12 Eylül darbesinin izlerini bir nebze olsun sileceğini ümit ettiğimiz anayasa değişikliği oylamasına çok az bir süre kaldı.
Oylama günü yaklaştıkça saflar ve zihinler önemli ölçüde netleşmiş gözüküyor. Kim ‘evet’ kim ‘hayır’ diyecek kabaca belli.
Geçen ay ‘en az yüzde 55 evet’ çıkacağını yazmıştım. Neredeyse tüm anketler, yüzde 55’i gösteriyor. Ama bu oranın yüzde 65’leri bulması artık sürpriz değil.
MHP ve CHP’nin başını çektiği cephe, ‘hayırda hayır var’ sloganı atıyor.
Hakikaten bu hayırda, hayır mı var yoksa şer mi?
Gelin birlikte bakalım!
Ülkenin yarım asrına damgasını vuran Süleyman Demirel ve çevresi, tercihlerini, kendilerini de alaşağı eden, partilerini kapatan 12 Eylül darbecilerinden yana kullanıyor.
Mustafa Kemal Paşa tarafından kurulan CHP’nin tercihi de; partileri kapatılan, liderleri ve ülküdaşları hapsedilen, akıl almaz işkencelere maruz bırakılan hatta bir kısmı idam edilen MHP’nin yönetim kadrosunun oyu da 12 Eylül’den yana.
Diyarbakır cezaevinde her türlü işkenceye maruz bırakılan, birkaç yılda bir partileri kapatılan ve milletvekilleri derdest edilen BDP’liler de 12 Eylülcü.
Peki, bu çevreler tercihlerini neden 12 Eylül’den yana kullanıyorlar?
12 Eylül darbecilerinin yaptığı anayasanın bir kısmının değişmesi, bu çevreleri neden rahatsız ediyor?
CHP, MHP ve BDP yönetimlerini rahatsız eden şey;
-Nemalandığı düzenin ellerinden kayması,
-Varlık sebeplerinin zayıflaması ve
-Beslendikleri kriz ve sorun alanlarının ellerinden kaymasıdır.
Darbecileri rahatsız eden şey; hem yargılanmalarının önü açılıyor hem de bir daha darbe yapmaları zorlaştırılması…
Yüksek yargı çevrelerini rahatsız eden; artık astıklarının astık, kestiklerinin kestik olamayacak olması…
Tüsiadcıları rahatsız eden ise; artık eskisi gibi istedikleri hükümeti kurup, deviremeyecek olmaları.
Bütün bu çevrelerin kendilerine göre haklı mazeretleri var. Çünkü kurdukları ve varlıklarını borçlu oldukları düzen tümüyle olmasa bile, önemli değişikliklere uğruyor. Kuş kafesten uçmak üzere… Onlar ağlamasında kim ağlasın?
* * *
Çok az sayıdaki uç fraksiyon ve bir kısım Kürt kardeşlerin rahatsızlığını ve şer cephesinde yer almalarını anlamak ise güç.
Neymiş, bu anayasa İslamî değilmiş… Sanki 12 Eylülcülerin anayasası, İslamî idi de bu değil... Sanki ceplerindeki banknotlar altındandı da, yeni anayasa kâğıda çeviriyor.
Neymiş efendim, bu anayasa da ‘Kürt’ ifadesi hiç geçiyor muymuş? Yok efendim, değişiklikler Kürtlere yeni haklar tanıyor muymuş? Falan filan…
Acaba bu haklar, Türklere veriliyor da Kürtlere verilmiyor mu?
Acaba bu haklar, Ak Partililere veriliyor da MHP’lilere verilmiyor mu?
Neymiş efendim, Ak Parti daha da güçlenirmiş…
Anlayacağınız; Ak Parti’ye karşı olan antipatileri, gerçeği görmelerini engelliyor.
12 Eylülde oylayacağımız değişiklikleri, ileriki yazılarımızda kapsamlıca ele almaya çalışacağız. Ancak bir girizgâh olarak kısaca başlıklar halinde ele alırsak:
Bir: Çocuklara yeni koruyucu haklar getirmesi,
İki: Mahremiyeti korumak için, kişisel verileri güvenceye alması,
Üç: Seyahat hürriyetinin önündeki engelleri kaldırması,
Dört: Bilgi edinme hakkının güvenceye kavuşturulması,
Beş: İsmet İnönü tarafından ortadan kaldırılan ve devrim niteliğindeki kamu denetçisi sistemini yani kısmen ‘Hisbe müessesi’ni yeniden getirmesi,
Altı: Anayasa Mahkemesi’nin milletvekilliğini düşürme yetkisini elinden alması,
Yedi: Askerlikle ilişiği kesilen kimselere -Yaş kararlarına- yargı yolunu açması,
Sekiz: Sivillerin askeri mahkemelerde yargılanmasını engellemesi,
Dokuz: Yüksek Mahkeme diktasını ilga etmesi,
On: Herkese Anayasa Mahkemesi’nde dava açma hakkı getirmesi,
On bir: Yüksek rütbeli askerlere yüce divan yolu açması,
On iki: Ülkeyi parti çöplüğünden kurtarması,
On üç: Askeri harcama ve faaliyetleri yargı denetimine açması,
On dört: Darbecilerin yargılanmasındaki anayasal engeli ortadan kaldırması,
Bütün bunlar az şey mi?
Bu hakların elde edilmesine karşı çıkan akla, şaşmamak imkânsız.
‘Hayır’ oyu vererek bu haklarımızı almamızı engelleyecek ve vesayet sisteminin devamını sağlayacak olan insanlar, diğer insanların haklarını nasıl öderler. O halde bir kez daha düşünmek gerekmez mi?
Çünkü bu ‘hayır,’ hayır değil ‘şer’ getirir!