Dolar

35,2045

Euro

36,6832

Altın

2.955,83

Bist

9.626,56

Minareler özgürleşiyor!

17 Yıl Önce Güncellendi

2009-09-08 13:44:00

Minareler özgürleşiyor!
Rahmetli Osman Yüksel Serdengeçti 'Mabetsiz Şehir!' adlı eserine şöyle başlıyor: “Dünyanın başka yerinde var mı bilmem! Türkiye'de mabetsiz bir şehir var…” İlerleyen sayfalarda ise durumu şöyle özetliyor;

Bu yol nereye çıkar?

Mabetsiz Şehir'e…

İçki, kadın, kumar, ağız dolusu istifra, dalga…

Sefih ve süfli bir hayat…

'Halkın' en mukaddes bildiği şeyleri çiğne, hem söv, hem say!..

O'nun bayramını yalnız fitre zarfı dağıtırken, kurban derisi toplarken hatırla; onun varlığını vergi tahsil ederken hisset!

Sen onun geçimini değil, kendi seçimini düşün!”

Rahmetli Serdengeçti'nin bu serzenişine hak verircesine Turan Kışlakçı dostum, ezanla ilgili olarak 'Bu coğrafyanın nişanesi' başlıklı güzel bir yazı kaleme aldı. Yazı “İslam uleması eskiden İslam coğrafyasını tanımlarken “ezan” ile tanımlarlardı” diye sona eriyordu.

Kuşkusuz 'ezan' ilk okunduğu günden bu yana yeryüzünün en büyük mesajı ve davet mektubu...

Ezan, iyiliğe çağrı...

Kıyamete dek bir benzerinin olması da imkânsız…

Rahmetli Serdengeçti'nin eserine verdiği isim çok anlamlı değil mi? Ankara'nın üzerindeki sıklet 'mabetsiz' olduğundan olsa gerek

Ankara'daki Hacı Bayram, Kocatepe ve Maltepe Cami'lerinin dışında kaç cami biliyoruz? Hâlbuki İstanbul başta olmak üzere diğer iller böyle değil... Ne zaman Ankara'ya gitsem genelde namaz kılacak yer bulamamışımdır.

Ankara'da hiç ezan duyduğumu hatırlamıyorum. Tam bu satırı yazarken telefonum çaldı ve aynı zamanda ikindi ezanı başladı. Arayan kişi 'Ne güzel! Siz ezan sesine hasret değilsiniz. Vaktiniz varsa hasret kaldığımız ezanı dinleyebilir miyiz?' dedi.

‘Elbette’ dedim

Telefon açık kaldı, sessizce dinledik.

Ezan bitince arayan kişi 'Ankara'dan arıyorum' deyince adeta şok oldum.

‘Bende ezan ve Ankara ile ilgili yazı yazıyorum’ dedim

Oda 'Hafta sonu Hacı Bayram'a gidip ezan özlemimi gideriyorum' dedi.

Ankara'da ezan sesi duyamamanın derdiyle yanıyordu yeni tanıştığımız bu kamu çalışanı.

* * *

Ankara'daki sıkletin çözümünde ezan önemli bir kilometre taşı. Bunu okuyan bazı laikçilerin içinden geçen ön yargı ifadelerini, tahmin edebiliyorum. Zaten sorunda bu: Ön yargısız bir şekilde bir ezan dinleyebilseler, dinginleşeceklerinden eminim.

Zenginler, Ankara’nın sorununuz katkı yapınız!

Ankara, artık Türkiye'ye ağır geliyor. Bu mabetsiz şehrin, ezansızlığa Türkiye'nin ise Ankara'ya daha fazla tahammülü yok. Bu nedenle, zenginlerimiz Ankara'nın “ezan sorunu” üzerinde mutlaka düşünmeliler.

* * *

Ankara'nın bu mabetsizliği dolayısıyla ezan sorunu, gelecekte Türkiye'nin sorunu olmaya gebe. Beş altı ay önce mahallemizdeki caminin ezan sesi kısıldı ve neredeyse duyulamaz hâle geldi. İmam efendiye nedenini sordum. Müftülükten gelen bir talimattan söz etti. 'Minaredeki dört olan hoparlörün üçe düşürülmesi ve sesin de kısılması istendiği' için artık ezan sesini zor işitir olmuşuz.

Eskiden imam efendiler özellikle kenar mahalle ve köy camilerinde, Kur'an kurslarında yahut İmam hatip Liseleri'nde okuyan, güzel sesli gençlere ezan okutarak onların eğitimine katkı yaparlardı. İstanbul hariç hemen hemen bütün şehirlerde başlayan uygulamalar sayesinde bu güzel yöntem sona erdi(rildi).

