Ramazan’da Umre’ye giden bir arkadaşımız, hem Mekke hem de Medine’de Harem-i Şeriflerin bitişiklerindeki marketlerde Efes Pilsen ürünlerinin satıldığını ve resimlerini çektiğini belirterek ‘bu nasıl olur?’ diye soruyor.
Kendisine, ‘Devlet Gazetesi’ yazarlarının “Mekke'deyiz... Ertuğrul Özkök ne yaptı dersiniz? Başarılı bir günün ardından bir şampanya açtırdı... Durun, hemen ‘yakaladık’ diye atlamayın... Bu şampanya, Suudi Arabistan'ın alkolsüz şampanyası... Adı da hakikaten şampanya... Suudiler buna ‘Saudi champagne’ diyorlar...” şeklindeki ifşaatlarını hatırlatarak dedim ki;
‘Bunu birilerine anlatırsan derler ki ‘O alkolsüz bira. Bir sakıncası yok. O üründen Türkiye’nin meşhur gıdacısı …’da üretiyor’ derler. Fakat Türkiye’de üretilen gazozlar, kolalar, meyve suları, aromalı içecekler, yapay maden suları, enerji ve sporcu içecekleri gibi birçok yapay içeceğe, üretimde -etil alkol- değişik amaçlarla eklendiği gibi alkolsüz diye satılan tüm biralarda da “alkol var!’
Ama nasıl olur. Bunun belgesi var mı?
Hangi beyanımız delilsiz ki bu delilsiz olsun demedim ama ‘gazlı içecekler, kolalar vb ile ilgili Tübitak’ın alkol tespit belgelerini 2006 ve 2007’de yayınlamıştık. ‘Alkolsüz Bira’, ‘Aromalı Bira’ ve ‘Malt içecek’ yazsa da içeriğinde mutlaka alkol var!
Belgesine gelince...
Elbette söyleyeceğimiz her cümle isbât-ı kabil şeylerdir’ diyerek durumu aşağıdaki gibi izah ettik kendisine…
2006/33 nolu Türk Gıda Kodeksi Bira Tebliği’ni incelediğimiz zaman, oynanan oyunu fark ederiz. Şöyle ki:
Söz konusu tebliğin 4. maddesinin e fıkrası; “Sadece maltın veya malt ve ekstrakt maddelerinin öğütülüp, sıcak su ile belirli yöntemlerle işlenmesi sonucunda elde edilen şıranın; şerbetçiotu ile kaynatılması ve soğutulması, bira mayası ile belirlenen alkol derecesine kadar fermente edilmesi veya fermentasyon sonucu oluşan alkolün uzaklaştırılması yoluyla elde edilen, filtre edilerek veya edilmeyerek, pastörize edilerek veya edilmeyerek üretilen, içinde çözünmüş halde karbondioksit bulunan bulanık veya berrak içki” şeklinde tanımlar, sözde Alkolsüz birayı.
F fıkrası ise Aromalı birayı; Aromatize edilmiş bira ve aromatize edilmiş alkolsüz bira diye tanımlıyor. Aynı tebliğin 5. maddesinde de yer alan tablo ise son derece manidardır.
Bira hacmen alkol miktarlarına göre dörde ayrılır:
Ürün Adı
% Hacmen Alkol (20 ºC)
Alkolsüz bira
≤ 0,5 alkol içerir
Düşük Alkollü Bira
> 0,5 ≤ 3 alkol içerir
Bira
> 3 ≤ 6 alkol içerir
Yüksek Alkollü Bira
> 6 ≤ 10 alkol içerir
Tanımdaki ‘alkolün uzaklaştırılması’ şeklindeki ifade ilk bakışta ürünü alkolsüz gibi gösterebilir ancak diğerleri bir yana Alkolsüz bira denilen birada yüzde 0,5 oranında alkol yer alıyor.
Bu ürünlerin alkol içerdiği neden etiketinde yazmıyor?
En kritik soru bu. Makyavelist anlayış, sadece ticaret veya siyasette yoktur. Bu anlayışı bürokraside de görebiliriz. 2002/58 numaralı ‘Gıda Maddelerinin Genel Etiketleme ve Beslenme Yönünden Etiketleme Kuralları Tebliği’nin 5. maddesinin y/3 fıkrası “Bileşimindeki alkol miktarı hacmen % 1,2'yi geçmeyen” ürünlerin etiketine alkolün varlığını yazmayı zorunluluk olmaktan çıkarıyor.
