Türkiye Büyük Millet Meclisi tarihi günler yaşıyor.
Öyle günler vardır ki, o günlerin geri dönüşü ve affı mümkün değil.
Müsebbiplerini siz affetseniz, tarih affetmez…
Tarih affetse, insanlık affetmez…
İnsanlık affetse, hayvanat affetmez...
Hayvanat affetse, nebatat affetmez…
Nebatat affetse, gelecekte doğacak masumlar affetmez…
Hepsi affetse Allah affetmez.
Çünkü gerekçesi ne olursa olsun, Allah’ın tabiî düzenin bozulmasına Allah rıza göstermez.
Onun vaadi gerçektir ve O c.c.“Nimeti ve nesli mahvetmeye çalışmayın. Allah fesadı ve bozgunculuğu sevmez…” buyurur.
Bununla da yetinmeyerek “…şeytan ve benzerlerinin adımlarını izlemeyin…” diye uyarır.
Fakat insan çoğu kez hem nimeti, hem nesli mahveder, hem de şeytan ve benzerlerinin adımını izleyerek isyan eder.
Bunu yaparken de gerçeği örter,
Doğruları ters yüz eder,
Kafaları karıştırır,
Yalancı çevrelerin delillerini, gerçek diye millete anlatmaya kalkar.
Ne uğruna? Makam, mevki, gelecek vs vs.
Değer mi? Değmez ama gel de anlat.
***
Akıl hastanesinde kendisini darı zannedip, tavukların yiyeceğini düşünen hastasını tedavi ettiğini düşünen Doktor: “Artık sen darı değil insansın.”
Hasta ikna olmuş gibi: “Evet darı değilim.”
Doktor: “Tamam işte budur. Sen insansın ve artık hasta değilsin. Seni taburcu edeceğim.”
Hasta: “Tamam ben darı değil insanım fakat tavuklara bunu nasıl anlatacağız.”
Bizde anlatamıyoruz Ankara’ya…
Çünkü anlamak istemiyor.
O, kimseyi dinlemek niyetinde falan değil. Bildiğini okumaya devam ediyor. Onun da aklı darıda.
* * *
Bugün TBMM’de, “Ulusal Biyogüvenlik Yasa Tasarısı” adlı bir kanunun görüşmesi başladı.
Görüşmelerin önemli bir kısmını takip ettim. MHP ve Ak Partililerin ‘GDO aşkı’ onur kırıcıydı, utanç vericiydi.
CHP’yi ise alkışlıyorum.
Bakan, ağzındaki baklayı bir kez daha çıkardı. GDO’yu yasaklamadıklarını, güle güle yine itiraf etti. Ne dedi?
Bir: “GDO daha sıkı kontrol edilerek denetim getirmek için yönetmelik düzenlemesi yaptık”
İki: “GDO’lu ürünlerin kararında halkta katılacak”
Üç: “GDO’lu ürünlerin yem olarak kullanılması durumunda GDO, et, süt ve yumurtaya geçmez”
Yazık, çok yazık... Çok acı… Üzüntü verici... Kaygı verici... Utanç verici.
Hadi herkes bu palavralara inandı fakat bizim gibi gerçeği bilenleri nasıl aldatacaksınız.
Görüşme sırasında soruları cevaplayan Bakan, CHP’lilerin sorularını cevaplarken, Sağlık ve Gıda Güvenliği Hareketi Başkanı olarak bendenizin “GDO rüşveti iddiası” hakkında suç duyurumla ilgili savcılığın takipsizlik kararı verdiğini söyledi. Bu doğru ama eksik. Karar tarafımca temyiz edildi. Ağır Ceza Mahkemesi’nde dava devam ediyor. Bu kısmı söylemek istemedi.
2007 yılında ortaya çıkmış iddia hakkında, bugüne kadar neden idari soruşturma açmadı acaba?
Yine tarafımızca açılan bir dava nedeniyle yürürlüğü durdurulan ve bir üst mahkeme tarafından iptal edilen kararının da temyiz davası hâlâ devam ediyor. Bakan bunu da yok sayarak, gerçeği söylemedi.
