa üzülüyordur. Bu saatten sonra hangi şevkle insanların yardımına koşarlar bilmiyorum.
Bu tür kırılmalar hükümeti de zor durumda bırakacaktır. Filistinlilere yapılan zulme karşı çıkan ve uluslararası kamuoyunda destek bulan ve tam da Gazze ablukasının kaldırılması gerektiğine dair sesler yükselmeye başlamışken hükümetin politikalarını bulandırmak her şeyi başa döndürecektir. Bugüne kadar ki bütün kazanımlar tam netice verecekken kaybedilmiş olacaktır.
Yeri değil ama mevzuyu iyi anlatmak için Nasreddin Hocanın şu fıkrasını yazma gereği duyuyorum;
Timur, ordusundaki fillerden birini Nasrettin Hocanın köyüne göndermiş. Fil, köyde ne kadar ot varsa hepsini silip süpürüyormuş. Köylüler bu duruma dayanamamışlar ve Nasrettin Hocayı da önlerine katarak Timur'a şikayet etmek için yola çıkmışlar.