Bir kaç gün önce sanatçılığı kendinden menkul 3-5 kişi Taksim’de toplanıp HAYIR kampanyası başlattı. Sanatından hayır görmediğimiz bu sanatçılar(!) arasında, üzerine spermini sürdüğü 35 yıllık peçeteyi resim sergisinde sanatseverlere (!) sergileyecek kadar iğrençleşmiş olanından tutun da 12 Eylül’de dayak yiye yiye kafayı yemiş artistler var.
Sanatını sevsinlerin de 12 Eylül’de dayak manyağı olmuş sağcılar ve solcular gibi HAYIRcı olmalarından sonra bu şer ittifakına inat “EVET” demek herzamankinden daha elzem oldu. Çünkü darbe mağduruyum diye ortalıkta gezinenlerin darbelerle bir sorunları olmadığı bu referandumla ortaya çıktı.
Bunlar darbe mağduriyetinden aldıkları kirayla siyasi ve sanatsal geçimlerini sağlayan tip(siz)ler. 12 Eylül darbesi, idamlar, işkenceler, anayasa vs. öylece kalacak ki 12 Eylül’de mağdur olmayan Ak Parti bunlar adına bunların hesabını sormasın. Soramasın ki darbelere karşı üstünü korkaklıkla örttükleri acziyetleri ortaya çıkmasın.
Fakat HAYIRcı hayırsızlar ne yaparlarsa yapsınlar bu referandumda EVETler HAYIRlardan fazla olmalı. EVET oyu askerlik gibi bir vatan borcudur. Memleketin dahili düşmanlarını/münafıklarını bertaraf etme savaşıdır.
Yalnız iş oy vermekle bitmiyor. Ne diyordu o hayırsız sanatçılar; “ Başkalarının da HAYIR demesi için canla başla mücadele edeceğiz.” Adamlar başkalarının da oylarına talipler. Bunların yaptığı şey Müslüm Gürses’i dinleyip kendisini jiletle parçaladıkdan sonra yanındakileri de jiletlemekten başka bir şey değildir.
Bu jiletçilere müsaade etmememiz lazım. Şu bir gerçek ki halk neyi oylayacağını bilmiyor. Bilmediği için de sandıktan uzak duracak. Yani EVETçi kanat sadece HAYIRcılarla değil sandığa gitmeyenlerle de mücadele edecek. Kullanılmayan oylar da bir nevi EVET olacağı için HAYIRcılardan çok EVETçilerin kendi kendilerini yenme tehlikesi var.
Henüz vakit varken etrafımızdaki bilinçsiz insanları yönlendirmemiz gerekecek. O da şu şekilde olur; Herkes etrafındaki tanıdıkları ya direk ziyaret ederek ya da telefonla arayarak sandığa gitmenin ülkeye neler kazandıracağını, gitmememinse neler kaybettireceğini anlatıp onları sandığa gidip EVET oyu kullanmaya ikna etmeli. Ayrıca ikna edilenlerin de kendi etraflarındakileri etkilemesi telkininde bulunulmalı. 1 kişi 10 kişiye, 10 kişi 100 kişiye, 100 kişi 1000 kişiye ulaşsa hiç bir oy boşa gitmemiş olur.
Bunun yanında oylarını memlekette kullanacaklar 1 oy için de olsa birkaç yüz TL masraf yapıp gidip oyunu kullanmalı. EVET’le HAYIR oylarının birbirine çok yaklaşık olduğu bir seçime giriyoruz. 1 oyla seçim kazanılmaz denmesin. Herkes böyle düşünürse bal gibi de kaybedilir. Çünkü HAYIRcı cephe 1 oyu bile israf etmeyecek kadar bilinçli ve kararlı.
Onun için sandık başına gidip oy verme fedakarlığını yapmak gerekiyor. Yoksa CHP-MHP-PKK-Ergenekon seçim kardeşliği kazanacak. Tabii sanatçılar da. Onlar da HAYIR için icra ettikleri sanatlarının bedelini mutlaka alacaklardır.
Halk çağdaşlaşsın diye her gün TRT’de Fazıl Say konserleriyle işkenceye tabi tutulursa ya da okula giden çocuklar sanat öğrensinler diye zorla spermci ressamın resim sergilerine götürülürlerse kimse şaşırmasın. Zorla sanat göbeğini kaşımaktan iyidir(!)
Böyle bir Türkiye istemiyorsak yukarıdaki metotla oy toplamaya çalışmalıyız.
Ben çalışmalara başladım bile. Sizleri de beklerim.