Dolar

34,5099

Euro

36,1767

Altın

2.981,85

Bist

9.367,77

Peygambersiz Ocak

14 Yıl Önce Güncellendi

2011-08-29 11:04:25

Peygambersiz Ocak

Işık Koşaner’in internete düşen telefon kayıtlarının askerle ilgili az da olsa geride kalan umut kırıntılarını tamamen bitirdiğini söylemeliyim. Koşaner’in bakış açısı bu ülkenin Genel Kurmay Başkanına yakışan bir bakış açısı değil. Konuşmalarından da anlaşılıyor ki, asker hala geçmişin kahramanlıkları, cesareti ve zaferlerinden nemalanıyor . Kazandıkları hiçbir savaş yok ama hal ve tavırları muzaffer asker edasında sürüp gidiyor.

Bayramlarda Cumhurbaşkanını bile ayağına çağıran, masrafları denetlenmeyen, darbe yapan, başbakan asan, siperden kaçan, kendi askerini vuran, dalga geçtikleri terör örgütünce dalgaya alınan, üstünlükleri kazandığı zaferlerle değil kendinden menkul olmak gibi bir profile sahip olmak askerimizin utanacağı bir durum değilmiş. Tam tersi bununla gurur duyuyorlar.

Ordumuz tıpkı bir köy ağasının babasından kalma arazi ve köylerden elde ettiği gelirle keyif sürmesine benziyor. Hiçbir zafer kazanmadan, tarihteki başarıların mirasına konup tembelleşen, lafta cevval, pratikte sadece kendi hükümetine karşı darbe yapmak dışında hiçbir başarısı (!) olmayan bir ordumuz var.

Asker devlet içinde devlet olmuş, gerçek devleti korumak yerine kendini koruma mekanizmalarını geliştirmiş ve asıl devletle kendi arasında bir bağ göremediği için onu korumakta isteksiz kalmıştır.

Bundan daha da vahim olan diğer bir gerçekse manen çökmüşlük ve görevdeki samimiyetsizlik.  “Kışlalar peygamber ocağıdır” dendiğinde “ Hayır, kışlalar Mehmetçik ocağıdır” diyerek inanca dair ne varsa reddedilirken Mehmetciğin Muhammed’den geldiğinin farkına varamayıp yine peygamber ocağına düşmenin gafleti ve onları doğuran anaları kışladan içeriye sokmama saygısızlığı.

Ocaktan Peygamberi (a.s.m) çıkardıkları içindir ki batıl davaları için ölmeyi göze alan terör örgütlerini yok edememişlerdir. Çünkü onlar kadar davalarına sahip çıkacak bir inanç maalesef yok. Onlar sadece inanmaya inanmamaya inandılar. Ama cezasını ocaklarına ateş düşen nice aileler çekti.

Askerin işi, vatanını korumak için yeri geldiğinde öldürmek, yeri geldiğinde de ölmektir. Askerlik sadece öldürmek değildir. Yeri geldiğinde ölmek de gerekir. Ama bizimkiler ölmek istemiyor. Ölecekse sadece erler ölmeli. Çünkü erler öbür devletin askerleri. Asker devletinin değil.

Niyetimiz askeri küçük düşürmek değil. Çünkü asker kendini düşürmüş düşüreceği kadar.  Artık askerin titreyip kendisine gelmesi ve ayağa kalkması gerekiyor. “ Her şey vatan için” ya da “ Vatan sana canım feda” gibi sözlerin içi boş kalmasın istiyoruz.

Unutulmamalıdır ki bir insanda inanç yoksa cesaret de olmaz. Cesaret yoksa zafer de gelmez.  Zafer, canını feda etmeden elde edilecek bir şey değildir. Bir ülkenin yaşaması için bazen birilerinin ölmesi gerekebiliyor. Ölümde öncelik askere aittir. Çünkü askerlik ölme ve öldürme mesleğidir. Eğer asker yaşamakta inat ederse o zaman o ülke ölür

Asker güçlü olmalı. Ancak askeri gücün alt yapısını teşkil eden  cesaretin kaynağı yukarıda da belirttiğimiz gibi  imandır. Namaz kılanı ordudan atmak yerine onlardan biraz feyz alınsaydı daha iyi olmaz mıydı?

İnancın silahlardan daha güçlü olduğunu bilim bile kabul ederken askerimizin inançtan/inançlıdan çekinmesi çok üzücü. İnanmak en çok da bizim ordumuza gerekli.

Terör meselesini bile savaşmak yerine inançla çözebilirdik. Bugün terör bitmiyorsa sebebi sadece terör değildir. Doğunun halkı dindardır. O halkı dinle kazanmak, Kürtçülükle kaybetmekten daha kolaydır. Doğu ve Güneydoğu’da görev yapan subaylar dağda terörist aramak yerine bir vakit namazı için köylerden birinin camisine uğrayıp beraber namaz kılsalardı hala terörden bahsediyor olmazdık. Bu benim iddiam. İnanmayan varsa denemesi zor değil. 

Son olarak dileğim odur ki itiraflarıyla hepimizi uyandıran Koşaner  sonrası dönem daha farklı olsun.

Osmanlı orduları artık olmasa da ruhu hala duruyor.  Bu ruha beden olacak bir ordumuz olması temennisiyle.

 

 

Haber Ara