Dolar

35,2045

Euro

36,6832

Altın

2.955,83

Bist

9.626,56

Biz biliyoruz fakat size ulaşmasını engelliyorlar…

16 Yıl Önce Güncellendi

2010-03-11 19:24:00

Biz biliyoruz fakat size ulaşmasını engelliyorlar…

Başbakan Erdoğan, bugün toplu açılış töreninde konuştu.

İzleyebildiğim kadarıyla şunları sıraladı:

“Kamu hastanelerini tek çatı altında topladık.

İlaç kuyruklarına son verdik.

81 ilimizde kanser tarama hizmeti başlattık

Gezici sağlık hizmetleri veriyoruz.

Tam gün yasası ile muayenehane çilesine son vereceğiz

Hastalarımız artık ilaçlarını istedikleri eczaneden alıyor.

Bu işi dört dörtlük başardık mı? Hayır. Ama başarmak için çalışıyoruz. Çünkü sorun insan.

Acil ve yoğun bakım tedavileri, özel hastaneler dâhil tüm hastanelerde ‘ücretsiz’.

Bende SSK’lıydım, geçmişi yaşadım.

Bana ihbar edin. Haber verin ki,suistimâlleri ortadan kaldıralım” dedi.

 

* * *

Söylenenler doğru mu? Doğru.

Uygulamalar, Başbakan’ın söylediği gibi mi? Keşke, tereddütsüz evet deme imkânımız olabilseydi.

10 yıla yakındır toplumun, bu tür şikâyetleri ile ilgilenmiş, birçok resmi kurulda görev almış biri olarak biliyoruz ki; her şey Ankara’dan gözüken ve Başbakan’ın önüne konulan raporlarda ki gibi değil.

Hatta bu kadarına bile gerek yok.

Daha geçtiğimiz hafta ambulansa ihtiyacı olmuş ve ambulansı getirtememiş,

Acil servise götürülmüş, kayıt işlemleri tamamlanmadan muayenesi reddedilmiş,

SGK’ya pirim borcun var, hizmetlerden yararlanamazsın cevabı almış,

Başbakanlık Bilgi Merkezi’ni aradığında, telefonu açacak birini bile bulamamış,

Bu durumu, İstanbul Sağlık İl Müdürü ile 112 ve acil tedaviden sorumlu il müdür yardımcısına şikâyet etmiş ama netice alamamış biri olarak gayet iyi biliyorum.

 

* * *

Başbakan haklı, bütün bunları yaptılar elbette, fakat:

 

Acil hizmetlere yönelik düzenlemeler, Sağlık Müdürleri ve Başhekimleri aşarak, acil servis memurlarına ulaşıyor mu acaba? Başbakan bunu test edebiliyor mu?

 

Hâlâ çok sayıda hastanede, birçok doktor tarafından ‘bıçak parası’ uygulandığını, Ankara bilmiyor mu?

 

Acil ambulans çağrınızda, kıyamet sorgusundan sonra, başının çaresine bak deniliyor mu denilmiyor mu?

 

Hâlâ doktorların bir bölümünün  giden herkese, gerekli gereksiz demeden kan ve/veya idrar testleri ve sağlık sorununuzdan daha fazla sağlık sorununa neden olan film, MR, tomografi gibi tetkiklere sevk ettiklerini, ardından çarşaf çarşaf promosyon destekli reçeteler yazdıklarını bilmiyorlar mı?

 

Elbette hepsi gayet iyi biliyor.

 

Acaba bu ülkenin sorunu; hasta sayısını artırmak mı yoksa hastalığa neden olan sorunları ortadan kaldırmak mı?

 

Acaba bu ülkenin sorunu; her önüne gelenin istediği zaman, istediği kadar ilaç yazdırıp, istediği eczaneden çuval çuval ilaç alması  yoksa bu hastalıklara neden olan ekmek başta olmak üzere, gıda terörünü ortadan kaldırmak mıdır?

 

Acaba bu ülkenin sorunu; hibrit tohumu desteklemek, GDO’ya geçiş izni vererek, ülke insanını bir kıyamete sürüklemek mi yoksa tabiî tohumlarla, tabiî gıdalar yetiştirilmesini teşvik etmek ve desteklemek midir?

