Kuş gribini anlamadan domuz gribi anlamak mümkün olamaz.
Birbirini izleyen bu oyunların arka planlarını bilmeden de “Türkiye’de hiç aşı yapılmazsa, nüfusun tahminen 3’te birinin hastalanacak, 5 bin kişi hayatını kaybedecek. Dolaylı kayıplar hariç salgının toplam maliyetinin 1.1 milyar TL olacak. Ama biz önlemimizi aldık. 1 milyon 800 bin kişinin hastalığa yakalanacağını ve 400 ölümünün gerçekleşeceğini öngörüyoruz” diyen Sağlık Bakanı Prof Dr Recep Akdağ’ın kehanet içeren sözlerinin nereye gittiğini görmek ve anlamak da zorlaşır.
Birkaç yıl önceki kuş gribi haberlerini, tavuk ve kuş katliamı görüntülerini hatırlayınız.
Ne olmuştu?
Binlerce tavuk katledildi…
Sonra…
Tavuklar yetmedi, birilerinin hatırı için birçok kuş türü de katliamdan nasibini almıştı.
Her ne kadar dile getirilmese de Türkiye’de, göçmen kuşların güzergâh olarak kullandıkları fakat insanların hiç kullanmadığı dağlarda bile kuş gribi virüsünü taşıyan yem ve gübreler bulunmuştu.
Kimse sorgulamadı ‘bu gübre ve yemleri buraya kim getirdi’ diye.
Birileri virüsü ülke çapında yaygınlaştırmak için dağları taşlara yem bırakmış ve özellikle göller bölgesi ve tavukçuluğun yoğun olduğu bölgelere virüsün bulaşması için elinden geleni yapmıştı.
Hatta bir tavuk üreticisi hastalık bulaşmış ve ölmekte olan tavukları bedava veya sembolik bedellerle bölge köylülerine dağıtmış ve bu tavukları yiyen üç çocuk ölmüştü.
Ölümcül bir hastalık taşıyan tavukları dağıtan bu tavuk firmasının yetkilileri hakkında ne işlem yapıldı ve nasıl bir hukuki müeyyide ile karşılaştılar? Bilinmez. Unutulup gitti.
Sahi o günler dünyayı kasıp kavuran kuş gibine ne oldu?
Neden birden aramızdan ayrıldı?
Ya da şöyle soralım: Kuş gribi gerçek miydi, gerçekse amaç neydi?
Elbette, kuş gribi diye adlandırılan bir virüs vardı. Ancak bu virüs, belirli çıkar amaçlarının laboratuarda ürettikleri özel bir virüstü. Tıpkı domuz gribi virüsü gibi...
Hedef on ikiden vurulunca virüste ortan kayboldu!
Peki, bu virüsle kim neyi hedeflemişti?
Tıpkı bugünkü domuz gribi palavrasında olduğu üzere, aynı ülkelerin liderleri ve yöneticileri ile aynı örgütlerin yöneticileri benzer şeyler söylüyorlardı.
Amaçları, virüsün yaygınlaştırılması ve panik oluşmasını sağlamaktı. Bunu başardılar!
* * *
Donald Rumsfelt’i bilirsiniz. Hani Irak’a, Afganistan’a savaş açan, eski ABD Savunma Bakanı.
Yine hatırlayınız o günlerde sanki yeterli miktar ilaç bulunamıyormuş izlenimi uyandırmak için Türkiye Sağlık Bakanlığı yetkilileri “Ölümcül kuş gribinin koruyucu aşısı bulunmuyor. İlk 48 saat için Tamiflu adlı ilaç etkili olabiliyor. Pek çok gelişmiş ülkede, muhtemel salgına karşı Tamiflu stoklanıyor. Sağlık Bakanlığı da bu ilaçtan 300 bin adet istedi. İlave 500 bin adet istedi. Halkın stok yapması nedeniyle Tamiflu tükendi” gibi haberler uçuruyordu.
Kimindi Tamiflu?
Tamiflu adlı ilacını o günlerde adları birçok skandala karışan Roche firmasınca üretiliyordu?
Fakat bu ilaç Roche’ın değil, ABD’li “Gilead Bilim” firmasına aitti.
Peki, Gilead Bilim kimindi?
Sıkı durun! Yine o skandal adam, Donald Rumsfelt’in!
Belli ki Donald Rumsfelt, ilacı kendi firmasının adıyla pazarlamak istememişti ve bunun için ABD menşeli olmayan Roche firmasını seçmişti. Bu tercihin karşılığından Roche’dan hisse alacaktı ve öyle oldu?
Rumsfelt’in Gilead Bilim’ine ait olan Tamiflu, kuş gribi ilacı diye tüm dünyaya milyarlarca satıldı ve malum adamlar köşeleri yine döndüler.
Bu yeterli değildi. Bir taşla daha çok kuş vurulmalıydı.
Rumsfelt para kazanacak diye George W. Bush kendisi niye riske etsindi.
ABD yönetimince kuş gribi ilacı diye anons ettirilerek ve tüm dünyaya milyarlarca adet pazarlattırılan Tamiflu’nun yanında, Tayland’da kurulu olan dünya tavuk devlerinden Bush’un kardeşi Neil Bush’unda ortaklarından olan CP Piliç’te bu sayede köşe olmalıydı. Oda planlandığı gibi gerçekleşti. CP Piliç, gücüne güç kattı.
90'ı aşkın ülkede örgütlenmiş Tyson Food’ı gücü perçinlenmesi gerekiyordu ve oda öyle oldu. Tyson Food, kazancını yüzde 49 oranında artırarak 26 milyar dolarlık kâr elde etti.
Kopya koyun, Dolly projesinin sahibi de olan İngiliz Roslin Enstitüsü yetkililerine göre asıl amaç; “Doğal tavuk türlerini ortadan kaldırarak GDO’lu hayvan türünün yayınlaştırılması ve tekel oluşturulmasını sağlamak”tı.
Kendi projeleri olmayanlar ve başkalarının dümen suyuyla hareket edenler sayesinde hedeflenen gerçekleşti.
Endüstriyel anlamda doğal tavuk türleri tümüyle yok edildi!
Adlarına tescilli GDO’lu tavuk türleri ile piyasalara hâkim oldular!
Üstüne üstlük milyarlarca Tamiflu ilacı sattılar! Bu sayede birçok kişinin bağışıklık sistemini bozdular. Kimilerini kısırlaştırdılar.
Kuş gribinden sonra domuz gribi için de kurtarıcı ilan edilen Tamiflu’nun, şimdiler de tehlikeli olduğu açıklandı!
Meğer bir zamanların kurtarıcısı Tamiflu'nun çocuklar ve gençlerde birçok ağır yan etkisi varmış…
Tabiî ki bu sonuçlar daha şimdilik açıklananlar… İlerleyen gün veya yıllarda çok ürkütücü sonuçlar duymak hiç şaşırtıcı olmamalı.
Not: Müteakip yazımızda neden domuz gribi olmamalıyız ve Sağlık Bakanının kehanetine değinelim.