Her şey mahkemelerin youtube’a yönelik engellemeleri ile başlamadı. Bu işin daha gerisi de var...
‘Anasol-M hükümeti’ döneminde gazeteler günlerce, İnternet’te ‘çocuk pornosu haberleri’ yayınladılar. İşin en ilginç yanı ise, bu yayını yapanların çoğu, hem gazete sayfalarını hem de İnternet sitelerini pornografi sayfalarına çevirenlerdi.
Belliydi ki, bu kızını dövemeyenlerin İnternet’i dövmesine yönelik bir girişimdi. Benzerleri her gün yaşanan haberlerin bir anda servis edilmeleri, sansürcülüğe gerekçe oluşturmak içindi. Bazı medya organları buna alet olurken, bazıları da bilinçli hareket ediyordu.
İnternet sansürüne yönelik bir yasa çıkarmaya, ‘Anasol-M hükümeti’nin ömrü yetmedi. O tarihlerde bu konuda Ecevit’in milletvekili Emrehan Halıcı ile bir kanalda tartışmıştım.
Benzer bir kampanya, Ak Parti iktidarının ilk yıllarında da yapıldı. Ama şartlar yine oluşmadı ve sansür yasası çıkmadı.
2007 yılının ilk aylarında çocuk pornosu haberleri yine hortlatıldı. Yazı için arşivimi tararken karşıma o tarihte, Tüketiciler Birliği Genel Başkan yardımcısı sıfatıyla yaptığım, “Karar: İnternet’in idamına…” başlıklı basın açıklamam çıktı.
O açıklamada; ‘Çocuklarını eğitemeyenler milletin tek özgürlüğü olan İnternet’i zapturapt altına almaya karar verdiler. Onlarca yıldır adam gibi Milli Eğitim politikası oluşturamayan, din ve ahlak adına ne varsa reddedenler, uyuşturucunun içine ittikleri gençlerin tek suçlusu olarak İnternet'i ve İnternet kafeleri ilan etmektedirler. Bu beyin yıkama operasyonu, İnternet'i yasaklamak için hazırlanan kılıfın bahanesi haline getirilmeye çalışılıyor…’ diyerek itiraz etmişiz.
Bu üçüncü ve son denemede ‘kara propaganda’ tutmuş ve ‘İnternet’i dövmeyi yani zapt-u rap altına almayı başarmışlar ve netice itibariyle de ‘5651 sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun’u çıkarılmıştı.
Aslında Türkiye de her şeye bir kanun çıkarma takıntısı var. Çoğu kurum veya sektör temsilcileri, siyasetçilerden ‘şu konuda bu konuda bir kanun çıkarın’ diye talepte bulunur. Bir konuda kanunî düzenleme yapılmamışsa, bir anarşi var gibi gözükse de, her bürokratın her yargıcın başka telden çaldığı Türkiye’de, yasasızlık çoğu kez daha evladır.
Netice itibariyle yasanın çıkmasından hemen sonra, youtube hakkında 31 kapatma kararı verilmiş. Kararın tümü de Atatürk’le ilgili… Mahkemeler karar verirken, suç teşkil eden bölümün yayınını durdurmak yerine, tümünün kapatılmasına yani idamına karar vermişler ve veriyorlar.
Geçtiğimiz günlerde açılım ve demokratikleşme politikaları çerçevesinde Başbakan Erdoğan, Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım ve Eski Bakan Hüseyin Çelik’in de katıldığı, İnternet medyası ile yapılan toplantıda Bakan Yıldırım, ‘youtube’cular bu davaların hiçbirine savunma göndermediğini ve yargı kararının hiçbirini bir üst yargıda temyiz etmediklerini’ söyledi. Bu davranışı da ‘Türkiye’yi dünya nezdinde zora sokma ve sansürcü gibi gösterme’ girişimi olarak yorumladı.
Bakan haksız değil. Çünkü Youtube’un yeni sahibi Google, Türkiye’ye sömürülecek üçüncü dünya ülkesi muamelesi yapmayı sürdürüyor.
Bakan Yıldırım Google dolayısıyla Youtube için diyor ki;
“Bir tebligat adresi göster, göstermiyor.
Bir resmi muhatap belirle, belirlemiyor,
Bu ülkeden yüz milyonlarca dolarlık reklâm alıyorsun, resmen kaydını yaptır, bu ülkenin hukukuna saygı duy ve aldığın reklamların faturasını buradan kes, kesmiyor.
Hakkını aramıyor, hukuk sistemini tanımıyor, vergi dairesinin adresini öğrenmek istemiyor.”
Bakan haklı. Bu küresel şirketler Türkiye’ye hâlâ kabile devleti muamelesi yapıyor. Çünkü, içerideki yandaşı Siyonist şakşakçılarına güveniyor. Bu sayede mevcut iktidarı da zora sokarak, malum çevrelerin propagandasına malzeme yapmak istiyor.
Buda doğal. Çünkü, onlar üzerine düşeni yapmış, biz ise yapmamayı sürdürüyoruz...
Bir: Kendi şirketimizin web sitesine bile girerken Google’u kullanıyoruz. Bilmiyoruz ki, her tıklamamızdan google pirim yapıyor, para kazanıyor.
İki: Her şeyi geç öğrettiğimiz gibi, İnternet okuryazarı değil google okur yazarı yaptık insanları. Her aklına geleni ona soruyoruz. Hâlbuki henüz biraz daha çaba göstermesi gereken Türkiye firması hakia.com gibi bir arama motoru varken, google’dan şikâyet edenlerimiz bile onu kullanıyor.