 

Acaba ülkenin sorunu, geçtiğimiz hafta Kahta Tüketici Mahkemesi’ne verdiği yazılı cevapta; ‘salam, sosis ve sucuk gibi ürünler başta olmak üzere et içeren ürünlerdeki etlerin hangi hayvana ait olduğunu, ürünün yüzde kaçının et olduğunu tespit edecek imkânımız yok’  itirafında bulunan, aslında aynı itirafı 4 yıl önce bendenize yazdığı cevapta da tekrarlayan, her iki yazının devamında ‘sağlanması için çalışmalarımız devam ediyor’ ‘palavrasını’ sürdüren Tarım Bakanlığı’nın, gıda hijyeni ve güvenliği zihniyetinin ıslahı mı gerekli yoksa Sağlık Bakanlığı’nın modern binalardan oluşan yeni hastaneleri hayata geçirmesi mi?

 

Acaba ülkenin sorunu; ne idüğü belirsiz ve birçok ülkede yasaklanmış, çocukları alerji, şeker ve hepatit hastalıklarına dûçâr eden sağlıksız katkı maddelerini ortadan kaldırmak mı yoksa herkese kutu kutu antibiyotik ikramında bulunmak mı?

 

Bunları çoğaltabiliriz…

 

Halka kendini anlatması gereken bir siyasetçi olarak Başbakanı da anlayabiliriz. Elbette yapılanların, geçmiş uygulamalarla mukayese edildiğinde inkâr edilemez bir gelişme olduğudur. Ama sorun, yapılanların mı yoksa yapılmayanların mı ihtiyaç olduğudur.

 

Türkiye, sağlığa yatırım yapmayı öncelik olarak görmekten vazgeçip, sağlıklı kalmamızı sağlayacak koruyucu çalışmalara öncelik vermelidir. Aksi, sadece hem insan hem de kaynak israfından öteye geçmez. Sonra ortada ne insan kalır ne de kaynak.

 

* * *

Başbakanımız bu konuşmasında, Ankara Belediye’sinin ulaşım ücretleri ile ilgili mahkemenin verdiği bir karardan hareketle “belediye kar etmez” diye bir cümle söyledi. Bu cümleye kendisinin de inandığını sanmıyorum. Belediyelerin bu ülkenin en müsrif kurumları olduğunu, iş,fakir fukaranın ulaşımına gelince ajitasyonun başladığını herkes bilmiyor mu sanki?

 

Melih Gökçek’in ağzından, Ankara Belediye’sinin toplu ulaşımdan ayda 41 trilyon zarar ettiğini söylediler. Ankara Belediyesi’nin otobüsleri, otogazla çalıştığı halde sivil bilet 2 TL iken, İstanbul belediyesinde sivil bilet 1,5 TL. Birçok belediyede 1 lira veya daha altında. Gökçek’in hırsını ve yapısını herkes bilir. Takdiri sizlerin.

 

Başbakan, ‘petrol fiyatlarını Melih Gökçek’mi belirliyor’ diye sordu. Evet, bu ülkenin enflasyonunu da, dünyanda petrolün fiyatını belirleyen, Yunanistan’ı ,Portekiz’i batıran, Türkiye’nin ekonomisini bir sağa bir sola çarptıranın ‘Goldman Sachs'ın olduğunu, hatta bu dev finans kuruluşunun ‘one minute’ dediğiniz çevrelere ait olduğunu da gayet iyi biliyoruz. 

 

Sayın Başbakan, 1 varil petrolün,
2002’de ortalama 23,4 dolar,

2003’de ortalama 26,9 dolar,
2004`de ortalama 34,5 dolar,
2005’de ortalama 50,1 dolar,
2006’de ortalama 61 dolar,
2007’de ortalama 68,1 dolar,

2008’de ortalama 147 dolar

2009’de ortalama 45 dolar olduğunu da biliyoruz. Ama belediye başkanınız, işçinin, memurun gelirinin yüzde yüz artmadığı halde, yüzde 100’den fazla zam yaptığını galiba bilmiyor.

 

Ayrıca siz, Belediye Başkanı ve Başbakan olmadan yani SSK’lı iken çektiklerinizi, şimdi makamınız gereği ve etrafınızdakilerin sizin gölgenizden yararlandıkları için çekmediklerinden, bizim ne çektiğimizi bilemiyorsunuz.

 

Bilmek istediğinizi ancak bunların etrafınıza örülmüş duvarlardan dolayı ulaşmadığını da biliyoruz.

 

Ülkeye, Ankara’dan bakmakla başka yerden bakmak arasında çok fark var…

 

Haber Ara