Günlerdir eşcinsellik hakkında yazılıp çiziliyor. Bu konuyu eleştirenler, ülkenin ezici çoğunluğunun Müslüman olduğu görmezlikten gelinerek ‘özgürlük düşmanı’ ilan ediliyor ve suçluymuş gibi aşağılanıyorlar.
Hâlbuki Kur’an-ı Kerim, Hz Lut s.a.’ın peygamber olarak gönderildiği kavmin, bazılarında gelişen bu hâl için, “Sizden önce hiç kimsenin yapmadığı bir fuhşu mu yapıyorsunuz?” (A’râf 80 ve Ankebût 28) diyor. Bir sonraki ayette ise bu durum “azgınlık” ve “haddi aşma” olarak nitelendirilirken, onların “taş yağmuru” ile cezalandırıldığı belirtiliyor. Neml 54-55’de “hayâsızlık, edepsizlik” ve “ne yaptığını bilmeyen beyinsizlik” olarak nitelendiriliyor. Şu’ara 174’de ise bu kimselerin “iman ediciler olmadığı” haber veriliyor.
Müslümanlar için bu gayri fıtrî ve gayri ahlaki durumun hükmü ve bakışı bellidir. O halde Kur’an-ı Kerim’in tabiriyle tertemiz -karşı cins- eşleri bırakıp, kendi cinsi ile ‘livata’ da bulunmak insanî ve ahlaki bir durum olabilir mi? O zaman bu günahı alenileştirmek ve propagandasını yapmak kimin projesi?
Bu gayri fıtrî durumun mensupları “her ret, kabul içerir” diyor. Yanıldıkları nokta; eşcinsellik sorununun varlığının reddi değil, bu hâlin meşruiyet kazandırılması ve normalmiş gibi reklâm edilmeye ve propagandasının yapılmaya çalışılmasıdır. Sorunun varlığı başka, bunun propagandasının yapılması bambaşka.
Bu hâli meşrulaştırmak için, kendilerini hangi küresel güçlerin desteklediğini, bunun için ne tür imkânların sunulduğunu bilmek herkesin hakkı.
Herkes bilmeli ki; küresel ahlaksızlık tezgâhının bir parçası olan bu sorunun küreselleştirilerek alenileştirilmesi, nüfus planlaması konseyinin planlarından biri.
Bu nedenle, eşcinselliği teşvik edici çocuk oyunları hazırlanıp, bedava dağıtılıyor. Geyler için özel burslar veriliyor. Dernekler kurdurulup, giderleri finanse ediliyor. Spor kulüpleri kurdurulup, turnuvalar düzenlettiriliyor. Mesela American Airlines, American Eagle ve American Connection hizmetlerinde, bu örgütlerin üyesi eşcinsellere büyük indirimler sağlanıyor.
Eşcinsel erkeklerin geçirdiği travmaya yönelik sosyal ilgi ve verilebilecek destekleri inceleyen bir akademik çalışma hazırlayan Dr Michael Shernoff, HIV1, HIV2 virüsleri ve AIDS hastalığının ezici çoğunluğunun, eşcinsellerde görüldüğünü belirtip, “Ruh sağlığı uzmanları eşcinsel erkeklerin şifa bulmaları için destek verebilirler. Bu hastalığın tedavisi için hekimler, önemli bir rol oynayabilir” diyor.
Aileden Sorumlu Bakan’ın “bu bir hastalıktır” demesini sorgulayan, Yeni Aktüel Dergisi ise “hastalıksa neden günah?” sorusunu yöneltiyor. Aslında son derece doğru bir soru bu.
Meselenin dinî boyutu olmakla beraber, insanî, ahlakî ve siyasi boyutları olması nedeniyle Bakanın temkinli bir dil kullandığı ortada.