Özetlemek gerekirse; ister alkolsüz, ister malt, ister aromalı, isterse de bira denilsin alkol hepsinde mevcut olup aralarındaki fark, alkolün oranından ibaret.
Birinde yüzde yarım, diğerinde yüzde üç bir başkasında yüzde 10 hepsi bu.
Yani ‘alkolsüz bira’ yahut ‘aromalı bira’ sadece bir palavra…
Bir tuzak…
Alkolün varlığının devletin resmi mevzuatı ile gizlenmesi, temel insan haklarına aykırı bir uygulama olarak karşımızda durmakta. Tüm sorumluluk biz tüketicilerle birlikte, bu ülkeyi yönetme sorumluluğunu omuzlarına almış herkesin üzerinde...
Hatırlayınız…
Allah c.c.’in evinin etrafında satılan Coca Cola Türkiye ve Efes Pilsen’in sahibi Tuncay Özilhan, birkaç yıl önce reklâm ürünlerinde hangi ifadeleri kullanmıştı: Biraullah (Allah’ın birası) (!).
Allah’ın birası(!) Allah’ın Evi’nin yanında satılmayıp da nerede satılacak(!)?
Arkadaşımız sormaya devam ediyor...
Suudi yönetimi yahut Mekke ve Medine yönetimleri bu durumu bilmiyor mu?
Bilip bilmediklerini bilmiyoruz. Bilmiyorlarsa bile bu mazeret olamaz. Allah c.c. ile alay eden bir firmanın bırakınız birasını, hiçbir ürününün bu beldelere girmemesi gerekirdi.
Alkol, Müslümanların en önemli imtihanlarından biri!
Azı ya da çoğu,
Şu veya bu adla anılması,
Şuna buna eklenmesi,
Direkt yahut en direkt yöntemlerle tüketilmesinin bir farkı olabilir mi?
Hangi adla anılırsa anılsın,
Hangi ürüne eklenirse eklensin,
Nerede satılırsa satılsın,
Kim satarsa satsın alkol alkoldür. Çağdaş ifsatçılar bir kulpla cevaz verseler de hükmü değişmez.
Vail İbnu Hucr r.a. anlatıyor: "Târık İbnu Süveyd el-Cu'fi r.a., Resûlullah s.av.'e hamr (alkollüler) ile tedavi hususunda sordu. Aleyhissalatu vesselam onu bundan men etti ve:
"Hayır! O, deva değil, derttir!" buyurdu." Müslim, Eşribe 12, (1984); Ebu Davud, Tıbb 11, (3873); Tirmizi, Tıbb 8, (2047).
"Allah c.c., size haram kıldığı şeylerde şifanızı halk etmiş değildir." (Mecmau"z-Zevâid:5/86)
Görüleceği üzere bırakınız keyif için bu tür ürünleri tüketmeyi, Efendimiz s.a.v. alkolün tedavi amaçlı bile kullanılmasını yasaklıyor!
Diyebilirsiniz ki; birçok ilaçta da alkol var!
Halklısınız. Hatta bilgisi sadece tıp ilmi ile sınırlı ya da çaresizliği meslek edinmiş bazı Müslüman doktorların bu durumu ve domuzdan yapılan aşıları savunduklarına şahit olabiliriz.
‘İçme de öl’ diyenlere bile rastlayabilirsiniz…
Müslüman bir hasta, doktoru ile reçete öncesi pazarlık yapmasını bilmeli.
İçeriğini tam olarak bilmediği veya içeriğinde haram yahut şüpheli maddeler bulunan ilaçları kendisi için yazmamasını talep etmeli. Acaba kaç doktor yazdığı ilacın içeriğini tam olarak bilmekte ya da bu duyarlılığa sahip? Ayrı bir yazı konusu olan bu meselenin, ne kadar zor olduğunun farkındayım. Lakin olması gereken bu.
Unutmayınız normal şartlarda arz, talepten dolayıdır. Türkiye’nin önemli reklamcılarından olan bir arkadaşımızın ‘Biz, bir adama ihtiyacı olmayan dünyanın en pahalı otomobilini aldırtıp, üzerine kuş pislemesin diye sabahlara kadar pencerede uykusuz bekleterek onu o araca taptırırız’ şeklinde tanımladığı reklâmcılık, olmayanları bile ihtiyaç gibi pazarlayıp o ürüne taptırabiliyor.
Bu nedenle bir ürün hangi adla sunulursa sunulsun, bizler ferasetli bir tüketici olmaya mecburuz.