ABD, 1980’lerin başında ekonomik krize girdiğinde herkes krizden kurtulmak için çeşitli öneriler ve formüller sunar. Başkan Reagan’a danışmanlık yapan Arthur Laffer de bir çözüm önerisinde bulunur. Laffer’e göre “ Vergiler yüksek olduğu için halkın elindeki sermaye azalmakta, sermaye azlığı nedeniyle üretim düşmekte ve netice olarak daha az vergi toplanmaktadır. Daha çok vergi toplamak için vergi oranlarının düşürülmesi gerekir. “ Bu çözüm önerisini benimseyen Reagan derhal vergi oranlarını düşürür ve Amerika’ya kısa bir süre içinde ekonomik krizden çıkarır.
Vergi oranlarının düşürülmesi fikrinin mimarı Arthur Laffer, bu fikri ünlü İslam alim İbn-i Haldun’dan aldığını da söylemekten çekinmemiştir. Bu teori bir süre “LafferHaldun Etkisi” olarak adlandırılsa da sonraları sadece Laffer’e mal edilmiştir.
İbn-i Haldun’a göre, “devletin yüksek vergiler koyması devlete fayda değil zarar getirir. Çünkü yüksek vergiler halkın sermayesinin azalmasına, o da üretimin düşmesine ve neticede vergi gelirlerinin azalmasına sebep olur. Yani vergi artışıyla toplanan vergiler arasında ters bir orantı vardır. Bu da hem halka hem de devlete zarar verir. Oysa vergiler düşerse halkın elindeki sermaye artacağından üretim de artacaktır ve sonuçta üretim arttığı için toplanan vergi miktarı da artacaktır. Düşük vergi girişimciliği desteklediği gibi hazinenin de dolmasına neden olur. Düşük vergilerle hem halk hem de devlet feraha kavuşur.”
İbn-i Haldun devletin bir nevi sürümden kazanmasını istiyor. Böylelikle halkın elindeki para arttıkça üretim ve tüketim artacağından toplanan vergi de artmış olacak.
Benzinin 4 TL’ye kadar çıktığı şu günlerde İbn-i Haldun’un 700 yıl önce savunduğu fikirlere katılmamak mümkün mü? Türkiye tam da İbn-i Haldun’un fikirlerinin ilaç olacağı bir süreçten geçiyor. Mesela, kullandığımız 4 Liralık benzinin 2,80 lirası vergi. Taşıt fiyatlarının nerdeyse yarısı vergilerden oluşuyor. Bazı kalemlerde verginin de vergisi alınıyor. Oysa gelişmiş ülkelerin zengin halkları bile bu kadar vergi ödemiyor.
Aslında Türkiye’deki vergi toplama düzeni halkın ve devletin birbirini kazıklaması üzerine kurulu. Halk sattığı mal için fatura kesmezken ya da aldığı malın faturasız alarak devletten vergi kaçırırken, devlet de petrol,otomotiv, elektrik, doğalgaz, telefon gibi kontrolü kolay ürünlere yüksek vergiler koyarak vergi açığını kapatıyor.
Yalnız son dönemlerde uygulamaya konulan sıkı vergi politikalarıyla halkın vergi kaçırmak için kullandığı manevra alanı daraltılmış oldu. Dolayısıyla halk eskisi gibi devletten yediği gole karşılık gol atamaz hale geldi ve devlete karşı zayıf düştü. Halk zayıflarken devlet de güçlenmiş oldu.
Ancak İbn-i Haldun’un da bahsettiği gibi halkın elindeki sermayesinin azalması eninde sonunda devletin de zayıflamasına neden olacak. Başka bir deyişle çok vergi toplamak iki tarafın da yenilmesine sebep olacaktır.
Batılı ülkelerin bu kadar çok gelişmesinde az vergi ile çok üretim arasındaki ilişkinin sırrını çözmelerinin etkisi büyüktür. Bununla ilgili güzel bir örneğim var; İngiltere’ye taşınan bir arkadaşım 500 sterline yani 1200 TL’ye 1996 model bir Skoda Felicia araba aldığını söyledi.Aynı arabanın Türkiye’deki değerine baktım, 6500 TL-8500 TL arasında. Bizde pahalı olduğu için herkes o arabayı alamıyor. Oysa aynı fiyata satılsa en fakirimiz bile arabaya binecek ve Türkiye’deki araba sayısı belki de 2-3 katına çıkacak. Bu da daha çok araba vergisi, daha çok petrol tüketimi ve sonut itibariyle daha çok vergi demek.
Benim Maliye Bakanlığına acizane tavsiyem İbn-i Haldun’u okuması olacak. Asırlar öncesinden yazdığı fikirler Amerika gibi bir ülkeyi krizden çıkarabiliyorsa Türkiye’yi hayda hayda çıkarır.
Yoksa bugüne kadar kutsal inek muamelesi yapılıp halkın uğruna feda edildiği devlet, tam değişiyor derken toplanan aşırı vergilerle semiz bir boğaya dönüşüp yine milleti boynuzlayacak.