Amerika’nın İran’ın üzerine bu kadar gitmesi bu dünya jandarmasının dünyanın asayişini sağlama çabalarından ileri gelmiyor. Öyle olsaydı eski başkan George Bush “ Hindistan’ın nükleer silah sahibi olmaya hakkı var “ diyerek başka bir ülkeye nükleer silah üretme vizesi vermezdi. Ya da İsrail’in nükleer silahlarının da bölge için tehdit oluşturduğuna dair bir iki kelam sarf edebilirdi.
Bütün gözler İran’ın nükleer silahlanmasına çevrilmişken dünyanın diğer taraflarındaki nükleer çalışmalar için Amerika’nın hiç ses çıkarmaması, bu ülkenin bu konuda da çıkarlarına göre hareket ettiğinin ispatı olarak görülebilir. Çünkü ilk atom bombasını üretip ilk defa bir savaşta kullanan Amerika, on yıllar boyunca müttefiklerinin nükleer çalışmalarına ses çıkarmamıştır. Bu konuyla ilgili yapılan araştırmalar dünyanın zaten bir nükleer silah deposuna döndüğünü gösteriyor. Sağlam kaynaklara dayanılarak hazırlandığı belli olan bir araştırmaya göre 2009 yılı itibariyle dünya üzerinde yaklaşık 20,000 tane nükleer silah var.
İran’a nükleer ahlak dersini vermeye çalışan pişkin Amerika'nın elinde şu anda 5735 adet atom bombası var. (Bu rakam soğuk savaş döneminde 70,000 civarındaydı. Ancak Sovyetler Birliği ile imzalanan Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Anlaşması gereğince elindeki silahların çoğunu imha etti.)
Rusya'da da en az Amerika'nınki kadar silah var.Tahminlere göre bu ülkenin elinde 5830 adet atom bombası var. Rusya her ne kadar elindeki silahların çoğunu imha ettiyse de yeni nesil nükleer silahlar üzerinde çalışmaya da devam ediyor.
Araştırmaya göre İngiltere'nin 200, Fransa'nın 350, Çin'in 130, Hindistan'ýn 75-115 arası, Pakistan'ın 65-90 arası ve Kuzey Kore'nin 10 atom bombasının olabileceği tahmin ediliyor.
Nükleer gücü tartışmalara sebep olan ve bu konuda sessiz kalmayı tercih eden İsrail'in elinde 400 civarında atom bombasının olduğu sanılıyor. İsrail'in nükleer silahlanma çalışmaları 1950'li yıllarda Fransa'yla yapılan işbirliği sayesinde başlamış. Nükleer çalışmalar Negev çölündeki Dimona üssünde yapılıyor. İsrail'in ayrıca nükleer başlık takılabilen 4500 km . menzilli Jericho isimli uzun menzilli füzelerinin olduðu zaten önceden biliniyordu.
Bunun yanında Avustralya,Arjantin,Brezilya, Mısır, Irak, Libya,Polonya, Romanya, Güney Kore, İsveç, İsviçre, Tayvan, Yugoslavya gibi bir çok ülke nükleer araştırmalara girmekle birlikte ya başarılı olamadıkları için ya da sonradan vazgeçtikleri için nükleer silahlara sahip olamamışlar.
Sovyetler Birliği'nin yıkılmasından sonra kendilerine atom bombaları miras kalan Ukrayna (5000 adet), Kazakistan (1400 adet) ve Beyaz Rusya ( 81 adet nükleer başlıklı füze) ellerindeki bu silahları Rusya'ya imha edilmek üzere geri vermişler.
Güney Afrika Cumhuriyeti 1980'lerde İsrail'le yapılan işbirliği sayesinde nükleer silah üretmeye başlamış. Ancak daha sonra elindeki 6 adet atom bombasını gönüllü olarak imha edip nükleer çalışmalarına son vermiş.
Bir de nükleer silah üretme kapasitesine sahip olup da bu silahları üretmeyen ülkeler var. Bunlar Almanya, Japonya, Kanada, İtalya, Hollanda ve Litvanya olarak sıralanıyor. Bu ülkeler isterlerse çok kısa bir süre içerisinde atom bombası üretebilecek kapasiteye sahipler. Öyle ki Japonya'nın 1 saatte, Almanya'nın da 7 saatte atom bombası üretebileceği iddia ediliyor.
Türkiye'ye gelince...
Bizim maalesef nükleer silah üretebilecek kapasite ve imkanlarımız yok.Çünkü nükleer silah üretebilmek için öncelikle nükleer santrale sahip olmak gerekiyor ki Türkiye'de henüz böyle bir santral yok. Kurulması düşünülen santral için de Amerika'yla işbirliği yapılacağı için Türkiye'nin bu santralden atom bombası üretmesi mümkün gözükmüyor. Ancak Türkiye’nin soğuk savaş döneminde Amerika’yla aynı tarafta olması hasebiyle Amerika’nın Türkiye’ye atom bombası hibe etmiş olabileceği yüksek bir ihtimal. Fakat öyle olsa bile atom bombasının iki anahtarından biri Amerikalıların elinde olduğu için bir şey ifade etmiyor.
Dünyanın nükleer ahvali bu şekildeyken başta Amerika olmak üzere batı dünyasının yeryüzündeki bütün insanları öldürmeye yetecek kadar atom bombası varken İran’ın nükleer faaliyetlerinden rahatsız olması pişkince bir ikiyüzlülük değil midir?