İktidarın başarısı, tümüyle muhalefete endeksli. Bu durum özellikle Türk siyasetinde daha bir önem kazanıyor.
Bu açıdan bakılınca Başbakan Erdoğan’ın son derece şanslı. Mecliste grubu bulunan CHP, MHP ve DTP gibi bir muhalefeti, iktidarlar rüyalarında görse inanamazlar.
CHP ve MHP’de tümüyle lider sultası varken DTP’yi kimin yönettiği belirsiz. Türkiye standardında -yahut bir kategoride bir ülkede- CHP lideri gibi bir muhalefet liderini ömrü bir seçim döneminde daha fazla ol(a)maz.
MHP’de ise liderden çok liderin sözcüleri konuşuyor. Bir kısım CHP’liler ile özellikle MHP sözcüleri uzatılan her mikrofona o an aklına geleni söylemeyi muhalefet yapmak sanıyor.
Önüne her mikrofon uzatana ağzına ne gelirse söylemenin adına muhalefet deniliyorsa, muhalefetin en alası bu memleket yapılıyor demek ki.
Ak Parti iktidarı, muhalefet açısından inanılmaz bir şansa sahip. Belki de oylarının düşmeyip artmasının en önemli nedenlerinin başında bu geliyor.
Başbakanın ağzında çıkan her cümleye, her öneriye her icraata itiraz eden bir muhalefetin siyaset bildiğini söylemek, siyaset bilimine hakaret sayılır.
Bu bağlamda siyaseti en iyi toplum biliyor. Görünen o ki halk, muhalefetin her söze sadece gülüp geçiyor.
Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi (AKPM) başkanlık seçiminde Ak Parti’li olduğu için Mevlüt Çavuşoğlu’nu MHP ve CHP’li milletvekillerinin desteklememesi muhalefetin içler acısı durumunun en büyük ispatı.
Siz hiç ülkesine hakaret eden bir muhalefet gördünüz mü? Uluslararası bir platformda siyasi kini nedeniyle kendi ülkesinden bir adaya oy vermeyen bir muhalefetin siyaseti bildiği söyleyebilir mi? Bazı kimselerin “siyasi şizofreni” olarak koydukları teşhise itiraz etmek mümkün mü?
Görülüyor ki muhalefetin topluma sunabileceği ve iktidarı sarsacak bir projesi yok.
Gündem belirleyecek hiçbir çalışması yok.
Kendisini iktidara taşıyacak bir potansiyele de sahip değil.
Bir türlü göremeseler de –belki de daha fazlasını beceremiyorlardır- iktidara hakaret ederek artık oy almaları da mümkün değil.
Bu muhalefet olduğu müddetçe, ciddi bir hata yapmamak kaydıyla birkaç seçim daha Ak Parti için çanta da keklik.
Bir yandan ordunun içine düşürüldüğü durum, diğer yandan Ergenekon çetesinin icraatları Türkiye’yi 2020’ye kadar Ak Parti’li bir hükümetin idarece edeceğini gösteriyor.
Buna ilaveten demokratik açılımı kazasız belasız tamamlar, terörü tümüyle bitirir ve de her alanda insan hakları ihlallerini ortadan kaldırabilirse Ak Parti gücünü perçinler.
Öyle ki meclis içindeki muhalefetin Ak Parti’ye oy veren kitleleri etkilemesi mümkün gözükmüyor. Ak Parti’ye muhalefet edebilecek tek parti, yine aynı cenahtan olan Saadet Partisi’dir.
Ak Parti’nin zihin kodlarını çözüp, onun seçmenini etkileyebilecek tek rakip, hiç kuşkusuz Numan Kurtulmuş’tur.
Şimdilerde pek tedirgin etmese bile orta vadede Ak Parti’yi tedirgin edebilecek tek lider Numan Kurtulmuş’tur. Özelikle geçtiğimiz haftaki konuşması bunun en önemli göstergesi.
Ancak o şimdilik kendi partisi içindeki partiyi Numan Kurtulmuş’a teslim etmek istemeyen fanatiklerle meşgul.
Numan Kurtulmuş, partisinden kendisine yükselen direnci, kadro değişiklikleri ile çözmeyi başarır ise –ki artık bunu başarabileceği gözüküyor– Ak Parti, kendisi açısından oy kaybettirecek muhalefeti o zaman görebilecek.
Bu da en az bir seçim döneminin daha olduğunu gösterir. Bu şartlarda 60 yıllık müzmin muhalif CHP için ebediyete kadar iktidar yolu kapalı. Gerçi doğal yollarla iktidara gelmek istediklerine kimse inanıyor da değil.
Bölge partisi olmaktan öte gitmesi mümkün olmayan DTP için iktidar, rüyada bile imkânsız. MHP açısından iktidar, olsa olsa koalisyon ortağı olmakla mümkün olur. Bu da çok çok uzun bir süre mümkün gözükmüyor.
Öyle gözüküyor ki yakın gelecekte Türkiye’de iktidar da ana muhalefet’te Ak Parti ile Saadet Partisi arasında paylaşılacak.
Her ne kadar fanatik taraflarca reddedilse bile bu durum, birbirine çok yakın iki partinin birbiri için ciddi bir dinamizm sağlayacak. Artık Türkiye’nin iktidarını tek başlarına belirleyecek öz halk kitlelerinin birbirine çok yakın frekanstan, hatta aynı kanaldan seslenecek iki partinin birbirlerinin hata yapmalarını da engelleyerek, ülkenin atılım yapmasını sağlayabilirler.
Bu sonuca göre diğer partiler ya toplumu anlamaya çalışarak hayatta kalabilecek ya da 2002 seçimleri ile kendi kendilerini feshe götüren siyasi mevtalar haline dönüşecekler.
Bu CHP için bile geçerli.