Çünkü din, –yani İslam– bunu ‘hastalık’ değil ‘fıtri sapkınlık’ olarak tarif ediyor. Bu ülkede kurucu iradenin mirasyedileri laikliği bir düz duvar gibi kullanır. Bu nedenle kimse düşüncesini gerçek kelimelerle açıklayamaz. Sayın Bakan, gerçeği düşündüğü gibi ifade etse ne olurdu? Elbette partisi için açılacak potansiyel kapatma davasının ana gerekçelerinden biri.
Küresel planları, bilip bilmediğini bilmediğimiz Aileden Sorumlu Devlet Bakan Selma Aliye Kavaf’ın bu fuhşiyyata, “hastalık” demekten başka çaresi elbette gözükmüyor.
Yine, Yeni Aktüel Dergisi’nin iddiasına göre her konuda beyanat veren bazı –dindar– yazarlar, eşcinsellik meselesinde soruları cevapsız bırakıyorlarmış. Elbette bu konuda konuşmak istenmemesi, konu hakkında İslam’ın hükmünün tartışmaya açık olmaması olabileceği gibi, gayri ahlaki bir meseleyi ‘konuşmaya değmez’ bulmuşta olabilirler. Lakin bugün bu tür bir sorun varsa; birileri insan hakları, demokrasi, özgürlük gibi alanlara sığınarak, Yaratıcının murat ettiği yaratılış biçimine yani fıtrata aykırı, gayri insanî ve gayri meşru bir yaşamı meşrulaştırmaya çalışıyorlarsa işte buna kimse sessiz kalamaz.
Mesela, herhangi bir hayvan türünün karşı cinsi dışında yani kendi cinsi ile cinsel ilişki kurmaya çalıştığı veya teşebbüs ettiği söz konusu mudur? Elbette hayır! Çünkü insan dışındaki tüm yaratıklar, yine insanın kendi üzerlerinde fıtratlarını bozucu bir müdahalesi söz konusu olmadığı müddetçe buna girişmezler.
Fakat nefsinin, şeytanın ve şeytanlaşmış insanların kirli ve necaset dolu emellerine alet olmaları nedeniyle, karşı cinsi yerine hem cinsi ile ilişki kurmakla kalmaz, bunu alenileştirmek, yaygınlaştırmak ve meşrulaştırmak için çalışır. Dün de bugün de yaşanan bundan ibaret.
Toplumları iffetsizleştirmek, nüfus planlaması yapmak, normali anormalleştirmek, yeni tartışma ve kavga alanları oluşturmak için çalışan materyalist küresel imparatorluğun planlamacıları; soy arıtım, kısırlaştırma projelerinin başlatıldığı 1900'lerde GLBT (Gey, Lezbiyen, Biseksüel, Transcinsel kelimelerinin baş harfleri. Daha sonra GLBTT daha da sonra GLBTTIQ olacaktır) ismiyle bilinen politikalar geliştirirler.
Litvanyalı Yahudi bir ailenin oğlu olan esrarkeş Harvey Bernard Milk (1930-1978), kendisine sağlanan büyük imkânlarla eşcinsel haklarının geliştirilmesi konusunda çalışır. Eşcinsel hakları kahramanı ve ikonu ilan edilir. San Fransisko belediye başkanlığı yapan Milk, sonunda intihar eder.
Bu tür sapkınları kullananlar, ‘Deccal Tabakta’ kitabında sık sık geçiyor. Bu küresel güçler, AJWS gibi gey örgütlerine finansal destekler sunarak; özgürlük, insan hakları gibi maskelerle iffetsizliği küresel bir soruna dönüştürmeye çalışıyorlar. Bugün izlediğim bir komedi filminde bile ‘gey’ kelimesi defalarca geçirilerek, propaganda da sınır tanımadıklarını gösteriyorlar. Amaçları, başımıza ‘Sodom (Lut) Kavmi’nin başına gelenleri getirmek.
Bazı başörtülü yazarlar ile liberal ve solcu kalemlerde, bu küresel tezgâha kürek çekerek bilgisizliklerini ifşa etmekteler. Hâlbuki bütün bu kimseler geyliği kendi oğullarında görmeye tahammül edemezler. Bu halin normal olmadığını onlarda çok iyi bilirler.