Fotokopi makineleri icat edileli Türkiye'de böyle bir iş yapmadı. Üstelik gerçekliği tartışmalı da olsa Yıldırım Akbulut'a atfedilen saklama süresi dolmuş resmi belgelerin imhasına karar verilince; ?ne olur ne olmaz, siz yinede birer fotokopisini alında öyle imha edin? fıkrasında bile bu kadar ün yapmamıştı.
Kopyalama teknolojisinin mucidi Chester Carlson'ın geliştirdiği ve 1961'de ticarileşen fotokopi makinesinin bugüne kadar gördüğü sayısız hizmeti, Genelkurmay Başkanı İlker Paşa bir çırpıda tuzla buz etti.
Fotokopi makinesi çektiği bir fotokopinin aslı görmeden çekim yapar mı?
Elbette yapmaz. İlla ki bir nüshaya gereksinim duyar. İşte sorun da burada.
Önce İlke Paşa'nın, yıkılmadık ayaktayız cinsinden ve askeri emir sadedinden irad ettiği konuşmayı hatırlayalım: ?Bu bir kâğıt parçasıdır, hiçbir anlam ifade etmez. 'Bu kâğıt parçası kimler tarafından ne amaçla hazırlandı', bunu bulun! Biz bu belgenin doğru olmadığı noktasından hareket ederek, kimler tarafından ne maksatla hazırlandığını bilmek istiyoruz. Yoksa 'bu belge doğru mudur, yanlış mıdır' noktasının açıklığa kavuşturulmasını de istemiyoruz?
Yukarıdaki koyulaştırılmış ifadelerde dikte edildiği üzere, iki yüz yıllık askeri anlayışın değişmediği ortada.
Bu konuşmanın içerik ve üslubu, kimilerinin ?askerler de değişti? şeklinde ifadelendirilebilecek görüşlerinin geçersizliğini görmek açısından oldukça önemli.
Bu nasıl değişimdir ki; fotokopinin doğru ya da yanlışlığının araştırılıp araştırılmamasını istemiyor, hatta İstanbul Cumhuriyet Savcılığı'na emir kipi ile ?bunu bulun? talimatı veriyor.
'Sayın Paşam, özel istihbaratından özel yargısına kadar her şeyiniz varken siz neden bulmuyorsunuz' sorusunu soranlar haksız mı?
Baba ile oğlun merkeple birlikte seyahatlerinde başına gelenleri bilirsiniz, ama duymamış olanlar için bir kez daha tekrarlamış olalım.
Baba ile oğlu merkeplerini alıp yola koyulurlar. İlerlerken bir kafile ile karşılaşırlar. Merkep boş olduğa halde baba ve oğlunun merkebe binmeden yürüdüğünü gören kafiledekiler, 'Ne aptal adamlar, merkebe binmek yerine yürüyorlar' derler.
Bunu duyan baba ve oğlu merkebe birlikte binerler. Bu kez karşılaştıkları başka kafiledekiler, 'Ne merhametsiz adamlar! Bir merkebe iki kişi biner mi?' deyince oğlu merkepten iner ve ilerlerler.
Karşılaştıkları yeni kafiledekiler, 'Ne acımasız bir baba. Kendisi merkebe binmiş küçücük çocuğu yürütüyor' demez mi?
Sinirlenen baba merkepten iner bu kez oğlunu bindirir ve yollarına devam ederken karşılarına başka bir kafile çıkar. Bu kez de 'Ne saygısız bir çocuk. Güçlü kuvvetli bir delikanlı merkebe binmiş yaşlı babasını yürütüyor!'
Bir meseleye farklı cephelerden bakanların farklı görüşler ileri sürmeleri gayet doğal. Fakat her türlü imkâna sahip ordunun, hiçbir şeyin gizli kalamayacağı bir çağda bu meseleyi bu şekilde kapatabileceğini düşünmesi ve bununla da yetinmeyip generalleri arkaya dizerek tarihi bir belgeye ?kâğıt parçası? diyerek yok saymaya kalkması, doğal olamaz ve hiçbir gerçeği değiştiremez.
Tartışmalı tahliye bir yana savcıların, ünlü fotokopide imzası bulunan albayın tutuklanmasını istemeleri ve mahkemenin de tutuklama kararı vermesi, ellerinde bu suçu işlediğini gösteren kuvvetli deliller bulunduğunun habercisi. Savcılar bir yana, hâkimlerin tutuklama kararı vermesinin ünlü fotokopinin aslına dair verilerin varit olduğuna ve şüphelinin kaçma veya delilleri yok etme imkân ve endişesinde olduklarını göstermekte.
1980 darbesinin hemen ardında lisede okurken küçültmeli-büyütmeli fotokopi makineleri yeni çıkmıştı. Mantık hocasının yetersizliği ile dersin zorluğu birleşince öğrenciler kitabı avuca sığacak kadar küçülttürüp sınavda kopya çekiyorlardı. Şimdi İlker Paşa, o dersin öğretmeni olsa yakaladığı bu kitapları ?bir kâğıt parçası? muamelesi mi yapacaktı yoksa 'kopya çektin o halde hem sıfır hem de disiplin kuruluna mı' diyecekti?
Aksi olacaksa bütün öğrenciler İlker Paşa gibi bir öğretmenleri olsun ister.
Paşanın icat ettiği, paşaları arkasına dizerek basın huzuruna çıkma süreci, yıkılmadık ayaktayızın ötesinde psikolojik bir hareket olmalı. Yoksa niye bu kadar rütbeli asker art arda dizilsin?
Ünlü ?kâğıt parçası?nın tartışıldığı günlerde Ak Parti de önemli bir sınav verdi. Herkesin gece yarısı operasyonu dediği ?ki bu tür operasyonlara hasret kalmıştık- askerlerin sivil mahkemelerde yargılanması düzenlemesi isabetli olmasının yanı sıra, tasarı hakkında yapılan eleştirilere karşı geri adım atmaması, sevindirici ve takdire şayan bir davranış olarak kayıtlara geçmiştir.
Altı çizilmesi gereken bir başka durum da bunu, kırka yakın generalin yan yana ve ardı ardına dizilip psikolojik hareket görüntüsü verdiği bir zamanda yapması.