Üç: Her biri enerji dolu milyonlarca genci olan ve dünyanın en başarılı hackerlerını çıkaran bir ülkenin hakia.com dışında bir arama motoru yok. Böyle bir başarı elde edecek biri çıksa dahi, devlet millet elele verir el birliği ile canından bezdirir. Google güç yetiremeyen devletimiz ve onun katmerli bürokrasisi, yetenekli olanlarımızın hakkından gelmeyi başarırlar.
Çok biliyorsan sen yap diyebilirsiniz. Haklısınız, bende bu meseleyi Temmuz 1998’de kendime dert edinmiş ve fizibilitesini çıkarmıştım. Hatta bununla da yetinmemiş bir de arama motoru yazılımı geliştirtmiştim. O tarihlerde google falanda henüz yoktu. Çünkü, Google 7 Ekim 1998’de kuruldu. Bir milyon dolarlık yatırımı çok gören ve geleceği okuyamayan sözde akıllı holdinglerimiz, bu kıytırık rakamı yatırmaktan korkmuşlardı.
Şimdi google’ın yüz milyarlarca dolarlık geliri ve büyük değerinden haberdârlar mıdır bilmiyorum.
Yanılmıyorsam, Türk Telekom ve cepçi şirketleri korumaktan başka hayırlı bir işe imza atamamış ‘Bilgi ve İletişim Teknolojileri Kurumu’, arama motoru yazacakmış... ‘Biz yerli bir arama motoru istiyoruz’ diye görevi olmayanların, bu işe burnunu soksun çağrısı da yapıyor değiliz. BTK’ya diyoruz ki; ‘sen git İnternet’i yaygınlaştırmak için ADSL’nin önündeki sabit hat ve yüksek fiyat dayatmasını ortadan kaldır. Bu konuda verilmiş onlarca yargı kararı olduğu halde, tüketicileri değil şirketleri koruyarak zaten anayasa suçu işliyorsun.’
Toplantıda bu konuda yönelttiğim soruya Ulaştırma Bakanı Yıldırım’ın, ‘ADSL sorununun çok yakında çözüleceğini’ belirttiğini de not edelim. Ama, ‘bu yakında’nın süresinin bir ay mı, bir yıl mı, yıllar mı’, sanırım kendisi de bilmiyor.
Peki, Türkiye’yi ciddiye almayan Google kimin?
Google, 1973 doğumlu Rus Yahudi’si Sergey Mikhaylovich Brin ve Amerikan Yahudi’si Larry Lawrence Pag isimli iki genç tarafından kuruldu. Başarılarının nedeni, o tarihlerin popüler arama motorları, yahoo ve altavista’nın yaptığı hataların üzerine bina etmeleri… Onların hataları, bu gençlerin başarısını doğurdu. Doğrusu bende, projemi diğerlerinin hataları üzerine bina etmiştim, google’dan habersiz olarak.
Kuşkusuz google’un şöhreti; sadece başarılı bir arama motoru olmasından değil, Microsoft gibi görsel hastalığına tutulmaması ve çok sayıda servisi artarda sunmasındandır.
Aşağıda göreceğiniz, ‘google ortaklık ve ilişkiler haritası’nda yok yok… Bilderberg’den Dünya Bankası’na, aradığınız ne kadar Siyonist varsa bu tabloda da karşınıza çıkacak… Bu ilişkiler ağı, belki de Türkiye’ye yönelik ‘tanımama savaşı’nda pay sahibi de olabilir.
Bu haritada en dikkat çekici isimlerden biri de, Konyalı Orkut Büyükkökten. Bir bilgisayar dâhisi olarak gösterilen Büyükkökten, Bilkent Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği mezunu ve sahip çıkamadığımız için 2004’de Google'un kaptığı gençlerimizden biri.
Bakan Yıldırım’a, mezkûr toplantı da sordum. “Gerektiğinde bize ‘tr uzantılı domain’ vermiyorsunuz. Peki google sizi muhatap almadığı halde google.com.tr’yi neden ve nasıl tahsis ettiniz?” Bakan bir ah çekti ve birkaç yıldır bir türlü tamamlayamadıkları ‘nic.tr’yi yani tr uzantılı alan adlarının BTK’ya devri masalını anlattı.
Buradan çağrımızı yapalım! Sayın Bakan, google işine gelince Türkiye’yi tanıyor, işine gelmeyince tanımıyorsa; sizde bir satranç hamlesi yapıp, google.com.tr’yi askıya alın!
O toplantı da, ‘Baykal hadisesinde neden yargı kararı beklemeden, Baykal’a ait olduğu açıklanan kaseti yayınlayan video paylaşım sitesini idari bir kararla kapattınız. Yarın bizim siteyi de, idari bir kararla kapatmayacağınızdan nasıl emin oluruz’ dedim. Bakan Yıldırım da, hemen o lanetli sansür yasasını hatırlatarak ‘o kanundaki yetki kullanılmıştır’ dedi.
Gördüğünüz gibi Türkiye nelerle uğraşıyor, onlarsa hangi oyunun peşinde. Bizim Bakan, haklı haklı olmasına da, bu haklılık sorunlarımızı çözmüyor. Biz İnternet’in Japonya ve Hollanda şartlarına değil, hiç olmazsa Mısır’ın şartlarına getirilmesini istiyoruz. Bizi Türk Telekom’un esaretinden kurtarmalarını bekliyoruz.
Google’ı kapatmak mı? Gerekiyorsa hiç tereddüt etmeden… Bu işler, çevrenizdeki danışmanları dinleyerek olmuyor.