Solun türkülerinde hep devlete, iktidara, karşıt görüşten saydıkları bilimum faşistlere, orduya, batıcılara, liberallere, diktatörlere, muhahafakarlara ve hatta şeriatçılara bir saydırma vardır.
Bu türküleri yazanlara ilham geldiği anda ne yaptıklarını hep merak etmişimdir. Acaba sokakta polise taş atarken alınlarında patlayan copun hıncını türkülerle mi alıyorlardı. Taşın cop karşısındaki acziyetini taşlamalarla mı dengelemek istemişlerdir?
Türkülerde geçen “ vay bana, vaylar bana”, “oy oy”, “ oy aman, vay aman” ya da “ of of” gibi kelimeler copun acısının türküye yansıması olabilir mi?
Bu tür türkülerle meydana çıkıp kıvırtamazsınız. Solcuların türküleri, karşı fikre mensup kişilere kin kusmanın başka bir versiyonudur. Türküyü dinledikten sonra etrafınıza bakınıp dövecek polis ararsınız.
Türkülerde sağ kesimin bütün nevileri solcuların ithamlarından nasibini alırlar.
Yuh Yuh Soyanlara
Soyup Kaçıp Doyanlara, gibi sözlerle bütün sağ kesime vururlarken,
Ben hoca değilim muska yazmadım
Boş boşuna arap halkı gezmedim de ise dindar kesime ağızlarının payını verirler.
Adalılar türkü söyler,
Susar faşist namlular ile de ülkücülere ve askerlere dokundururlar. Bir tek solcular dürüst, namuslu, vatansever, yetim hakkı yemez, fakir,işçi ve köylünün yanındadır .
Ancak türkülerdeki hicivlere bakıldığında sağcılardan çok solcuları anlatıyor hissi uyanıyor insanda.
Mesela Selda Bağcan’ın söylediği şu türküden bir elbise yapılsa CHP’nin üstünde daha şık durmaz mı?
zilleri taktı çıkı çıkı yaptı
aklını taktı taktı ne yaptı
Şeffaf bir maske taktı
deli mi ne
bir oynadı bir oynadı
oynamaya doymadı
hop taralelli hop taralelli
ipler kimde izleri belli
bence deli mi deli
sebebi ne
git işine git işine
sus karışma işime
ne yapsın işte böyle
oyna demiş birileri
bir ileri iki geri
birilerinin elinde ipleri
Kılıçdaroğlu genel başkan olur olmaz dürüstlük ve fakirlik edebiyatı yapmıştı. Kimisi karaoğlan,kimisi de gandi sıfatlarıyla taltif etti. Tıpkı türküde geçtiği gibi, şeffaf bir maske taktı, bir (halkçıyı) oynadı bir (işçi, köylü babasını) oynadı, oynamaya doyamadı. Oysa kurultayda giydiği elbiselerin toplam fiyatı 3 bin 505 TL çıktı. Başka bir deyişle 6 işçinin 1 ayda ya da 1 işçinin 6 ayda kazandığı para ile 1 ceket, 1 pantolon, 1 gömlek, 1 ayakkabı ve 1 kemer almıştı.
İkinci dörtlükteki ipler kimde izleri belli mısrasına dikkatinizi çekerim. Kılıçdaroğlu’nun 845 TL’lik ayakkabısıyla attığı her adım için Önder Sav’dan cevaz aldığını hepimiz görüyoruz. Sav’ı, Kılıçdaroğlu’nun vesikalık fotoğrafı dışında hemen hemen her yerde görebilirsiniz. İki insan ancak birbirlerine iple bağlı olsalar bu kadar yakın olabilirler. Lütfü Bey ile Sahte Tosun Paşa (Şaban) bile bu kadar uyumlu değildi.
Ya şu türkünün son paragrafının güzelliğine ne demeli? Kılıçdaroğlu’na Etro gömlekten bile daha çok yakışmıyor mu? Aynen son dörtlükte dendiği gibi, oyna demiş birileri, bir ileri iki geri. Tıpkı halay çeker gibi;
Önce genel başkan adayı değilim dedi ( bir ileri), sonra aday oldu (iki geri).
Önce başörtülüler de okur dedi (bir ileri), sonra çark etti (iki geri).
Camiye girdi oy istedi (bir ileri), Cuma’yı kılmadan çıktı gitti (oniki geri). İnsanın “ Camiye girip de namaz kılmadan çıkan Gundiii” diyesi geliyor da yine de normal karşılamak lazım. Çünkü birilerinin elinde ipleri.
Demek ki türkü çığırarak emekçi olunmuyor. Ya da olunuyor da CHP’den olmuyor. Baksanıza, solcuların yediği dayağın hesabını sormak için yapılan anayasa değişikliğine bile takozu CHP koydu.
Öyleyse ya CHP solcu değil, ya solcular Müslümcülerin kendilerini jiletlemeleri gibi yedikleri dayaktan haz alıyorlardı ya da türküler benliklerini yansıtıyordu.
O zaman biz de son sözü Ziya Paşa’ya bırakırız;
Nush ile yola gelmeyeni etmeli tekdir
Tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir