Denir ki; kimse kimsenin inancına karışmamalı.
Bu sözü inancı zayıflar, kendilerine yönelik bir dışlama olduğunda söylerler.
Eyvallah, herkes inandığı gibi ya da inanmadığı gibi yaşasın. Kimse dindara da ateiste de karışmasın. Lakin dindarın dinsize gösterdiği saygıyı dinsiz dindara göstermiyor.
Başörtüsüne inançsız kesim yasak getirdi. Türkçe ibadet icadı da onların. Muhafazakarları fişleyenler de dinle sorunu olanlar. Camilerden, ezandan, hacıdan, hocadan şikayetçi olan, onların özgürlük alanına tecavüz edip girenler de ya dinsizdirler ya da inançları zayıf olanlardır.
Hal böyle olunca insan sormadan edemiyor;
Başörtüsüne rahibe kılığı, başörtülüye fahişe diyen birine neden saygı duyayım?
Camiden, ezandan şikayet eden, fırsatını bulduğunda cami kapatan saygıyı hak ediyor mu?
Kur’an ayetlerini idrakten yoksun beyinlerin onu 1400 yıl önce yazılmış hikayeler-şiirler diye aşağılamasını hangi inanan kabul eder?
Ya peygamberimize (a.s.m) yapılan hakaretler? Neden O’na (a.s.m) karikatürlerle saldıranlarla dost olalım?
Benim dinime diyanetime küfr eden bu hakkı kimden alıyor? O istediği her türlü hakareti kusacak, ben de altında kalacağım... Oh ne ala...
Bazen bu saygısızların söz ve eylemlerini medyada görüyoruz. Merhametten o kadar yoksunlar ki yeterli güçleri olsa sürüye dalıp lazım olanından fazlasını boğazlayan kurt gibi inanca, inanana dair ne varsa hepsini yok edecekler.
İşte bu insanları görünce Yunus’un “ Yaradılanı sev yaradandan ötürü” sözüne “Hepsini mi?” diye bir soruyla muhalefet edesim geliyor. Sonra Yunus mutlaka bu saygısızları da kastetmemiştir deyip Yunus’u aklıyorum.
Sadece Yunus Emre değil ki?Bir rivayete göre yoldan geçenleri doyurmak için zengin bir sofra kuran Hz. İbrahim’in sofrasına günler sonra yaşlı birinin geldiğini, Hz. İbrahim’in sofrayı Allah rızası için kurduğunu söyleyince misafirinin Allah’a inanmadığını söylediğini, bunu duyan Hz. İbrahim’in adamı sofradan kovduğunu, sonra Allah tarafından “ Ben onu 70 yıl boyunca doyurdum. Sen bir lokmaya mı tahammül edemiyorsun?” diye bir ihtar geldiğini ve bunu duyan Hz. İbrahim’in o adamı geri çağırdığını da biliyorum.
Osmanlı’nın da kimsenin inancına karışmaması nedeniyle Yunanlıların, Sırpların, Bulgarların ve diğerlerinin hala hristiyan kaldığını da bilirim.
Bunun gibi İslamiyet’in kendisine inanmayanı da koruduğuna dair yüzlerce örnek verebilirim. Ama inanmayan hep inanana zulm etmiş. Hep küfür şemsiyesi altında tek millet olup imana, iman sahiplerine zulm etmiş.
İnançsızlığını kendi küçük dünyasında yaşayıp başkalarına karışmayanlara inananların da saygı göstermesi, inanılan değerlerin emri ve gereğidir. Ama din ve dindarla aşikare veya gizlice savaşanlara saygı gösterilmesini tasvip etmiyorum. Onlara gösterilecek saygı onların zulmünü arttırmaktan başka bir işe yaramayacaktır.
Başkası şedid dinsizlere nasıl davranır bilmiyorum ama benim onlara saygım olmayacak.
Bize saygısı olmayana biz niye saygı göstereiim ki?
Beraber mi haşr olacağız onlarla?...