* * *
Türkiye tarihinin en önemli yasa çalışmalarından biri olan; üretimi, kullanımı ve izin verilmesi insanlık suçu sayılması gereken GDO’nun yasallaştırılması sürecinde TBMM’de bulunan milletvekili sayısı iki elin parmakları kadardı. Yasa çalışması sırasında, Genel Kurul salonunda oylama için yeterli milletvekilinin olmaması nedeniyle Genel Kurul çalışmalarına ara verilmek zorunda kalındı.
İşte TBMM üye milletvekillerinin konu hakkında hassasiyetleri ve konunun önemi hakkındaki duyarlılıkları…
Bu yetmezmiş gibi iktidar milletvekillerinin ellerine tutuşturulmuş boş konuşmaları bir yana, ABD’nin ikna turuna katılan ve komisyon toplantılarında STK temsilcilerinin üstüne yürüyen MHP’li milletvekilinin GDO aşkı ise pes dedirtti.
“Domatesler GDO’lu diyorlar hâlbuki henüz GDO’lu domates üretilmedi” diyerek komikleşen MHP’linin sözlerini, gerçek sananlara cevabı ODTÜ’ye ve Tarım Bakanlığı’na verdirelim. -Üstelik bu cevap ta 2004 yılına ait-
Ayrıntıları “Deccal Tabakta” adlı kitabımızda yer alan bilgilerden bir kesit: ODTÜ Gıda Mühendisliği Bölümünden Doç. Dr. Candan Gürakan; “Araştırmaya parasal destek istemek için devlet kurumlarına başvurduk. Ancak, `Türkiye`de GDO yok, boşuna para harcamayın` yanıtını aldık. Biz de ODTÜ kaynakları ile bir araştırma yaptık. Ankara`dan 9, Eskişehir, Isparta, Antalya, Ayaş, Çanakkale, Afyon`dan 1`er, Antalya`dan 4, Mersin, İspanya, Belçika, ABD`den 2`şer, Çin`den 1 olmak üzere 28 domates numunesini inceledik. 28 domates numunesinden 22’sinde GDO tespit ettik.”
Bu gelişme için “şoke olduk” diyen Tarım Bakanlığı, Ankara marketlerinden rastgele 100 domates alır ve bu domateslerin GDO’lu olup olmadığını araştırır. Dönemin Bakanlık Müsteşar Yardımcısı Hasan Ekiz, sonucu şöyle açıklıyor: “Ankara'dan çeşitli marketlerden alınan 100 domates numunesini laboratuarlarında inceledik ve 5'inde GDO tespit ettik. Mısır ve soyada da GDO tespit ettik” MHP’lilere ve GDO yok diyen ‘palavra’ sıkanlara duyurulur.
Evet, Türkiye tarihi bir süreçten geçiyor.
5. maddesine kadar kabul edilen Ulusal Biyogüvenlik Yasa Tasarısı tümüyle yasalaşırsa, tabaktaki deccal artık tümüyle midelerde ve damarlarda dolaşacak.
Sonrası mı?
Bu işin sonrası yok.
Sonrası sadece felaket…
Üstelik bu felaketin müsebbibi ve sorumlusu Ak Parti olacak.
Hesabını Ak Parti yöneticileri ile buna sessiz kalanlar verecek.
Kurunun yanında yaşları da yakarak!
Görünen o ki yetersiz tepkiler yüzünden TBMM, bu tasarıyı yasalaştıracak.
Çankaya ise kuvvetle muhtemelen onaylayacak.
Bu durumda CHP’ye büyük görev düşüyor.
Buradan CHP’ye diyorum ki: Bu konuyu mutlaka Anayasa Mahkemesi’ne götürmelisiniz.
Şayet bunu yaparsanız millet sizi alkışlar ve tarihe geçersiniz. Yapmazsanız da suç ortağı olarak…
Anayasa Mahkemesi bu tasarıyı mutlaka iptal edecektir. Yüksek Mahkemenin GDO konusundaki geçmiş kararları bizi ümitlendiriyor.
Bekleyip göreceğiz. Hak ve hakikat mi kazanacak yoksa deccal mı?