Arz siyaseti ve Erdoğan’ın tarihi başarısı
15 Yıl Önce Güncellendi
2011-06-16 11:38:43
* * *
Kapitalist endüstri, talep ekonomisinden hoşlanmaz. Çünkü, talep ekonomisinde belirleyici rol tüketende, arz ekonomisinde ise üretende. Patron ister ki; istediği gibi üretsin, reklâm ve modayla süreci yönetsin ve istediğini istediği yerde istediği fiyata satsın. İnsanlara düşen ise istediğini değil, arz edilmiş olanları çaresiz tercih etmek olsun. İşte demokrasilerde böyle... 1991 seçimleri kısmen istisna tutulursa, Türkiye demokrasisinde halk hiçbir zaman yönetenleri belirleme imkânını elde edemedi. Liderler kendi programını hazırladı, adayları belirledi, halk aday ve programa hiç bakmaksızın CHP geleceğine Ak Parti gelsin, Ak Parti geleceğine CHP gelsin kabilinden zoraki tercihlerle belirledi meclisi. Bütün buna rağmen Başbakan’ın ilk girdiği; 2002 seçimlerinde yüzde 34.28 (10.808.229 seçmen) oy almış, ikinci seçim olan 2007’de yüzde 46,47 (16.318.368 seçmen) oy almış son olarak ise 2011 seçimlerinde yüzde 49.90 (21.442.206 seçmen) oy almayı başardı. İktidar olmasına karşın, Erdoğan’ın oylarını hep yükseltmesi yadsınamaz tarihi bir başarı. Bugüne kadar tüm partiler ve liderleri iktidardan yıpranarak çıkmış, oysa Tayyip Erdoğan ve partisi hep güçlenmiştir. Kim bu başarıyı görmezlikten gelirse haksızlık eder. Hiç kuşku yok ki, bu başarıda en büyük ve tartışmasız pay, Başbakan Erdoğan’a ait. Belediye Başkanlığı yaptığı dönemde gösterdiği gayret, Başbakanlığının ilk dönemindeki 27 Nisan’da dik duruşu, derin devlete yönelik kararlı duruşu, Davos çıkışı, Darbeci girişimlerini engelleme ve darbecileri yargılama süreci, Mavi Marmara operasyonunda olmasa bile ardından gelen süreçte İsrail’e karşı meydan okuması, halkın Erdoğan’a sevgisini büyüttü. Homojen bir yapısı olmayan bu ülkede, her iki kişiden birinin oyunu almak takdire şayan bir başarı. Ak Parti’nin icraatlarını ister beğenin, isterse de beğenmeyin, Erdoğan’ın halkın frekansını yakaladığı, kullandığı dilin de halkın ruhunu okşadığı ortada.
* * * CHP ve MHP’nin iktidar olmak gibi bir hayali varsa, Erdoğan’ı daha dikkatli izlemeleri ve her icraatına karşı çıkmamaları gerekiyor. Erdoğan’la yarışabilecek projeler sunmaları, toplumun inanç, örf, adet ve gelenekleri ile savaşmamaları, Ergenekon gibi derin çetelerle bağlarını koparmaları, faili meçhuller ve darbecilerle yan yana görünen icraatlardan uzak durmaları gerekiyor. BDP’lilerin ise kavmiyetçilikten vazgeçip, Güneydoğu ile beraber, ülkenin diğer sorunlarıyla da ilgilenmeleri gerekiyor. Son seçimin sonuçları, toplumun yeni anayasa istediğinin en büyük delili. Ak Parti’nin sandalyesi bu anayasayı tek başına yapmak için yeterli değil. Bu durumda bu partilerin geçmişteki itici tavrı sürdürmeleri, Ak Parti’ye 4. iktidarı altın tepside sunar.
* * *
Üretici, satmasını istediği ürünü üretip, albenisi yüksek bir ambalajla rafa koyup, kanal kanal reklâm eder. Reklamın iknacı ediciliği ve ambalajın cezbediciliği karşısında insanlar bu ürüne yönelirlerse, arz ekonomisi işlemeye başlar. Bu durumda insanlar ihtiyaç olanı değil, arz edileni tüketirler. Türkiye’deki yıllardır uygulanan siyaset modeli de talep siyaseti değil, arz siyaseti. Yani, tek kişinin/patronun/liderin belirlediği adaylar sandığa gider ve seçilirler. Bu seçim onların seçimi değil, liderin onayı… Sanki ülkede başkanlık sistemi var ve seçmen, milletvekilini değil de başkanı belirliyor. Bu durumda, Türkiye’de gizli bir başkanlık sisteminin olduğunu söylemek yanlış olmasa gerek. Dar bölgede çoktan seçmeli bir milletvekili seçimi olmadığı müddetçe, bu ülkede milletvekilleri kendilerini hiçbir zaman seçmene karşı asla sorumlu hissetmezler. Erdoğan, yeni anayasa ile fiilen var olan başkanlık sistemini yasal hale getirmeyi deneyip, 2023-2024’e kadar da başkan olarak iktidarda kalmayı isteyecektir. ‘Başarabilir mi?’, bunu zaman gösterecek. Başkan olmasa bile Cumhurbaşkanı olacağından şüphe yok. MHP’de CHP’de, Başbakan olan bir Erdoğan yerine, Cumhurbaşkanı olan bir Erdoğan’ı tercih eder. Ayrıca, Erdoğan 4. kez aday olmayacağını defalarca ifade ederek kendisini bağladı. Öyle ise, Erdoğansız bir Ak Parti 4. kez iktidara gelmeyi başarabilir mi? Bu durum, Ak Parti’nin yeni karizmatik bir lider çıkarıp çıkaramayacağına bağlı. Ancak karizmatik liderlerin yanında, yeni liderlerin yetiş(e)mediği de bir gerçek. Karizmatik kişiliği, doğru zamanda doğru iş yapma öngörüsü, toplumla kurduğu güçlü bağ gibi faktörlerle toplumu ikna eden ve toplumunda kendine 3. kez güvendiği Erdoğan’ın, bu topluma yapabileceği en büyük iyilik; Türkiye’yi arz siyasetinden kurtarıp, toplum taleplerinin tecellisini sağlayacak bir siyasi sistem inşa etmek. ‘Bunu yapmayı arzu eder mi ve dener mi?’, bunu zaman gösterecek. Ama tanıdığımız Erdoğan, bunu deneyecektir. Erdoğan yeni, adil, özgürlükçü ve toplumun kendi gerçek iktidarını kurabileceği yepyeni bir sistem inşası ile bu başarısını taçlandırmalı. Yine bir hakkı teslim etmeli ki; Erdoğan’ın balkon konuşmasındaki toplumu kucaklayıcı üslubu ve Şam’dan, Bağdat’a, Kudüs’ten Sarayova’ya, Gazze’den Bakü’ye kadar gönderdiği mesaj, son derece isabetli ve son derece önemliydi. 3. Erdoğan Hükümeti herkese ve Türkiye kadar dünyaya da hayırlı olsun. www.twitter.com/ozerkemal
SON VİDEO HABER
Haber Ara