Stockholm Sendromu ve Dokunulmazlıklar
15 Yıl Önce Güncellendi
2011-06-29 12:57:59
Türkiye yine şaşılacak bir süreci yaşıyor. Anayasa’yı değiştirmek istemeyenler şimdi savundukları anayasa yüzünden meclise milletvekili sokamıyorlar. Anayasayı değiştirmek isteyen hükümete de destek vermiyorlar. Sadece kendilerine yarayan maddelerin değişmesini istiyorlar ama bunu yapmak için bile meclise gelmiyorlar.
Enteresan bir durumla karşı karşıyayız. Anayasa, onu en çok kendilerine kalkan yapanlara zarar veriyor. Ama onlar hala “anayasama dokundurtmam” diye kahramanlık taslıyor. Stockholm sendromu bu olsa gerek.
Neydi Stockholm sendromu? Birileri banka soymak için bankaya giriyor ve içeridekileri rehin alıyor. Ama rehineler polise karşı soyguncuları koruyor. Hatta olay bittikten sonra soyguncuları savunması için avukat bile tutuyorlar.
Bu sendromun aynısını sendromu literatüre sokan CHP yaşıyor. Anayasa kendilerine zarar vermesine rağmen onlar ısrarla değiştirilmesine karşı çıkıyorlar. Yani CHP hem halkı Stockholm sendromuna düşmekle suçluyor hem de kendisi aynı sendromu yaşıyor.
Yemin olayı da yine onlara zarar vereceğe benziyor.
Gelin yemin edin deniyor, onlar mahkum vekillerim çıkmazsa “ Vallahi de etmem billahi de etmem” diyerek yemin etmemeye yemin ediyorlar.
Meclis’teki yemin krizinin sebebi herkesin malumu; hapisten meclise bir tünel açıp mahkumları hem hapisten kurtarmak, hem meclisin dokunulmazlık ayrıcalıklarına sahip olmak hem de milletvekilliği ile taltif etmek. Adalet mahkum ediyor, bunlar hapisten kurtarıyor.
Ben hükümetin yerinde olsam milletvekili dokunulmazlığını kaldırırdım. Aslında ülkeyi yöneten insanların kısmen de olsa dokunulmazlığını destekleyenlerdenim. Bugün bürokratlara dokunmak bile nerdeyse imkansızken milletin vekillerine dokunulması adil değildir. Bu kadar çok dokunulmaz varken milletvekillerine negatif ayrımcılık yapılması doğru değildir.
Bunun yanında aşırı dozda siyasallaşmış yargının milletvekillerine habire dava açıp onları iş yapamaz hale getirme durumları var ki Başbakan bile en çok bu durumdan dert yanıyor.
Lakin hukukçular eski hukukçular değil. Yargı beyliği artık Türkiye’nin bir parçası. Hükümet hakkında olur olmadık davalar açacak kişiler artık yok. Dolayısıyla hukukçulardan korkmayı gerektirecek pek bir durum kalmadı diyebiliriz.
Öyleyse milletvekili dokunulmazlığı kaldırılabilir. Böylelikle meclis yağmurlu bir günde sığınılacak bir otobüs durağı olmaktan çıkmış olur. Adalet de siyasi partilerin oyuncağı olmaktan kurtulmuş olur.
Bu seçimde dokuz kişi sırf dokunulmazlık almak için aday oldu veya aday gösterildi. Eğer dokunulmazlık devam ederse gelecek seçimlerde kim bilir kaç kişi daha bu ayrıcalıktan istifade etmek için adaylığını koyacaktır.
Dokunulmazlıklar kalkarsa Ergonekoncular ve KCKlılar milletvekili seçilse bile hapisten çıkamayacaklardır. Partiler de mecliste göremeyecekleri insanları aday yapmaktan vazgeçerler.
Hem “gelin dokunulmazlıkları kaldıralım” diyen CHP ve geri kalan muhalefetin samimiyeti de ölçülmüş olur.
Diğer çözümlerin hiç birinin yararlı olacağı kanaatinde değilim. Ergenekoncular hükümeti devirmek istedikleri için hapse girdiler. Eğer aynı kişiler hükümet eliyle hapisten çıkacaklarsa Ergenekon davasının bir önemi kalır mı? Muhalefetin adaleti delme çabalarına hükümet de ortak olmaz mı? Ak Parti kendi celladını affetmiş olacak. Peki cellat Ak Partiyi affetmiş mi?
Hapisteki milletvekillerini meclise alarak affetmek Ak Partinin de Stockholm sendromunu yaşadığı anlamına gelir.
Eğer Ak Parti de aynı sendroma gark olmuşsa halk kesin ruhsal sendromlar yaşamaya başlayacaktır.
Dileriz ki Ak Parti muhalefetin kurnazca oyunlarına gelmesin.
Çünkü bu kadar sendrom bu ülke için çok fazla.
Haber Ara