Fatih Camii İmaret Kapısı civarındaki kediler, bir kargayı yakalayıp yaralamışlar. Ne karga kurtulabiliyor ne de kediler kargayı yiyebiliyorlar.
On kadar kedi, avlarını çevrelemiş, yemek için sabırsızlanırken, ağaçlara doluşmuş hüzünlü kargalar, bir yandan yardım çığlığı atıyor diğer yandan da kardeşlerini, kedilerin elinden kurtarmak için, onların üzerine hızlı sortiler yapıp, ürkütmeye ve korkutmaya çalışıyorlar.
Olup biteni gözleyen insanlardan bir grup, harekete geçiyor ve esir kargayı kedilerin pençesinden kurtarıyor. Korkudan mecalsizleşmiş olan karga, uçmayı denese de başaramıyor. Bir, iki, üç derken uçmayı başarıyor. Bir grup karga da, kurtarılan kargaya eşlik ederek uçup gidiyor.
Karganın kurtuluşu, diğer kargaların kulakları tırmalayan ve vicdanları yaralayan acı dolu çığlıklarının bir anda değişmesine ve adeta yardıma teşekkür edercesine, ötüşmelere dönüşüyor...
Bu olaya şahit olan eşim bunları aktarırken, gözümün önüne aşağıdaki filmin sahneleri geldi. Ben filmi anlatıp sizi yormayayım. İyisi mi siz, izleyip kararınızı verin vermesine de, bu vesileyle Filistin’in esaretinden mütevellit yaşanan olaylarla ilgili tarafıma yöneltilen sorulara yönelik görüşlerimi ifade etmiş olayım.
2008’in son günlerinde ve 2009’un ilk günlerindeki Gazze katliamı sürerken, yine boykot çığlıkları yükselmişti. Herkes birbirine listeler dağıtıyor ve boykot çağrısı yapıyordu. Bu kalıcı olmayan ve kanıksamaya neden olan etkisiz yöntemler yerine, “Boykota nereden başlamalı?” sorusunu yöneltmiştim. Bu makale deki gerekçelerim, hâlen tazeliğini korumaya devam ediyor…
Terör örgütünün Mavi Marmara gemisine yaptığı saldırıdan sonra, yine benzer listeler dolaşmaya başladı. Dün bir dostum, bu listeleri hazırlayanlar hakkında benim katılmadığım bir tahminde bulunsa da ‘bu listeleri kim belirliyor ve kim bastırıyor bilgin var mı?’ dedi.
Kendisine izah etmeye çalıştım. ‘Peki’ dedi ‘boykot nasıl olmalı?’
Bu soruyu, geçtiğimiz gün boykot çalışması yapmak isteyen bir siyasi partinin temsilcisine söylediğim şekilde cevapladım.
Bu ülkede, boykot edilmesi gereken firmaların listesini, en iyi bilenlerdenim. Üstelik şu bu gibi mesnetsiz iddialardan öte, resmi delillerim de var. Bunlardan bir kısmının ismini -üzülerek tekrarlamak zorundayım ki- ‘Deccal Tabakta’ kitabımın içinde tek tek saymış hatta sonuna eklediğimiz ‘Küresel Güçler Ağı ve Bilderberg’ haritasında, önemli miktarda marka isimlerini de belirtmiştim.
Henüz vicdanları ölmemiş insanlar, Gazze’de olup bitenlerin dışında arzın her yerinde; fitne, fesat ve de kan dökmekle meşgul bu Siyonist küresel güçlerin hiçbir ürününü tüketemez. Her şeye rağmen, her zaman her şeyin bir çaresi olduğunu göz ardı edip; ‘başka çaremiz yok’ gibi çok bayat ve bayağı cevaplar vermeye hazırlar.
Henüz insanlar birer tüketim kölesi haline getirilmedikleri 1900’de dünya nüfusu 1,7 milyardı. O tarihte üretilen tüm ürünleri bir birim kabul edersek, 2000 yılına gelindiğinde dünya nüfusu 6,1 milyar kişiye ulaşır. Buna karşın üretilen ürünlerin miktarı 29 kat artış göstermiş...
İnsan sayısı 3,7 kat artarken, ürün sayısı 29 kat artmış... Artık her 25 yılda üretim sayısı, tam iki kat artmakta... Yani 2025’e gelindiğinde ürün sayısı 1900’e oranla yaklaşık, 58 kat artmış olacak... İnsan sayısı ise sadece 4 kat…
Buna rağmen hâlâ açız, hâlâ tahammülsüzüz, hâlâ iyide ne tüketelim gibi aptalca mazeretler üretiyoruz.
Yüzümüze söylemek gibi olsun çünkü -çoğumuz- samimi değiliz. Boykot yapmak gibi bir derdimiz falan yok… Gelişen olaylar karşısında depreşen vicdan kırıntımızı tatmin etmek için, bir şey yapıyor görünmek istiyoruz. O kadar!
Şayet boykot konusunda samimi isek, işte yapmamız gerekenler:
Siyonist küresel güçlere ait olan ve
Bir: İnsanları tüketim canavarına dönüştüren,
İki: Ne kazandığımızı, nerede harcadığımızı ve tüketim eğilimlerimizi ölçerek ona uygun yeni pazarlama stratejileri için kullanılan,
Üç: Bizi izlemek için kapitalist ekonomi en önemli takip aracı olan,
Dört: Özellikle dar gelirliler ve orta sınıfı faiz belâsına bulaştıran,
Beş: Bir harcayıp bir ödediğimiz halde, hem para puan veren hem de eli değen-değmeyen herkesin para kazandığı, üzerinden tefecilik ve simsarlık yaptığı,
Altı: Esnaf ve tüccarımızın büyük komisyonlar ödemesine ve dolayısıyla da ürün fiyatlarının artmasına neden olan,
Yedi: İsraf ekonomisinin en büyük buluşlarındani Visa ve Mastercard yani yedi kollu kredi kartı canavarını boykot etmektir.
Ben bu şeytanî aleti zaten kullanmıyorum diyeniniz varsa, o halde siz de aynı Siyonistlere ait kolaları içmeyi bırakabilirsiniz...
‘Hayır, ben kola da içmiyorum’ diyorsanız, mutlaka sigara içiyorsunuzdur. Kendinizi sigara belasından azat edin…
Siz yahut da aile fertlerinizden biri hamburger yiyor mu? Yiyorsanız o illetten kurtulun…
‘Hayır onu da kullanmıyorum’ mu diyorsunuz? O halde bunları kullanan birine nasihat edin…
Ama bilmeliyiz ki, üstünüzde-başınızda, midenizde, oturma odanızda, bineğinizde, iş yerinizde, bunlara ait bir şey değil çok şey var!
Hepsinden kurtulamıyor musunuz? O halde birini seçin ki, samimi olup olmadığınız kararına kendiniz varın. Emin olun, yarın çok geç olacak!
Büyütmek için tıklayınız