Bir şehirde bir ezan…

Artık bir şehirde bir ezan okunuyor...

Merkezdeki bazı camilerden okunan ezan, radyo yayını ile diğer camilerden de yayınlanıyor. Cami imam ve müezzinleri de ezan okumayı unutmak üzereler…

Yeni yetişen gençlerin uygulama yapabilecekleri köyler dâhil hiçbir alan kalmadı. Eskiden imamlar ezan öncesi hazırlık yaparlardı. Şimdi ise imamlar bile camilere ezandan sonra zor yetişiyor…

Bu uygulama 28 Şubat sürecinin armağanı olmasına karşın mevcut iktidar döneminde de yaygınlaştırılarak sürdürüldü. Bizzat bir müftü yardımcısının gösterdiği 'gizli' damgalı belgede, kararın nerede ve ne için alındığını gördüm.

Diyanet bürokrasisi, bu robotik tek düze ezan için 'güzel sesi' bahane ediyor... Eskiden merkezi camilerin güzel sesli müezzinleri, bir birleri ile 'düet' yaparcasına sıra ile okuyarak bir ahenk oluştururlardı. Ezanın bu lezzeti artık Anadolu illerinde yok. Bu güzellik şimdilik sadece İstanbul'da…

Ne gam!

Şimdi, tüm şehirde tüm minarelerden aynı sesi aynı anda dinliyorsunuz. Eskiden ezanın birini dinleyememişseniz diğerini dinleyerek terapi yapıyordunuz. Artık bu imkân yok. Önceleri bundan sadece Ankara mahrumdu şimdi tüm ülke. Eskiden sadece Ankara gergindi şimdi bu yüzden herkes gergin…

Ne dünyada bir ahenk kaldı ne Ankara'da ne de ezanda. 2003 yılında bunun nedenini Diyanet'e yazılı sormuştum. Diyanet sorularıma cevap vermek yerine klasik Türk bürokrasinin demagojik cevaplarından birini vermişti.

Merkezi ezan sisteminin faturası da, bu amaçla kullanılacağı açıklanmadan camilerde cemaatten toplanmıştı. Bu akçeli işler hiç de hoş değil.

Milliyet Gazetesi'nin 2004 Haziran'ında yayınladığı “Merkezi ezan bunalttı!” başlıklı haberinde, her gün aynı kişilerin aynı şekilde okuduğu 'merkezi ezan uygulamasının halkın ruh sağlığını bozdu'ğunu ve  'vatandaşların, uygulamanın kaldırılmasını istedi'ğini belirtiyordu.

Milliyet bile bunu gördüğü halde, uygulamayı sürdürenler bunun nedenlerini altı-yedi yıldır kimseyle paylaşmadılar. Merkezi ezan uygulamasının olumsuz sonuçlarını artık herkes görüyor. 'Güzel ses' ve 'güzel ezan' bahanelerini kimsenin yemediğini artık Diyanet'te görmeli. Diyanet, eski ile yeninin mukayesesini yapabilecek tüm verilere sahip. Ezan sorunun mutlaka tartışılıp çözüme kavuşturulması gerekiyor.  

‘Zenginlerden Ankara'ya mabet, Diyanet'ten ise ezanı mı geri vermesini istiyorum!’ çağrısı ile bitmişti 19 Haziran 2008 tarih ve “Ezan okuma mazide mi kalacak?” başlıklı yazımız.

Diyanet'te gördü.

Zenginlerimiz Ankara’nın mabet sorunu için bir gayret içindeler mi bilmiyorum, lakin şükür ki Diyanet, bu çığlığı ve çağrısı nihayet gördü.

Gazeteci Serdar Arseven’in Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Bardakoğlu’ ile yaptığı mülakatta Bardakoğlu; "Merkezi ezan ve merkezi vaaz uygulamasını köylerden başlayarak kaldırıyoruz" müjdesini veriyor.

Sizleri bilmem ama ne kadar mesruriyet içinde olduğumu anlatamam.

İlk günden bu yana bu yanlıştan mutlaka dönüleceğine inancım tamdı.

Tek başına bu karar bile ‘28 Şubatın’, ‘hâkile yeksan’ olduğunun habercisi…

Diyanetten beklenen bu hatadan dönmekti. Şükür ki Diyanet yönetimi, seleflerinin baskı altında aldıkları hatadan özgür iradeleri ile dönerek, takdire şayan bir karar almışlar...

Ezanımızı iade ederek çok büyük bir ‘Bayram Hediyesi’ verdiler.

Emeği geçenleri tebrik ederiz.

Haber Ara